Bölüm 1- Dilhun

698 179 109
                                    

Rüya.
Cehennemin alevleri bedenimi kırbaçlarken ,
çerçevesi kırık bir aynadan kül oluşumu
izliyordum.
Bedenim acıya karşı reaksiyon göstermek yerine sadece izlemeyi tercih ediyordu . Göz göre göre ölüm . İntihardan başka birşey değildi . İçimde hala çırpınan bir yanım şaşkınlıkla beynimde dönüyordu . Parmak uçlarım erimeye başladığında acının beni nasıl ele geçirmediğini merak eden boş bir yanım boğazını kanatırcasına çığlık çığlığa kalmıştı . Tüm hücrelerim alev almıştı . Kemikleri görünen ellerimi aynaya doğru kaldırırken dehşet içinde bakıyordum . Cehennem içimde yer edinmişti ve tüm ruhumu küle dönüştürüyordu . Fakat sakindimdim , kabullenmiş sessizce kül olan bedenimi izliyordum. Tenimdeki et parçalarıyla birlikte tüm acı bedenimi yakmak yerine bedenimi terkediyordu .

" Destan ! "

Kulağıma dolan çığlık ile birlikte cehennem üzerimden pençlerini çekmişti . Aynadaki görüntüm yerini 18 yaşındaki genç kıza bırakmıştı çoktan . Arkamı hızla döndüm , kulaklarım sesin sahibini duymak istiyordu .
Etrafıma belkide ilk kez dikkat ediyordum , bir buğday tarlasının tam ortasındaydım , benimle birlikte tüm tarla yerle bir olmuştu geriye küllerin rüzgarda savrulan uğursuzluğu kalmıştı .
Suratıma çarpan rüzgar kulağıma bir ninniyi takıp uzaklaştığında ellerim köşesi yırtık eski geceliğimi aradı , tutunacak bir kumaş parçası . Ninni gittikçe gökyüzüne ulaşırken sesin nereden geldiğini anlayamıyordum . Yer ve zaman kavramını yitirmiş zihnime emirler yağdırsamda bedenim tüm komutları rüzgara salıyordu sanki . Koşmaya başladım , ses heryerden geliyordu , ciğerlerim oksijeni kabul etmiyordu , yanıyordu . Önümdeki silueti gördüğümde daha çok koşmak istesemde bedenim bana bir kez daha ihanet etmişti . Acı tüm damarlarımda gezerken titredim .
Ağlayamayacak kadar hissizdim .

" Anne ? "

Dudaklarımdan dökülen kelime kulaklarıma ulaşmamıştı . Annem karşımda duruyordu , çatırdayan kül olmuş otların arasında dikiliyordu . Bordo bir kazak ve giydiği siyah , uzun etek yabancı değildi. Anılarım bana oyun oynuyordu . Annemin kaşları çatıldığında telaşla kıpırdandım .

" Anne , neden konuşmuyorsun ? "

Titredim , sesim heryerdeydi . Kollarımı açıp bağırdığımda annemin yüzündeki kırgınlık dehşete dönüştü . Bağırmak istedim , kollarına atlayıp onu birdaha bırakmamak . Ama sesim çıkmıyordu .
Annem dehşetle ellerini ağzına koyduğunda gözyaşları yüzünde derin bir kuyu oluşturmuştu . Ona doğru uzanmak isterken görüş alanıma ellerim girmişti . Hissiz bir şekilde tüm vucuduma baktığımda , annemin sesinin beni iyileştirmediğini anlamıştım . Hala yanık haldeydim , acı üzerimden pençesini çekmemişti , göremeyeceğim kadar yakınıma saklanmıştı . Anneme baktığımda uzaklaştığını gördüm . Telaşla adım attım fakat bacaklarımdaki kas tabakası acıyla kasıldı . Bedenimi taşıyamadığında siyaha dönen bedenim yere çöktü . Tüm o sis ve uğursuzluk havayı kaplamışken nefes alamıyordum .
" Lütfen , gitme . "
Çaresizlik sesime bulaşmıştı , annem sislerin arasında kayboluyordu . Beni iyileştirememişti çünkü hiç gerçek olmamıştı . Acıyla haykırdım , tüm acı siyah bir boya gibi ağzımdan dökülsün istiyordum . Bir an önce bitmesini . Çığlıklarım , tiz bir sesin ardından boğazımı yakacak bir kuruluğa ev sahibi olduğunda çoktan herşeyi anlamıştım . Bedenim tekrar komutlarıma yanıt veriyor , düşüncelerim beynime doluşuyordu . Gözlerim net görmeye başlamıştı . Ciğerlerim nefes ile buluştuğunda yer ve zaman kaybolmuştu . Boşluğa tutunmaya çalışırken parmaklarım yumuşak bir his ile tutundu . Boşluktan düşer gibi bir his yerini gerçekliğe bırakmıştı . Gözlerimi açtığımda gökyüzü aydınlanmak üzereydi . Gözyaşlarım yastığı ıslatmıştı . Kabus.
Ben bundan ibarettim , korkularını gerçek hayatta saklarken geceleri acının kollarında uyuyakalandım . Ben bir parçaydım , bir bütünün en güçsüz parçası . Ben acıydım , aynı zamanda sevinç , umutsuzluğu içimde büyütürken insanlara umutlu olmaları konusunda sayfalarca paragraf yazabilirdim . İntiharı öpebilecek kadar cesur , ölemeyecek kadar korkaktım . Aynaya gözlerimi dikip saatlerce bakabilirdim , bedenime acının izlerini damgalayardım . Ölümü en çok kendime yakıştırırken , bedenimde başkasının kan izleri vardı .
Birisine verilen can , diğer ruhun tutsaklığıydı . Bir bedene üflenen nefes , diğer bedenin son nefesiydi . Ve zihnim en büyük tutsaklığın ev sahibiydi .

GÖLGE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin