"Oğlum en kötü dersin B, tatava yapma şimdi burada."
En gıcık arkadaş tipi muhtemelen puanı yüksek olmasına rağmen 'daha yüksek olabilirdi' diye ağlayan arkadaş tipidir. Eh, Aaron çocukluk arkadaşım olduğu için torpilli sayılırdı.
Aaron puflayarak kitabı kapattı. "Okulu zirvede bırakmaya karar verdim."
Güldüm, "Liseyi bitirmene sadece birkaç ay kaldı, baya zirve olmuş gerçekten." O da güldü, ben de onun gibi kitabı kapattım. O sırada odamın camından dışarı baktığımda onu gördüm. Yine elleri montunun ceplerinde -bu sefer daha kalın bir mont giymişti- yürüyordu. Gözlerimi büyüttüğümün farkında olmayarak ayağa kalktım.
"Hey, nereye Harry?"
"Gitmem gerek! Hatta uçmam gerek! Hatta sen de benimle geliyorsun!" Onu da kolundan çekip kaldırdıktan sonra hızlı adımlarla odamdan çıktım ve merdivenleri inmeye başladım. "Ne yapıyorsun Harry?" Diyerek o da arkamdan geliyordu. Ne yaptığımı görürsün birazdan, sevgili Aaron.
Askılıktan kendi montumu alıp üzerime geçirdikten sonra onun montunu da uzattım ve birlikte evden çıktık. Gözden kaybolmak üzereydi ama hâlâ onu görebiliyordum.
Ne yapıyordum ben?
"Haz bir açıklama yapacaksın değil mi?" Aaron'a kısa bir bakış atıp ellerimi dizlerime koydum ve hafifçe eğilerek derin bir nefes aldım. Sadece onu tanımak istiyordum ama fazla abartmıştım. Arkadaşıma döndüm, "Yürüyelim yolda anlatırım, olur mu?" O da derin bir nefes alıp kafasını salladı.
"Şu ilerideki çocuk var ya, dün tesadüfen karşılaştık. Yani onu buralarda daha önce hiç görmemiştim, o yüzden merak ettim tanımak istedim. Ama abarttığım için üzgünüm."
Aaron anlayışla güldü. "Hey, sorun değil. E gidelim o zaman da kaybetmeyelim."
Ben de güldüm. Aaron'ı seviyordum, neredeyse her şeyimi hiç çekinmeden anlattığım sayılı insanlardandı. Ah hayır sayılı değildi, zaten bir tek ona anlatıyordum.
Yaklaşık 10 dakikalık bir süre boyunca yürüdük, sonunda kumral çocuk bir süpermarketin önünde durmuştu. Aslında yaptığım şey doğru değildi. Sonuçta onu gizli gizli takip ediyordum. Böyle düşününce suratım asıldı ve bir an vicdan azabı çekmeye başladım. Mantıksız düşüncelerime insanları alet edemezdim sonuçta, değil mi? Eminim onunla tanışmanın daha medeni yolları vardı.
"Aaron, sanırım geri döneceğim."
"Beni buraya kadar boşa sürüklemiş olmana izin veremem! Yürü giriyoruz."
Bu tepkisine istemsizce kahkaha atmıştım. Pekâlâ, sen bilirsin canım arkadaşım.
Markete girer girmez Aaron adeta çığlık attı. "DORITOS İSTİYORUM!" Ağır çekimdeymiş gibi yavaş adımlarla cips reyonuna koştu ve raflara sarıldı. Bu haline ben karnımı tutarak gülerken Aaron sahte gözyaşlarıyla paketlerle aşk yaşıyordu. Kıvırcık simsiyah saçları, koyu kahverengi gözleri ve bembeyaz teniyle şu an tam bir çocuk profili çiziyordu. Eh, bazılarımızın içindeki çocuk hiç büyümüyordu.
Bazılarımızın içindekiyse erkenden büyümek zorunda kalıyordu.
"Aaron, sakin ol dostum, cips sadece." Ben de onun yanına gittim ve iki tanesini alıp onun kucağına bıraktım. Bir an buraya gelme amacımı bile unutmuştum. Zaten dediğim gibi, abartmıştım. Umursamazca omuz silktim, zaten şimdiye kadar gitmiş olmalıydı.
Aaron kucağında bebek misali sarıldığı paketlerle bana döndü sırıtarak, "Kola da istiyorum, canım kardeşim ya. Ne kadar da yakışıklısın sen öyle."
"Iyy yağcılık yapma lütfen, sana hiç yakışmıyor." Dedim gülerek. "İyi, ben alıp geleyim o zaman."
"Aynen kardeşim zahmet olacak ama."
Ona gözlerimi devirmekle yetinip içeceklerin olduğu bölüme ilerlerken, onun da orada olduğunu fark etmiştim. İstemsizce gülümsedim, onu bulmaya çalışırken beklemediğim bir anda karşıma çıkması hoşuma gitmişti.
Gerçekten, hiç beklemediğim bir zamanda karşıma çıkmıştı.
En üst raftan iki teneke kutu kola alırken o da beni görmüştü. "Selam, hoş bir tesadüf."
"Evet, bu aralar sık karşılaşıyoruz." Dedim saçlarımı karıştırarak.
O sırada montumun cebindeki telefonumun titrediğini hissettim. Annem arıyordu. Affedersin manasında hafifçe gülümseyip aramayı cevapladım.
"Alo?"
"Neredesin Harry sen? Ders çalıştığınızı sanıyordum?"
Ya ben 18 yaşındayım farkında mısınız?
"Marketteyiz, birazdan geliriz." Dedim hoşnutsuz olduğumu fazlasıyla belirttiğimi düşündüğüm sesimle. Ardından kendimi daha fazla rezil etmemek adına kumral çocuğa "İyi akşamlar." Dileyerek Aaron'ı aramaya başladım.
Her şey gibi, evren de bizim biz olmamızı istemiyordu belki de.
"Geç kalmayın sakın." Bıkkınca bir nefes verdim. "Tamam anne."deyip daha fazla bir şey söylemesine müsaade etmeden telefonu kapattım ve pantolonumun cebine soktum.
"Hadi Aaron, gidelim."
![](https://img.wattpad.com/cover/167661356-288-k120511.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
still the one • larry
Fiksi PenggemarHarry: Hâlâ tüm kalbimle sevdiğim ve hayalini kurduğum tek kişi sensin Louis. Harry: Yerini dolduramadığım için özür dilerim. [texting]