2| basketball

6.4K 570 277
                                    

"Jungkook yüzünden bizim sınıf bu sene de    kaybedecek gibi," Hoseok sinirle söylendi. "O çocuk saha da olduğu sürece kazanma olasılığımız sıfır." Jungkook bir elinde çevirdiği topu fırlattığında tam da potaya girmişti. Hoseok eliyle alnına vurduğunda bağırmamak için kendini sıkıyordu. Söylediklerini duyan Taehyung ışık hızıyla yanımıza ulaşmıştı.

Taehyung, "Jungkook mükemmel oynuyor değil mi? Onun sayesinde kazanacaklar!" dediğinde, atılan bir diğer basketle Jungkook'u alkışlamıştı. Hoseok ise gözlerini kısarak arkadaşına bakıyordu. "Sen az önce diğer takımı mı alkışladın, Tae?"

"Evet, ne olmuş ki? Sonuçta o takımda Jungkook var." Taehyung'un sakince söylediklerine karşı Hoseok pes etmiş ve arkada ki sınıf arkadaşlarına seslenmişti. "Ne olur öldürün şunu. Eti de sizin olsun kemikleri de."

Onların tartışmaları uzarken yaptığım tek şey maçı izlermiş gibi yapmaktı. Uykum gelmişti ve maçın ilk dakikalarından beri uyumamak için direniyordum. Gözlerim bana ihanet ederek kapandığında uykuya dalmamı engelleyen şey bağrışma sesleri olmuştu. Karşı takımın kazandığını söyleyen müdürümüzle ön tarafımda oturan grup coşkuyla bağırmıştı.

Maçın bittiğini öğrenir öğrenmez salondan ayrılmış koridora sapmıştım. Koridor da gördüğüm bedenle adımlarım yavaşlamıştı. Yoongi gergince yerinde sallanırken tam karşısında hafif kilolu bir çocuk duruyordu. Çocuk Yoongi'yi dolapla arasına sıkıştırmışken Yoongi bu durumdan memnun görünmüyordu.

"Jimin!" İsmimi duymamla birlikte panikle koridorun sonunda ki bedene dönmüştüm. Taemin dudaklarına yerleştirdiği gülümsemesi ile bana doğru gelirken ona el salladım hızla. Yoongi'ye yanaşan çocuk ondan uzaklaşmış öylece koridordan ayrılmıştı. Yoongi ise koşarak sınıfına girmişti. "Hey," duyduğum sesle sıçradığımda Taemin'in çoktan yanıma geldiğini fark edememiştim. "Jiminie, iyi misin?" dedi endişeyle. Ona gülümseyerek, "İyiyim Taemin, bahçeye inelim mi?"


"Bilin bakalım ben ne öğrendim?" Taehyung neşeyle yanıma ulaştığında oturduğum bankta sağa kaymış ve ona yer açmıştım. Hoseok peşinden gelirken Taehyung çoktan yanıma yerleşmişti. "Jungkook'la mı ilgili?" diye sordum onun konuşmasına izin vermezken. Taehyung başını sallayarak beni onaylamıştı. "O zaman dinlemek istemiyorum."

Hoseok yanımıza ulaştığında Taehyung her zaman ki gibi bana sırnaşmaya çalışıyordu. "Lütfen lütfen lütfen!" demişti kolumu sıkarken. "Bak bir cümle kuracağım sadece. Onun güzelliğini anlatmak yerine direk konuya değineceğim." İşte yine başlıyoruz.

"Anlat Tae," demiştim yine pes ederken. "Jungkook'un artık bir sevgilisi yok," neşeyle konuştuğunda yüzümü buruşturmak istemiştim. "Yazık olmuş," diyen Hoseok dalgın bakışlarını yere sabitlerken konuşmuştu.

"Yazık olmamış, iyi olmuş bir kere!" Taehyung'un sinirle Hoseok'u itmesi ile her şey saniyeler içinde gerçekleşmişti. Hoseok zar zor sığdığımız banktan düşmüş ve kalktığı gibi koşarak uzaklaşan Taehyung'u kovalamaya başlamıştı.

Banklarda ve çimlerde oturan insanların gözleri Taehyung ve Hoseok'a dönerken onlar çoktan ortadan kaybolmuştu. Kalabalık ortamda kalmanın verdiği ürperti ile kitabıma gömülmüştüm. Kitapla bakışmam uzun sürmemiş fısıltı şeklinde bir ses duymuştum. "Şey," kafamı kaldırdığımda gördüğüm bedenle şaşırmıştım. "Yoongi?" dedim onun kadar sessiz bir tonda.

"Yanına oturabilir miyim?" Hızlıca kurduğu cümleyi söyler söylemez başını eğmişti. "Tabii, oturabilirsin." dedim bir anlık panikle sağa kayarken. O da solumda ki boş yere yerleşmiş ve teşekkür ederek kitabına dönmüştü.

