Ne Olduğu Belli Olmayan Bir Çok Şey

72 3 0
                                    

Kafamda çok fazla şey var. İşte yine hissediyorum o bulanıklığı. Kendi içimde kaybolmuş gibiyim.

Böyle zamanlarda boğulduğumu hissediyorum ama her seferinde de kafamı bu düşüncelerden uzaklaştırarak boğulmuyormuş gibi yapıp kendimle yüzleşmekten kaçıyorum. Şu an hariç. İşte buradayım, kendimle başbaşayım. Ne mi buluyorum bu yüzleşmede? Bir çok şey, ama aynı zamanda hiçbir şey. 

Bulanıklığın arkasını göremiyorum. Orada olduğumu biliyorum fakat erişemiyorum kendime. "Ne istiyorum" diye düşünüyorum, "ne istiyorum ben hayattan, kendimden?" Bilmiyorum, cevabı bulmak için uzun uzun da düşünemiyorum öbür yandan. Hem aynı anda çok fazla şey kafama hücum ettiğinden hem de boğuluyormuş gibi hissettiğim için bilinçli olarak soruyu kafamdan savuşturmamdan. 

Ne mi var başka? Kızgınlık. Kendime çok kızgınım, hem de bir çok konudan dolayı. Bunları düşünmeye dayanamayacak kadar zayıf olduğum için kızıyorum kendime. Sebepsiz bir bulanıklığın içinde boğulduğum için kızgınım. Ne istediğimi bilmediğimden ve hiçbir zaman bulamayacağımdan korktuğum için kızgınım. Hiçbir şeyi sürdüremediğim için kızgınım bir de. En basit şeyden en önemli şeye kadar hiçbir şey hakkında motivasyonumu sürdüremediğim için kızgınım. Ne hiçbir şey düşünmeyerek mutlu olmayı ne de her şeyi hakkıyla düşünüp kafa yorup mutsuzluğa katlanmayı öğrenemediğim için kızgınım. 

Ne her an mutlu olabileceğime inanabilmeyi ne de hiçbir zaman mutlu olamayacağımı kabullenip bunların hepsinin ödemem gereken bir bedel olduğunu kabullenmeyi becerebiliyorum. Bambaşka iki uç noktaların arasında boğulup duruyorum. Ne zaman birini seçebildiğimi sansam gün geliyor aslında yapamadığımı fark ediyorum. İki lezzetli saman arasında karar veremeyip acı çekerek ölen bir hayvan gibiyim. 

Asıl acı olansa zaman. Ben, 20 yaşımda, hayatımın en güzel yıllarında bu düşünceler arasında acı çekerken bir daha gelmeyecek her anı kaçırıyorum. Hem tadını çıkarmam gereken her anı kaçırıyor hem de her biri harika potansiyeller taşıyan anları güzel anılara çevirme imkanından mahrum bırakıyorum kendimi. Ne boşa harcanmış bir zaman ve hayat! 

"Böyle olmalı" derdim eskiden. "Değerli bir insanın hayatı böyle olmalı. İnsan hayatta değerli şeyler üzerinde bol bol kafa yormalı ve hayatını düşüncesine göre yaşamalı." Ama sanırım bu benim gibi zayıf insanlar için geçerli değilmiş. 

Açılmamam gereken sulardayım, bu yüzden boğuluyorum. Eğer düşünmek beni bir yere vardırmıyorsa bu kadar düşünmenin ne önemi veya değeri var? Ne istediğimi bile bulamıyorum ki ona göre yaşayayım! 

Ama işte buradayım. Haddimden fazla açıldığım bir denizin ortasında boğuluyorum. Artık ne geri dönebilirim ne de daha da ileri gidebilirim. Bir arkadaşımın da dediği gibi: "Daha iyi bir insan olmak için yaptıkların artık sana yarar sağlamıyor, seni öldürüyor." 

Evet çok haklısın. Ben kendimi ölüme sürükledim. Ve şimdi de yapabileceğim tek şey, doğal yollarla ölene kadar bu yaptıklarımın sonuçlarına katlanıp acı çekmek. Üzgünüm, hem de çok üzgünüm.

Bunalım KitabımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin