Herşey ağır çekim ilerliyor gibiydi. Damarımdaki kana karışan adranalin hariç her şey yavaştı. Yaprağın gözünde beliren korku, titreyen elim, yere yığılan çocuk, aldığım her nefes, kalbimin atışı. Belki de beynim olayı bana yavaş izletiyordu ki daha kolay kavrayıp harekete geçeyim. Boğuk boğuk yankılanan yaprağın sesi, onu duymuyordum sanki. Bir süre yerde birikmiş suyun kırmızıyla süslenişini izledim. Gözlerimi kapatıp başımı Yaprağa çevirdiğimde açtı ve kızın gözleri sanki beynimdeki bariyerleri kıracak bir enerji sağlıyordu. Enerji diyordum çünkü ne olduğunu bilmiyordum. Bariyerler kırıldığında ise dünyanın tahmin ettiğimden daha süratli aktığını iliklerime kadar hissettim. Kızın gözlerine birkaç saniye daha bakmakla her hücreme işleyen özlemi ayaklarımı hızla harekete geçirdi ve kızın ürpermiş bedeni kollarımdaydı. Ağlıyordu ağlıyordum. Benim yaşlarımı görmesini istemesemde, onun yaşları yüzünde yollar açıp nemle zeminle buluşurken ömrümden senelerimi çalınıyordu. İkimizde titriyorduk, ikimizde tam değildik ama ona dokunduğunda sanki bütün hücrelerim eroin yemiş gibi olmuştu. Boş gözlerle etrafa baktığımı fark etmiyordum bile. Gözüme inen perdede sadece o vardı çünkü. Özlediğim kokusu, parmaklarımı saçında gezdirirkenki o his. Bunlar zihnimi paramparça ettiği sırada yine onun sesiyle perde kalktı.
+Ali!!! Öldü mü? Hey duyuyor musun? Bana bak diyorum.
Ona bakmamıştım çünkü onu çözmekle meşguldüm. Kötülere bir şey olmayacağını bildiğimden, ya da buna inanmak istediğimden Mete'ye bir şey olacağını düşünmüyordum. Yani öyle bir şey olmazdı değil mi? Kötüler her zaman hayatta kalırdı. Yaprağın ani hareketleri beni kendime getiriyordu. Şimdi ise kolumu sıkıp tırnaklıyor ve onu duyup duymadığımı kontrol ediyordu. Gergin, sarsılmış benini omuzlarından tutup kendime çevirdim ve dağılmış saçlarını geriye alıp nemli suratını sıcak avuçlarıma birleştirdim.
-Hey,hey tamam sakin ol. Şimdi onu hastaneye götüreceğiz. Buradan kurtulacağız ve birbirimizden ayrılmayacağız. Bu sefer ayrılmayacağız. Anladın mı? Ona bir şey olmayacak.O onaylarca başını hareket ettirirken yavaşça suratını bırakıp emekleme hareketleriyle çocuğa yaklaştım. Elini soğuk boynuna dayadım. Hayat belirtisi arıyordum. Arıyordum... Ve bulduğumda 'oh' çektiğin o cılız atış. İşte oradaydı. Kendimi hızla yere attım ve umut vereceğine inandığım bir ifadeyle Yaprağa baktım. O bakışlarımdan anlamış ağzımı dahi açmama gerek kalmamıştı. Onun da gözleri parlıyordu artık.
Hâlâ titreyen ellerim cebimde ezilmekten zor kurtulmuş telefona gitti. Kimi arayacağımı bilmiyordum. Hangi numarayı tuşlarsam tepki yemem diye düşünmeye başlamışken bana burayı söyleyen sarı kafa aklıma geldi. Ne de olsa o söylemişti ve onun sayesinde buradaydım.
-'Dııt....' Barış.
+Sesin kötü geliyor.
-Bana verdiğin adrese gel.
+Umarım kötü bir şey yapmamışsındır. Geliyoruz.Telefonu kapatır kapatmaz söylediklerini önemsemeden hızla Yaprağın yanına gittim. Ve bu sefer daha sıkı ve daha az korkuyla sarılıyordum. Barışın son sözleri dakikalar sonra beynimde yankılanmaya başladı. O 'Geliyoruz.' mu demişti? İçimden ettiğim sayısız küfür eşliğinde birden ayağa kalktım.
+Sorun ne?
-Geliyoruz dedi..
+Yani?
- Yani...
+Yani!!
Benimle aynı hızda o da ayağa kalkmıştı. Ve aynı çözüm arar bakışlarla etrafa bakınıyorduk ki birim sesimiz dışındaki 'sesler' içeriye giriş yapmıştı. Barışın gözlerine bakmamla yerde yatanın üzerine doğru büyük bir çığlıkla çöken beden bir olmuştu. Hızla barışın yanına gittim. Öfkemi kontrol edemediğimi hesaba katarsak sinirli sesim ve can acıtan bir bir kol hamlesiyle Barışı tutmam onu da germişti. Dişlerimin ardından tırsmıyordum.
-Onu buraya nasıl getirirsin!Kafasını kulağıma doğru yaklaştırıp o da tıslamaya başlamıştı. İşaret parmağı ile Mete'yi göstererek.
+Çocuğu öldüreceğini bilemedim kusura bakma.
-Ölmedi.
+Ölmese bile ölüyor ve şuna bakılırsa yaşasa da artık felç bir piç. Büyük iş başardın!Bir anda öfkenin alevi vücudumu kalmadığında onu kolundan tutup farkında olmadan duvara yapıştımıştım. Elimde değil di o sırada hangi duyguları aynı anda yaşadığımı ben de bilmiyordum.
-Yaprağı kaçıran çocuğun ablasını yanında getirmen de büyük başarı.
Bir anda beni ittirip yakamdan tutarak konuşmaya başladığında neye uğradığımı anlamamıştım.
+O kıza minnet borcun var. Yaprağın yerini kimden öğrendim sanıyorsun.
İşaret parmağını göğsüme vurmaya başlamış ve üzerime yükselen öfkesini barındıran bir adım atmıştı.
+Ama sen ona sadece yaralı bir kardeş verdin.
Bir anda geriye çekilip başını ovuşlamaya başlamıştı. Sanırım başıma giren ağrının aynısından artık onda da vardı. Bulaşıcı lanet baş ağrısı.
Kız hala yerde feryatlar ederken Yaprak yanımıza geldi ve ikimizin de omzuna ellerini koyup toplantı yaparda bizi birleştirdi.+Ne yapmayı düşünüyorsunuz bakalım çünkü bu sefer aklımda kıçınızı toplayacak bir plan yok.
Barış Yaprağın elinden kurtulup Melise doğru ilerlerken konuştu.
-Buradan uzaklaşın ve saklanın ben halledeceğim.
Yaprakla aynı anda attığımız tereddüt bakışları bir anda çaresiz bakışlara dönüşmüştü. Ne yapacağımızı biliyorduk. Ama Barışın ne yapacağı hakkında ufacık bir fikrim bile yoktu.
~lilith
(Evet çocuklar öncelikle ben yeni eleman. Şimdiden felaket tellallığı yapmak istemem ama ağlayacağınız yerler olacak. Ama mutluluktan ağlayacağınız yerler de olacak. Bölüm gecikmesi için çok üzgünüm. Sonraki bölüm için bu kadar beklemeyeğinizi temin edebilirim. Keyifli okumalar. Umarım beğenirsiniz.) Veee yeni adminimizin ilk bölümü düşüncelerinizi bekliyoruzz... ~elf
![](https://img.wattpad.com/cover/159686174-288-k494255.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
4n1k(4 Yıl Sonra)
Подростковая литератураEvveett Üniversite biter ve çete hikayeleri devam eder... (Tamamen hayal ürünüdür.)