Davranışları bana benzese de benden daha utangaç olduğu bir gerçekti.

Bakışlarım okuduğu kitaba kaydığında sanki ona baktığımı hissetmiş gibi daha çok gömülmüştü kitabına. Onu rahatsız etmemek için kitabıma geri döndüm. Sessizlik uzun sürmemişti tabi. Çalan telefonum ikimizi de rahatsız etmeye yetmişti.

Arayan Hoseok'tu.

"Efendim?" dedim kitabımın sayfalarını karıştırırken. Karşı hatta Hoseok'un sesine karışan sesler yüzünden dediklerini duyamamıştım. "Hoseok sesini duyamıyorum," demiştim en sonunda. Kısa bir sessizliğin ardından Hoseok'un sesini daha rahat duyabilmiştim. "Jimin, yanıma gelme ihtimalin yüzde kaç? Kurtarılması gereken bir güneşin var burada."

Yoongi kitabını bırakarak bana döndüğünde yutkunmuştum. "Olaya bağlı," karşı hatta kız çığlığı duymamla kaşlarım çatılmıştı. "Tae, Jungkook'a bakmaması gereken bir uzunlukta baktı. Şu anda tuhaf sesler çıkararak Jungkook'u dikizliyor. Burada biraz daha kalırsam psikolojik destek almam gerek."

Duyduğum kız çığlığı Tae'ye mi aitti?

"Geliyorum, biraz daha dayanmaya çalış." Ayağa kalktığımda Yoongi'nin bakışlarını tekrar hissetmiştim. Telefonu kapattığımda ani cesaretle ona dönerek, "Görüşürüz, Yoongi." demiştim. O ise gülümseyerek el sallamıştı bana.

"Bir fırt daha çekseydim niye götürdünüz ki beni?" Hoseok Tae'nin söylenişini duyduğunda arkadaşının kafasını tuttuğu gibi küvetteki suya bastırmıştı. "Boğulacak Hoseok," diye araya girdiğimde, "Bırak ölsün," dese de dayanamayarak Tae'nin kafasını kaldırmıştı.

Taehyung kısa süreli öksürük krizine girdiğinde Hoseok kapıya ulaştığı gibi banyodan çıkmıştı. "Tae, iyi misin?" diyerek havlu arayan Taehyung'a dolaptan çıkardığım havluyu uzatmıştım. Havluyla yüzünü kurularken boğuk gelen sesinden bir şey anlayamamıştım. Havluyu geri uzattığında, "Hoseok'u bulabilirsem daha iyi olacağım," demiş, banyodan çıkmıştı.

Hoseok evden ayrılmış evin yolunu tutmuştu belki de. Taehyung'dan kurtulmak için annesine hasta numarası yaparak evde kalmayı bile düşünebilirdi.

"Yılışık kıza bakın, ayrıldıklarını bildiği halde Jungkook'un yanından ayrılmıyor," Taehyung yerinde sallanırken sinirlerini kontrol etmeye çalışıyordu. Hoseok ve ben ise ani bir hareket yapmaması için önüne geçmiştik.

"Tae, Jungkook'tan ne zaman vazgeçeceksin? Çocukla diyaloga bile giremiyorsun ki bir şansın olsa." Hoseok'un sitemle söylediği sözlere karşı Taehyung'un bakışı ona dönmüştü. "Jungkook'tan vazgeçme olasığım senin koleksiyonunu çöpe atmanla eş değer." Bunun anlamı: asla.

Hoseok dehşetle Tae'ye bakıyordu. "Ölene kadar bırakmam diyorsun yani?" Taehyung onu başıyla onaylamıştı.

Taehyung sevdiği şeylerden çabuk sıkılan birisiydi. Jungkook'u uzun süre sevme olasılığı tartışılabilir bir konuydu.

×××

İlk bölüme sıkıştırmayı unuttuğum notu buraya bırakıyorum;

Bu fanfic benim ortaokul anılarımlarımdan oluşuyor. Yani 2012-2013 yıllarına dayanıyor.

Burada ki karakterleri o zamanlar da tanıdığım insanların yansıması gibi düşünün. Tabii Jimin dışında. Onun kim olduğunu anlamışsınızdır zaten:c

Yaşadığım her şeyi buraya döker miyim bilmiyorum. Ortaokul dönemi benim için çok ağrılı bir dönemdi çünkü. Bu yüzden olabildiğince keyifli anılarımı dökmeye çalışacağım.

Umarım bu bölümde size bir o kadar keyif vermiştir. Yeni bölüme kadar, hoşça kalın. 🌸

lil meow | yoonmin (devam etmiyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin