Bölüm-1

106K 3.8K 619
                                    

Merhaba, ben Kristen Stay. Henüz 25 yaşında, melez olan babam ile birlikte ormanda, küçük bir kulübede yaşayan bir insanım. Babam bir melez okulunda doktor. Ayrıca öz değil, üvey babam. Ailemin başına gelenlerden sonra beni evlat edinmiş. Ailemin başına neler geldiğini soracak olursanız bende çok iyi bilmiyorum, çünkü babam onları hep iyi hatırlamam gerektiğini söyler. Aslında bu gayet açıklayıcı bir cümle. En azından başlarına çok kötü bir felaket geldiğini açıklayabiliyor.

Bizim yaşadığımız bölge vampirlerin ve melezlerin çok yoğun olarak görüldüğü bir bölge. Bu yüzden babam beni tıpkı bir melez gibi yetiştirdi ve hayatım boyunca karşıma kim çıktıysa kendimi bir melez olarak tanıttım. Onların bütün özelliklerini biliyorum, onlar gibi yaşamayı da öğrendim. Kendimi koruyabileceğim bir çok taktik de biliyorum. Babamın yaptığı sihirli bir karışım sayesinde tıpkı onlar gibi kokuyorum ve ten rengim oldukça açık olduğu için kimse bir insan olabileceğimi düşünemiyor. Melezler dışında çok kez ormanda vampirlerle de karşılaştım. Onlara melez olduğumu kanıtlayabildiğim de hiçbir sorun yaşamadan evime dönebiliyordum... Oysa bu kez onlara bir melez olduğumu söylemem, resmen hayatımı alt üt etmişti...

Neredeyse 3 haftadır hiç bilmediğim bir yerde ve kimsenin olmadığı karanlık bir zindandaydım. Buraya nasıl getirildiğimi hatırlamıyordum. Üstelik neden getirildiğim konusunda da hiç bir fikrim yoktu. Hatırlayabildiğim tek şey ise kocaman bir yumruktan enseme aldığım sert bir darbeydi. Tabii birde deri ve siyah kıyafetlerle bedenlerini kaplamış bir kaç kişi geliyordu gözümün önüne. Hayal meyal hatırlıyordum...

Tek başıma kaldığım bu karanlık zindanda parmaklıklardan ve küçük örümceklerden başka hiç bir şey yoktu, yalnızdım. Arada sırada da duvarların küçük deliklerinden ayak uçlarıma sızan fareler oluyordu. Biraz etrafta dolanıyorlar daha sonrada parmaklıkların arasından sıyrılıp gidiyorlardı. Onun dışında her gün belirli saatlerde karanlıktan yüzünü tanımlayamadığım iki kişi geliyor ve hiç konuşmadan, büyük bir zorbalıkla iki bileğime de iğne yapıp gidiyorlardı. İğneyi derime soktukları her an acı içinde kıvranıyordum. Beni, güçsüz bırakıyordu. Sessizlik adeta iliklerime işlemişti ve en ufak fısıltıda oda yankı yapıyordu. Kendi sesimden korkar hale gelmiştim. Burada zaman nasıl işliyordu hiç farkında değildim. Zamanımın çoğunu ise ıslak ve sert zemine yatarak geçiriyordum ama sadece uzanabiliyordum çünkü çoğu zaman mide bulantılarımdan uykum gelmiyordu. Zindan oldukça soğuktu. Bu yüzden hasta olmam hiçte kaçınılmaz değildi. Üzerimde ki kıyafetler ince ve yıpranmış olduğundan oldukça korunmasızdım. Gözlerimi her açtığımda biraz daha halsiz hissediyordum kendimi. Sanki ağır ağır ölüyordum, öldürülüyordum...

Yeni uyanmıştım. Soğuk zeminden kalkıp kendime gelmeye çalışırken aniden gelen kusma hissi ile öğürerek irkildim ve elimle ağzımı kapatarak bir kaç saniye hiç kıpırdamadan bekledim. Kusmam zaten imkansız gibiydi çünkü midem çok boştu ve kusabileceğim hiç bir şey yoktu... Çok geçmeden bu iğrenç hissin önüne geçebildim ve ağrıyan yerlerimin derdine düştüm. Sanırım vücudumun göremediğim bir kaç yerinde yaralar oluşmuştu. Ayak uçlarıma kadar her yerim ağrıyordu. Oldukça halsiz ve bitkindim galiba biraz hareket etmem gerekirdi. Islak duvardan destek alarak zar zor ayağa kalktım ve duvara yaslanıp derin bir nefes aldım. Tabii içime çektiğim şey alışmış olduğum nem kokusundan başka hiç bir şey değildi... Oldukça yoğun bir rutubet kokusu vardı. Kokuyu artık ciğerlerimde hissediyor, nem soluyordum. Ayrıca bu rutubet beni hasta etmiş olacak ki öksürüp duruyordum. Ciğerlerim çıkacakmış gibi oluyordu ve nefes almakta zorlanıyordum. Hiç halim yoktu çünkü açtım, susuzdum. Ağız kokumdan ben bile rahatsız olmaya başlamıştım. Susuzluktan dudaklarım kurumuştu ve oluşan çatlakların tiz acısını hissedebiliyordum. Dilimle bu kuruluğu gidermeye çalışıyordum fakat ağzıma kan tadı geliyordu. Saçlarım sürekli olarak kaşınıyordu ve yüzümün de kirden siyah olduğunu hissedebiliyordum.Usulca açtım kollarımı ve hareket ettirmeye çalıştım. Ayaklarımın üzerinde zor duruyordum. Adım atmak istedim ve sağ bacağımı zar zor bir adım öne attım. Sanırım ayak bileğimde bir burkulma vardı çünkü hareket ettirmekte çok zorlanıyordum. Ben bu şekilde sızlanmaya devam ederken aniden açılan ışıkla birlikte içeride loş bir aydınlık oluştu. Bu aydınlıkla birlikte kamaşan gözlerimi sıkıca kapattım ve başımı öne eğdim. Bir kaç saniye sonra ise usulca araladım gözlerimi. Görüntüye bir netlik verdiğimde ise gördüğüm ilk şey kirli ve yaralı ellerim oldu. Daha sonra etrafıma göz gezdirdim ve su çekmiş olan tavanın siyah lekeleriyle karşılaştım. Oldukça sersem bir şekilde etrafı incelerken bakışlarım kapıda dikilen iki kişiye çarptı.

" Uyanmış " dedi birisi. Ses tonu kalın ve ciddiydi. Yüzünde iplemez bir gülüş vardı. Sol elini paslı demir parmaklığa koydu ve parmaklarını arasından geçirerek demiri kavradı. Başını da çok hafif eğdi ve kısık bakışlarını bana sabitledi. Konuşmakta zorlanıyordum fakat sıra bendeydi. Hafif doğruldum ve derin bir nefes aldım. Nem kokusunu ciğerlerime hapsettikten sonra eğilerek öksürdüm ve dudaklarımın arasında bekleyen kelimeleri dışarı çıkardım.

" Benden ne istiyorsunuz? Neden buradayım? Beni bu hale getirmenizin size ne gibi bir faydası var? " diye sordum, gülmeyi kesti. Yanında ki sarışın kadın; fiziği bir hayli güzel, uzun boylu, beyaz tenli, sürekli değişen renkli gözleri ve nefretini hapsettiği dudaklarıyla bir hayli çekici görünüyordu. Üzerinde bedenini saran siyah deri bir kıyafet vardı. Soluk ve kırmızı ruju ise fark edilir derecedeydi. Oda diğeri gibi ciddi ve ürkütücü görünüyordu. Söylediklerime uzun bir süre cevap vermediler ve bende yineledim.

" Deney mi yapacaksınız üzerimde? Ya da başka bir şey... Öldürecek misiniz mesela? " diye sorduğumda sesim titriyordu, korkuyordum... Aslında aklıma ilk gelen şey; kanımı emecek olmalarıydı... Yinede bunu düşünmek istemedim. Sakin kalmak zorundaydım... Ah baba... Keşke seni dinleyip evden çıkmasaydım... Ben şimdi ne yapacağım?

" Korkma senin üzerinde deney yapmıyoruz. Deney sen değilsin, sen sadece deneyin çok ufak bir parçasısın... " dedi kalın ses tonu ile. Konuşan erkek olandı. Oldukça ciddi bir tavır takınmıştı ve çok sert bakıyordu. Yavaşça elini demir parmaklıklardan çekti ve göz ucuyla avuç içlerine baktı. Daha sonra diğer elini de sol eline vurarak oluşan kirliliği gidermeye çalıştı. Söylediklerinden hiç bir şey anlamamıştım. Ne deneyiydi bu?

" Bir kaç güne kalmaz ölürüm. O zaman nasıl bir deney parçası olacağımı merak ediyorum doğrusu! " dedim bağırarak ve duvara yaslanmıştım. Duvarın çıkıntıları sırtıma batıyordu, canımı acıtıyordu.

" Merak etme burada çok kalmayacaksın. Bir hafta sonra seni transfer edeceğiz. Seni ve diğer melezleri. " dediğinde gözlerindeki nefreti görebilmiştim.

" Bir başka işkence mi yani? Bunu bana neden yapıyorsunuz? Benim gibi bir başkaları da mı var? Amacınız ne? " diye sorduğumda dudaklarım titriyordu.

" Buraya kafanda ki soru işaretlerini yok etmeye gelmedik. Sadece bu hızlı çöküşün beni meraklandırdı o kadar. Diğer melezler hala oldukça güçlü. Oysa sen... Bir ölü gibisin... " dedi ve baştan aşağı süzdü beni.

" Elbette ölü gibiyim birazdan can vereceğim, sonra ruhum da ölü gelin gibi aranızda dolaşacak. Beni öyle hayal edebilir misin? Cesedimi gözlerinin önüne getirmeni tavsiye ederim seni aşağılık! " diye haykırdım. Çok korkuyordum. Fakat korkum onlara baş kaldırışımı engelleyemiyordu. Bu halimle elbetteki onlara karşı koyamazdım ama sözlerimin ruhlarına çarptığına emindim...

" Süper, çenene hiçbir şey olmamış, hala laf yetiştirebiliyorsun. Bence sen kendini ağzın olmadan bir hayal et, bende hayalini gerçekleştireyim. Ne dersin? " dedi ve bir anda ışıkları kapattı. Görüntü netliğim tamamen gitti ve onların ayak sesine kulak verdim...

Henüz bir insan olduğumdan haberleri yoktu ve bu iyi mi yoksa kötü mü bilmiyordum. İnsan olduğumu öğrendikleri zaman kesin öldürürlerdi ama şuan yine ölüyor gibiydim. Her iki şekilde de ölümün kızı ben oluyordum... Baba, seni çok özledim ve inan bana ölmek çokta umurumda değil, çünkü öldüğüm zamanda asla yalnız kalmayacağımı ve bunun öz anne ve babama kavuşma anım olacağını biliyorum... Lakin eğer bunlar son zamanlarım ise, seni görmeden ölemem. İçimdeki bu hasretle yaşayamadığım gibi ölemem de baba. 

TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin