Saat gecenin ikisiyken Park Jimin çalan telefonunu homurdanarak açmıştı. "Gecenin bu saat-" duyduğu hıçkırık sesiyle gözleri kocaman açıldı, yatakta dikleşti.
"Ji-jimin," Yoongi'nin çatallı sesi Jimin'in kulaklarına ulaştığında küçük olan merakla konuştu. "Yoongi neyin var? Ağladın mı sen?" bir hıçkırık sesi daha duyduğunda daha fazla yatakta kalamamış ve ayağa kalkmıştı.
"Ha-hayır Jimin-ah, ağlamıyorum." cümleyi yavaş yavaş kurmuş, konuşurken kekelemişti Yoongi. Son kelimeyi yayarak söylediği için Jimin ne dediğini pek anlayamamıştı. "Yoongi sarhoş musun sen?"
Hattın diğer tarafından bir kahkaha sesi duyulduğunda Jimin kaşlarını çatmıştı. "Sarhoşsun değil mi? Hem de bu saatte, aferin sana." Yoongi'nin kahkahasını bir kere daha duyduğunda çatık kaşları gevşedi. 'Çok güzel gülüyor.' diye geçirdi içinden.
"Sarhoş değilim ki ben." Kelimeleri ağzının içinde yuvarladığı için Jimin anlamakta güçlük çekiyordu. Bir iki dakikanın sonunda dediğini anladığında kahkaha attı. "Baya belli oluyor."
Yoongi cevap vermeyince Jimin endişelenerek ona seslenmeye başlamıştı. "Yoongi," cevap gelmeyince bir kere daha seslendi. "Yoongi hyung?"
"Park Jimin çok güzel gülüyorsun." Jimin'in kalbi hızlanmaya başlamış, kulakları uğulduyordu. "Sarhoşsun, yapma." fakat Yoongi küçüğünü dinlemedi.
"Biliyor musun," gelen hıçkırıkla nefesi üfledi Jimin. "Sen çok güzelsin. Bunu sana her gün söylemek istiyorum ama yapamıyorum. Seni sevdiğimi söylemek istiyorum ama yapamıyorum. Yazdığım mesajları gönderemiyorum. Yazıp sildiğim o kadar çok mesaj var ki Jimin," Jimin duyduklarıyla şok olurken tutunacak bir yer aradı. Bulamadı, hislerinin ağırlığı onun yere düşmesine sebep oldu.
" Sen birini seviyor olmasaydın çoktan söylemiş olurdum sana sevgimi. Ama sen Yoonji'yi seviyorsun. Onu değil, beni sev! "
Jimin'in kalbi her duyduğu kelimeyle atmayı arttırmıştı. Odada herhangi biri olsa Jimin'in kalbinin sesini çok rahat duyabilirdi. "Hyung," dedi küçük olan. Sarhoştu o, değil mi? İnanmamalıydı ona. Sarhoşken söylediklerine tutunmamalıydı minik kalbi.
"Jimin sus." Jimin büyüğünü dinleyerek sustuğunda Yoongi'nin konuşmasını bekledi. "Seni seviyorum Jimin-ah, beni sevmeyi dener misin?"
Park Jimin ne hissedeceğine, ne diyeceğine karar veremez vaziyetteydi. Ben de seni seviyorum, dese ne olurdu ki? Sabah hatırlamayacaktı. Ne Jimin'e ettiği aşk itirafını ne de Jimin'in dediklerini hatırlamayacaktı.
"Min Yoongi, seni o kadar çok seviyorum ki, şu an bu dediklerine inanmayı çok istiyorum. Sarhoşsun sen, sabaha unutacaksın her şeyi bu yüzden özgürce hislerimi diyeceğim. Kimi sevdiğimi sorduğunda sen olduğunu diyemedim, yan yanayken saçlarını okşayıp seni öpemedim. Bunlar bir hayal olarak kaldı Min Yoongi. Benim aylarca kurduğum hayallerim bunlar. Her hayalimin içinde sen varsın fakat bunlardan hiçbirinden haberdar değilsin. Ben de çok kez mesaj yazıp sildim. Korktum çünkü. Benimle iletişimi kesmenden, benden iğrenmenden çok korktum. Yoonji diye birini uydurup sana onu seviyorum dedim, mutlu zamanlarımızın önüne geçtim. Özür dilerim Gökyüzü'm ben seni sevdiğimi hiç özgürce söyleyemedim."
Jimin cümlelerini bitirdiğinde Yoongi' nin bir şeyler demesini bekledi. Yoongi'nin bir şeyler demesine, sesini duymaya ihtiyacı vardı o an. Fakat duyduğu tek şey düzenli nefes sesleriydi. Acıyla gülümsedi Jimin. "Ben anlattım ve hiçbirini duymadın. Yine kaybettik."
++++
umarım bana sövmüyorsunuzdur
bu bölüm senin için
thisiseylul ❤️