KAYRA'NIN BAKIŞ AÇISI İLE ANLATIM.
Hayatımın açık ara en kötü günlerini geçiriyordum, İsveç'in bilmediğim bir şehrinde. Elimden hiçbir şey gelmeden sadece beklemek, beklemek ve yine beklemek... Jimmy'nin yaşıyor olmasına şaşırmış olduğum kadar bu kadar güçlü bir ekibe sahip olmasına da şaşırmıştım. Fakat şaşkınlıktan ziyade şu sıralar öfke duyuyordum Jimmy'e. Yapmış olduğum plan bir makine gibi kusursuz şekilde işlerken Jimmy'nin gelip beni kaçırması, o kusursuz çalışan makinenin fişini çekmek ile eşdeğer bir hareketti. Kendimi aklama ihtimalim kalmadığına göre artık tamamen gizli -yüzü deşifre olmuş bir kişi ne kadar gizli olabilirdi- bir hacker olmalıydım. Olacaktım da. İlk önce şu İsveç denen şehirden çıkıp doğup büyüdüğüm şehre gittiğim vakit, eskisinden daha hırslı, öfkeli bir OBT görecekti bütün dünya.
Jimmy ve ekibine dahil olmayacaktım. Olmam, olamam. Ekip, hataya aç bir topluluktur. Tek başına çalışıp yakalandığınız zaman bu tamamen sizin hatanızdır, fakat bir grup ile çalışıyor ve yakalanıyor olmanız sadece sizin hatanız değil, gruptaki diğer üyelerin hatalarına da bağlıdır. Bu nedenle sürekli 'yalnız kurt' ideolojisini benimsemiş biri olarak yazılım korsanlığına devam ediyordum.
Jimmy ve ekibi hâla İsveç'den çıkmanın planlarını yapıyorlardı. Jimmy'den duyduğum kadarıyla bizi yakalaması için CIA, Terra Ruth'u görevlendirmiş. Daha önce duyduğum bir isim. Jimmy, bir zamanlar beni yakalamak için CIA'de çalıştığı zamanlar Jimmy'i araştırırken Terra ismiyle karşılaşmış, biraz araştırma yapmıştım. Terra için ajan demek yerine katil demek daha doğru olurdu. Şu ana dek 23 soruşturma yürütmüş olan Terra, 23 soruşturmayı da başarılı bir şekilde tamamlamış olmasına karşın bu 23 soruşturmada toplam 29 suçlunun ölmesine sebep olmuştu. Öldürdüğü suçlular, azılı suçlular sınıfında olduğu için bu ölümler CIA için pek sorun teşkil etmemiş olacak ki Terra'yı görevden almamışlardı. Ve şimdi de Terra Ruht, benim ve Jimmy'nin peşindeydi.
Ahşap evin sıkıcı, boğucu havasına daha fazla dayanamayıp kendimi dışarıya attım. Soğuk esen rüzgar, saçlarıma hiç olmadıkları kadar özgür bir ahenk katıyor, beni ise üşütüyordu. Gri şalımı iyice omuzlarıma sarıp kollarımı birbirine doladım. Evin arka tarafında, küçük bir bahçede yürüyor, doğanın muhteşem manzarasına bırakıyordum kendimi. Kaldığımız ev İsveç'in en güzel yerinde, geniş, yeşillik bir ovanın ortasındaydı. Az aşağımızda epeyce uzun çam ağaçların sıra sıra dizildiği bir orman vardı.
"Hava soğuktur buralarda, üşüteceksin." dedi arkamdaki ses. Arkamdan seslenen Jimmy idi. Dar patikadan geçip yanıma geldi.
"Hava almaya çıktım, çok bunaldım evde." diye yalansız bir cevap verdim.
"Kızgın mısın bana, yani şey, seni kaçırdığım için. Ama oradan kurtulman imkansızdı. Yalan makinesini geçemezdin."
Gözlerimi tekrar doğanın muhteşemliğine çevirip,
"Geçerdim. Geçecektim de."
Jimmy gülümsedi fakat cevap vermedi. Yalan makinesine bu kadar güvenmesi beni gerçekten sinir ediyordu. Özellikte CIA ajanı birisinin yalan makinesinin kandırılabildiğini bir türlü kabul etmemesi, beni daha çok sinir ediyordu. Belki de haklıydı, yalan makinesini kandıramayacaktım ama yalan makinesinin sonuçları delil teşkil etmediği için bu pek sorun olmayacaktı.
"Çok güzel İngilizce konuşuyorsun. Sanki bir İngiliz gibi." diyerek konuyu değiştirdi Jimmy. "Çok zeki bir kadınsın Kayra. Bu yüzden ekibimde sana gerçekten ihtiyacım var. Ekibime liderlik edecek birisine."
Bu sefer ben gülümsedim. Lider kelimesi. Çok havalı değil mi?
"Üzgünüm Jimmy. Sanırım hayal kırıklığı yaşayacaksın ama, bir ekip aramıyorum." dedim kararlı bir ses tonuyla. Jimmy, bir şey söylemeye yeltendiği sırada telaşlı bir şekilde,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRALLARIN OYUNU (KİTAP OLDU)
ActionSERİNİN İKİNCİ KİTABIDIR.... Bir kralı yenmenin tek yolu; kral gibi düşünebilmektir. Ve sakın unutmayın: Rakiplerinize önem verin, hatalarınızı ilk onlar fark eder.