9

898 45 0
                                    

Kayla'dan anlatım

Çalan alarmla beraber gözlerimi açtım kalkıp hazırlandıktan sonra evden çıktım.

Telefonumu cebimden çıkartıp mısraya mesaj attım "günaydın prenses" .

Yolda yürürken arkadan birinin sırtıma atlamasıyla yere hafif çökmem bir oldu. Gülme sesinden kim olduğunu anlamıştım. Mısraydı.

Onun gülüşü beni mutlu eden tek şeydi.

"Mesaj atmışsın cevap yazamadım çünkü mesaj hakkım yok"dedi .

"Ha - şey sorun yok ya" diyebildim sadece .

Beraber yürürken benim okula yaklaşmıştık ama saat daha erken olduğu için onu ilk okuluna bırakmak istemiştim.

"Mısra dersin başlamasına daha 30 dakika var seni okula bırakim sonra ben gelirim okula" bana bakıp gülümsedi. "Tamam"

Yolda yürürken muhabet ediyorduk ki mısra önümüzde geçen çocuğu işaret edip "Kayla baksana çocuk çok yakışıklı" dediği şeyle yüzüm bir an asıldı rengim değişti içimde sinir krizleri geçirirken ona sadece burukca gülümsedim "öyle" diyebildim. Ne diyebilirdim ki başka.. yoo yoo ben mısranın beni sevebilcegini düşünmüştüm o yüzden hayal kırıklığına uğramıştım.

Kendime o kadar küfrediyordum ki neden mi? Çünkü onun benden hoşlanmasını beklerken salaklık etmiştim. Kendime sadece acı çektiriyordum. O beni sevemez o beni arkadaş gibi...  ben hiç bir zaman mutlu olamicam.... çok şey istiyorum ... evet evet çok şey istiyordum... Onun beni sevmesini isteyerek çok şey istiyordum.

Mısra'nın kolumu dürtmesiyle düşüncelerimden kurtuldum. Aslında kurtuldum demek değil sadece düşüncemi sonraya düşünmeye bıraktım.

"Kayla noldu neden durgunlaştin"

Yüzüne bakmadan konuştum

"Yok birşey, hadi sen okula git, geldik"

Ona bakmadığım için eliyle çenemden tutup kendisine çevirdi

"Iyimisin?"

Iyi değildim, nasıl iyi olabilirdim ki aylardır yanında arkadaş olarak geziyordum ama gerçekten artik fazlasıyla bağlanmıştım ona gereğinden fazla hayal kurmuştum. Sanki o olmadan yaşıyamazmışım gibi geliyordu bana.

"Iyiyim"

"Tamam" diyip yanımdan uzaklaştı.....

O kadar mı degersizdim onun gözünde, o kadar mi? Tamam diyip gitmişti.

Okula doğru yol alıyormuş gibi yapıp ordan uzaklaştım . Okula gidecektim ama şimdi değil. Ağlayasım vardı, bağırıp çağırmak istiyordum, içimde tutmaktan sıkılmıştım.

Bir yerde oturup bir sigara yakıp ağladım.  Onu seviyordum ama çok şey istiyordum onun beni sevmesini isteyerek, çok şey istiyordum.

Sınıfa girdiğimde 2.ders başlayacaktı.

Buse camdan dışarıyı izliyordu cerende ellerini onun omzuna koymuş bir şeyler anlatıyordu. Sınıfa girdiğimi  görmüşlerdi ama her ikiside yanima gelmemişlerdi. Buseyle dün yaşananları  hatırladım, ve bana sg demesi zoruma gitmişti. Cerende görmemezlikten gelmişti beni, demek buseyle konuşmazsak ceren hanımda bizimle konuşmazmiş. Her şeyi siktir edip kafamı sıraya gömdüm.

             .....................................
Aradan 1 hafta geçmişti...

havalar iyice ısınmaya başlamıştı 1 ay kalmıştı okulun kapanmasına.

Buseyle konuşmuyorduk ama arada bakıyordu benim olduğum tarafa. Benle göz göze gelince gözlerini kaçırıyirdu. Konuşmak ister gibi hali vardı ama sanki birşey buna engel oluyormuş gibi azını dahi açmıyordu.
Eğer o konuşsa ben konuşurdum benlik bir sıkıntı yoktu sadece biraz kırgındım. Ve bildiğim kadarıyla buse mısraya durduk yere hakaret etmiş olmasıydı.  Özellikle bu durum sinirimi bozmuştu. Buse'nin derdi neydi hala anlamış değildim.

Cerene gelirsek o iyice gözümden düşmüştü. Eskisi gibi benimle ne konuşuyordu ne de başka birşey ve onun nasıl biri olduğunu şimdi anlamıştım, buse benle konuşmadığı için o da konuşmuyordu. Arada selam veriyordu.

Düşüncelerimi bir kenara bırakıp,
Üstüme beyaz dizlerimin az üsünde uzun bir tişört giyip altındada buz mavisi kotumu giydim.

Evden çıkıp mısraya mesaj attım. Neden mi? Çünkü  hafta sonuna anlaşmıştık ve beraber merkeze gidecektik.

"Mısra gel bekliyorum duraktayim"

"5 dakikaya ordayim"diye cevaplandirmisti mesajımı.

Arkamda omzuma dokunan eli fark edince hemen arkamı döndüm, mısra çok güzel olmuştu. saçlarını topuz yapmış ve yuksek bel üstüne de göbekten bir tişört giymişti. Ben onun güzelliği karşısında bir kere daha erimiştim.

Ama onu bu haliyle dışarda gezdirmek istemiyordum. Başkalari ona bakarsa kışkancımdan geberirim.

Merkeze giden dolmuş gelince bindik .

Indigimizde mısra bana bakıp gülümsedi. Beraber müzeye gittik falan bir yerler gezdikten sonra beraber kafeye gittik.

Garsona siparişleri verdik.

Mısra elindeki telefonla uğraşırken bana telefonun ekraninda duran kisiyi gösterdi "kayla şu çocuk nasıl? Teklif etti, kabul edeyim mi?"

Sinirle masadan kalkıp "naparsan yap" diyip kafeden çıktım.

Çünkü gerçekten artik sıkılmıştım. Onu yakınken ona uzak olmaktan sıkılmıştım ve ne olursa olsun artik içimde  çok birikmişti her an patlayabilirdim.

Elimde ki sigaradan bir duman çekip gökyüzüne üfledim.

Yanima sinirle gelen mısrayı gördüm.

"Neden kalkıp gittin?"

"Neden olduğunu çok iyi biliyorsun"

"Bilmiyorum kayla neden öylece basıp gittiğini bilmiyorum"

"Lan geldiğimizden beri telefon elinden düşmüyor hep şu çocuk nasıl? Şu nasıl? Bu nasıl? Ama gerçekten biktim" 

Ne desemde anlamamıştı onu sevdiğimi. Insan hic mi anlamazdı?

"Tek sorun bu mu?"

Kafami başka yine çevirip
"Sorun çok, Ama sen sen görmeyecek kadar körsün"

Bana baktı baktı öylece sanki birşey demek ister gibiydi ama sustu.

"Eve dönelim" dedi

Kafami tamam anlamında salladım.


'Küçük yıldız...' dememe gerek var mı?

Renkli kalın🌈






DOĞUŞ(g×g)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin