Onu sevmenin bedeli ağır olacaktı. Hissediyordum. Ama şuan hissettirdiği o his.. O her şeye değerdi.
Fen derslerini sevmezdim. Yine beynimin eridiği fizik dersinden çıkmış koridorda yürüyordum. Adımlarımı saymaya başladım. Bir süre sonra çizgilere basmadan kaç adım atabildiğimi saydım. Evet, gerçekten beynim erimişti. Ne olduğuna anlam veremeden kendimi kütüphanede buldum. Bir el beni oraya çekmişti. Ama sıradan bir el değil, hayatımda görüp görebileceğim en güzel ellerdi. Dans eder gibi kullanırdı ellerini, sanki bir müzik aleti çalar gibi. Öyle zarifti ki, dokunmaya kıyamazdım. Yazı yazarken kalemi tutuşunu gözlerimin önüne getirince kendime gelemiyordum. Yürürken süzülen bana aşkla bakan gözleri vardı. Ve artık, benim gözlerim de ona aşkla bakıyordu.
- Seni buraya çekmesem aklına geldiğim yok, özlemedin mi sen beni?
- Önemli bir şeyle meşguldüm deme öyle.
- Koridordaki çizgilere basmadan geçmek önemli bir iş miydi peki?
- Hadi ya, gördün mü sen onu?
-Gördüm bebeğim.
Kütüphanede kimsenin olmamasına şaşırmıştım. Etrafıma bakınıp yüzümü Didem'e karşı dönecekken dudaklarımda hissettiğim sıcaklıkla duraksadım. Dişleriyle alt dudağımı dişledi. Ne yapacağımı şaşırıp karşılık veremiyordum. Bana baktı ve gülümsedi. Bu kez ben üstüne giderek onu duvarla arama aldım. Üst dudağını emiyordum. Gelen kapı sesiyle birbirimizden uzaklaştık. Nöbetçi öğretmen gelmişti.
Didem kulağıma doğru yaklaşıp fısıldadı.
-Dudakların, artık bana aitler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilinmeyen Kadın GIRLXGIRL
Short StoryRüya: Bana bunlar rüya gibi geliyor ya Rüya: Hani uyanmaktan korktuğu rüyaları olur ya insanların Rüya: Sorarsam büyü bozulur, uyanırım