Tanıtım

1.9K 70 9
                                    

Yorumlar 28.05.2021 tarihinden itibaren olanlardır. Öncesi eski kurgudur.

Medya : Kapak görselimiz.

—————————— / ———————————

"Aşk iki kişi arasında yaşanan, dile getirilemeyen bir andır aslında." okuduğum kitaptaki son cümlede kaldım. Dudaklarım aralandı. İki kişi?

Biz kesinlikle iki kişi değildik. Aras ve Yekta. Nil ve ben. Ayrılmaz,anlamsız,kimin kiminle olduğu belli olmayan bir ilişki çemberiydik. Aslında olaylar şöyle başlamıştı.

Abartı dolu bir yaşantı gibi gelse de yaz dizilerinden alışkın olduğunuz patron ve asistan ilişkisinden dünyaya gelen o çocuğum. Yıllardır yaptıkları işe temelini oturtmuş bir ailede kalan son varis benim. Şansa bakın ne bir kuzenim, ne de bir kardeşim var. Olma şansı da yok çünkü babamın bir kardeşi de yok. E durum böyle olunca değerli olduğunuz kadar her an başınıza çarpılan gelecek kaygısı da ortaya çıkıyor. Böyle söyleyince bu durumun kaç yaşından itibaren başladığını eminim tahmin edemezsiniz.

Babam ve iş ortaklarının çocukları. Her yıl doğum günlerimde evimizde toplanan o çocuklar! İçlerinden biri bu ailenin bir parçası olacak ve benim yerime şirketlerin başına geçecekti. Pardon? Ben ne güne duruyorum burada! Her neyse konumuza dönelim. İşte Yekta tüm çocuklar içinden bu konuma uygun görülen tek kişiydi. O da bende seçildiğimiz zaman sekiz yaşındaydık. Doğum günümden kaçmaya çalışırken Yekta'ya çarpmış yere düşmesine sebep olmuştum. Tabi böyle olunca olaya vicdan azabı yanına da suçluluk duygusu dahil olmuştu. Ellerininin kanadığını görünce de çocukluk aklı işte korkmuştum. Bu durumda ailemin ve orada bulunan ailelerin ona değer verdiğimi düşünmelerini sağlamıştı. Ama nasıl değer vermek anlatamam. Lafta büyük büyük şirketlerde , adlarını sektöre yazdıran ailelerin zekalarına bakın. Sekiz yaşında iki velet birbirine nasıl, neyin değerini verebilir?

Yekta ve benim arama koymaya çalıştıkları bu ilişki ben üniversite bitirene kadar devam etti. Aynı anda iki üniversiteye birden yetişmeye çalışmıştım. Tek sebebi de Yekta'yla yemek yememek, gezmemek, onu görmemek, bana yüklenen sorumluluklardan kaçmak. Bazen eve gittiğim bile olmuyordu. Dershaneler, üniversite, özel hocalar derken yemek yemeye zaman bile yoktu nasıl eve gidecektim ki!

Tabi bu durum ailemin umrunda değildi. Elbette okumamı istiyorlardı fakat önceliğim geleceğim olmalıydı. İki ailenin birleşmesi demek soyumuzun (?) genişlemesi demekti. Sonuçta Yekta'nın ailesi en az bizim kadar varlıklıydı. Yekta böyle anlatınca melek gibi bir çocuk ama gelin görün ki kendisi tam şeytan! Şöyle ki allah var yakışıklı çocuk ama yakışıklı olduğu kadar da burnu havada ve züppe. Yani benim son gördüğüm zamanlarda öyleydi. Şu an 27 yaşındayım neredeyse 4-5 yıldır görmüyorum onu. Hatta sanırım üniversiteye başladığımdan beri. Yurt dışında okumak için gitmişti. İkimizin arasıda pek iyi olmadığı için ne o beni arayıp sormuştu ne ben onu arayıp sormuştum. Çünkü umrumda değildi.

Bir de Aras var. İlk aşkım. Daha doğrusu öyle olduğunu sanıyordum. Ta ki çıkmaza girene kadar.

Aras kaçtığım yurtdışı yalanını renklendiren isimdi. Okula - üniversiteye - ilk geldiğimde adımdan Türk olduğumu anlamış ve bana okulda gezmeyi teklif etmişti. Okulun popüler çocuklarından sayılabilirdi. Basketbol takımında oynuyordu. Önce beni maçı izlemem için davet etmişti. Spordan da ne anlarım anlatamam. Atladım hemen bu teklife. E gitmesek ayıp olur. Basketbol maçını izledim. Maçtan sonra benimle evime kadar yürüdü.  Konuşma şekli, anlayışı beni içine çekti. Ona olan merakım da bu şekilde başlamıştı işte. Bilirsiniz bazen hayat istediğimiz gibi gitmez. Bu pembe masal elbet bitecekti. Demiştim ya ailem çok katı. Benim mutluluğumdan daha önemliydi ailemiz.

DOLUYA TUTULMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin