Kapının önüne oturup Jungkook'un eve gelmesini beklemeye başladım. Anlaşılan evde değildi. Kaç kere zile basmama rağmen kapıyı açmamıştı.
*Flashback*
"Jungkook'un yanına döneceğim."
"Emin misin Jimin."
"Evet."
*Flashback and*
Hayat önümüze seçimler koyuyordu. Biz de birisini seçiyorduk. Benim önüme Jeon Jungkook ve kendi dünyam konulmuştu. Jeon Jungkook'u seçmiştim. Pişman olmayacaktım.
👼
"Taehyung, neyden bahsettiğini anlamıyorum." Jungkook'un sesini duyunca birden irkilmiştim. Oturduğum yerde sırtımı dikleştirerek beklemeye başladım. Sesi çok yakından geliyordu. Demek ki eve bir kaç adımı kalmıştı. Jungkook'un bedeni karşımda durunca nefesim sıkışmış gibi olmuştum. Ve Jungkook'un yanında duran bir beden girdi görüş alanıma. Taehyung'ın onun yanında ne işi vardı? Taehyung henüz beni fark etmemişti, ama çoktan Jungkook ile gözlerimiz kesişmişti.
"Jungkook, neden anlamıyorsun? Melek diye bahsettiğin bi çocuk vardı." Demek Jungkook her şeyi unutmuştu. Konsey dediğini yapmıştı. Ama olaya iyi yanından bakarsak konsey artık bana karışmayacaktı. Hem artık insandım. Tamam, insan olmak güzel bir şey değildi. İnsanlar garipti. Ama melek olmak da pek güzel sayılmazdı.
Nefes almayı unutmuş şekilde Jungkook'u incelerken o da beni inceliyordu. Taehyung yanımızda yokmuşcasına birbirimize bakıyorduk. Fakat üzücü olan şuydu ki, Jungkook beni tanımıyordu. Bana olan bakışları kimsin demekti. Bundan ötesi yoktu. Taehyung hararetle anlattığı şeyi kesmişti. O esnada onunla göz göze gelmiştik. Taehyung beni hatırlıyordu. Hatırlamak istemediğine emindim.
Bakışlarım tekrar Jungkook'u buldu. Göz altları biraz morarmış, sanki yanakları azıcık çökmüş gibiydi. Hyunwoo nerdeydi?
"Sen de kimsin?"
"Jimin."
Jungkook ile Taehyung aynı anda konuşmuştu. İkisi birbirlerine kaçamak bakışlar atarlarken bekledim. Nefes almaya çalışıyordum. Çünkü heyecanlanmıştım. Yeni doğmuş bir bebek gibiydim. Yeni bir hayata başlamıştım. Jungkook karşımdaydı.
Ne demem gerekiyordu? Jungkook benden cevap bekliyordu. Taehyung ise eminim ki olayları kavramaya çalışıyordu.
"Yarın görüşürüz Jungkook." Taehyung önve Jungkook'a sonra bana el sallamış hızlı adımlarla uzaklaşmaya başlamıştı. Harika artık Jungkook ile yalnız kalmıştık. Zaten gerginken daha da geriliyordum. Her an şurda düşüp bayılabilirdim.
"İçeri geçmek ister misin?" kafamı aşağı yukarı hareket ettirerek onayladım onu.
👼
"Adım ne demiştin?"
"Jimin."
"Güzel bir ismin var." teşekkür anlamında gülümsedim. "Anlatsana kapının önünde ne işin vardı?"
Dudaklarımı kemirmeye başladım. Ne diyecektim? 'Jungkook, ben aslında melektim, sana aşık olunca konsey beni geri çağırdı. Ceza olarak da senin hafızanı silip beni insan yaptılar. Şuan burdayım' mı diyecektim. Eğer bu cümleleri kurarsam 'ah, bu hangi bilim kurgu filminin repliği?' diye yanıtlardı beni.
"Şarkı söyleyen bir yıldız için gönderildim." dedim geçmişe gönderme yaparaktan. Kaşlarını çatmış tepkilerimi ölçmeye çalışıyordu. Hadi ama, konsey bu kadar mı acımasızdı. Bari ip ucu değerinde bir şeyler bıraksalardı Jungkook'un aklında.
"Sen, nerden biliyorsun?"
"Sadece eski bir hatıra. Evinde kalmama izin verir misin Jeon?" düşünsenize, sizin evinize tanımadığınız birisi geliyor. Size geçmişinizinden gönderme yapıyor. Sizi uzun süredir tanıyor gibi davranıyor. Ve evinizde kalmak istiyor. Kafanız karışık tabii. Şuan Jungkook da böyleydi. Kafası karışmıştı. Hissediyordum.
"Sana odanı göstereyim." ayaklanınca ben de oturduğum yerden kalkıp peşinden ilerledim. Beklediğim gibi beni Hyunwoo'nun odasına götürüyordu. Kapıyı açıp girmemi bekledi.
"Umarım burda idare edebilirsin."
Kocaman gülümsedim. "Teşekkürler Jungkook. Bu odayı sevdim. Sahi Hyunwoo nerde?"
İlk günden çok fazla anı hatırlatmıştım. Kafası iyice karışmış olmalıydı. "Akşam yemeğinde görüşürüz Jimin."
Kesinlikle ama kesinlikle beni odada yalnız başıma bırakıp gitmesini beklemiyordum. Bunu bana yapmış olamazdı değil mi? Ah, cidden eski Jungkook daha iyiydi...