Sıkıntılı Gece

106 4 2
                                    

"Neden böyle oldu ki şimdi? Bana daha fazla para üstü vermesi gerekiyordu!"

Bir yandan çıktığım marketin kasiyerine söyleniyor bir yandan da cep telefonum kulağımda Jane'in telefonu açmasını bekliyordum.

Elimdeki poşetler çok ağırdı, çok fazla poşet taşıyordum. Şimdi hepsini birden düşürecektim.

Düşürmeme az kalmıştı ki kalabalık otoparkta arabamı bulmayı başardım.

Adet dönemimde olduğum için ped almaya geldiğim marketin yarısını almıştım. Beklenmedik performans doğrusu.

10.çalışın sonunda telefon açıldı. Jane Hanım açma zahmetine girmişti. Tanrı'ya şükür!

"Jane kaç kere arıyorum nerdesin?" diye bağırarak açtım telefonu. Biraz korkmuş olacak ki ani bir nefes sesi duydum.

"Duymamış Ashley, bağırmasana kulağımı patlattın! Film izliyorum. Ne var?"

"Afedersin! Elimde on bin poşetle eve geliyorum. Sadece evde misin diye aramıştım. Anahtarım yok da..." dedim sonlara doğru sesimi kısarak. Bir yandan da poşetleri bagaja koyuyordum.

Bu sefer bağırma sırası ondaydı.

"Sana kaç kere söyledim, şu anahtarı bir kere bile olsa yanına alsan ölür müsün? Ben evde olmasam o kadar poşetle sokakta kalacaktın! Bir daha aynı şey olursa ceza olarak eve almayacağım seni!"

Amma kızdı..

Karşı gelme zahmetine bile girmedim çünkü haklıydı. Her seferinde anahtar almayı unutuyordum ama şansıma Jane hep evde oluyordu. Ama biliyorum ki her zaman bu şansa sahip olmayacaktım.

"Tamam Jane, unutmayacağım! Yoldayım geliyorum." dedim ve telefonu kapattım.

Jane benim küçüklükten beri arkadaşım. Aynı evde yaşıyoruz. İyi ki var çünkü sürekli beni düzeltip doğruyu gösteriyor. Eminim bunu tek başıma beceremezdim. Biraz umursamaz ve saf bir kızımdır.

20 dakikalık yolum vardı ama gözlerim uykuya karşı direnmekte zorlanıyor ve yavaş yavaş kapanıyordu.

Olamaaaz!!

Buna engel olmak için radyoyu son ses açtım. Oh Tanrım, müzik iyi ki var!

Radyoda Little Mix'ten Word Up çalıyordu. Gruba pek bayılmıyordum ama şarkıları fena değildi.

Sonunda eve gelmeyi başarmıştım. Bu kadar poşetle kapıdan nasıl geçeceğimi düşünmüyor değildim. Kapıyı çaldım, Jane açtı.

Girer girmez poşetleri bıraktım ve ona selam bile vermeden kendimi salondaki büyük koltuğa attım.

"Hoşgeldin anahtarını alma zahmetine hiçbir zaman katlanmayan arkadaşım" diye karşıladı beni. Ne güzel (!)

"Hoşbulduk beni anahtarı alma zahmetine hiçbir zaman katlanamayan arkadaşım diye çağıran arkadaşım" dedim gülerek. Onun da hoşuna gitmişti.

Bunu daha da devam ettirecek ve rekabete girecekken:

"Hayır Jane bugün olmaz, yeteri kadar yorgunum ve regl olduğum için karnım ölesiye ağrıyor. Şimdi bu oyunu uzatmayacağım. Seni daha sonra yenerim" dedim sırıtarak.

Gerçekten bunu sürekli yapıyorduk ve her seferinde de bebek gibi devam ettiriyorduk. Usanmadan... Ama gerçekten bugün havamda değildim.

"Öyle mi? Sonra göreceğiz bakalım kim yeniyor kim yeniliyor" diye imalı bir şekilde elinde bir ağrı kesici ve suyla yanıma geldi.

İkimiz de gülmeye başladık. Karnımı okşamaya ve ağrıyı biraz olsun dindirmeye çalıştı. Onu çok seviyordum. Gerçekten herkesin sahip olması gereken bir arkadaştı. Hasta olduğumda sürekli bana bakar, her zaman arkamda olurdu.

Sanki benim gardiyanımmış gibi. Çünkü gerçek anlamda kendime bakmakta zorlanıyor ve birine ihtiyaç duyuyordum. Ve bu da Jane'di.

Jane'in kumral dalgalı saçları ve mavi gözleri vardı. Böyle koyu mavi.. Hani sanki okyanusun dibi gibi... Gerçekten çok güzel bir kızdı. Fiziği de mükkemmeldi. Zarifti. Ona yakışan şeyleri biliyor ve her zaman ona göre giyiniyordu. Moda anlayışı süperdi ve bana o konuda da yardımcı oluyordu. Diğer her şeyde olduğu gibi. Bacakları güzel olduğu için kısa şeyler giymesi sorun olmuyor, onu daha da güzelleştiriyordu.

Ona hayranlık duyuyordum. Bir erkek olsam ilk onunla çıkardım ve onu kaybetmemek için elimden geleni yapardım.

Ama tabii ki ben bir kızım ve erkeklere ilgi duyuyorum :)

"Erken yatsan iyi olur tatlım" dedi bana bir battaniye verip alnıma öpücük kondururken.

Çok iyi düşünmüştü çünkü şu an hiç yukarı çıkıp odamda yatma işine girişemeyecektim.

"Sabah erken kalkıp akşamki yemek için güzel kıyafetler almaya alışverişe gideceğiz unutma ve bu sefer istesende kaytaramayacaksın yaramaz kız" dedi.

Bir of çektim. Yine alışveriş.

Akşam lise arkadaşlarımızla yemeğe gidecektik. Lise sonduk ve bu beraber son yılımızdı. O nedenle yarın akşama şık bir yemek planlanmıştı.

Aklıma gelen şeyle kıkırdadım. Bir önceki sefer yine Jane ile alışverişe gidecekken hasta olduğumu söyleyip yırtmıştım. Ama anlaşılan bu sefer bana öyle bir şans tanınmamıştı. Jane de düşündüğümü anlamış olacak ki o da kıkırdadı.

Sonra iyi geceler dileyip odasına çıktı.

Evimiz iki katlıydı ve bize yetecek büyüklükteydi. 2 yıldır beraber burda kalıyorduk. Ailelerimiz kendi evlerinde yaşıyorlardı. Artık yetişkindik, 18 yaşındaydık. Biraz ayrı takılma vakti gelmişti.

Bunları düşünürken, gözlerim daha fazla karşı koyamadı ve kapandı.

Eveet, ilk bölümümü paylaştım. Paylaşmaya biraz geç başlayacağımı söylemiştim ve öyle de oldu! Nasıl buldunuz? Lütfen fikir ve düşüncelerinizi comment veya mesaj olarak benimle paylaşın. Vote ve yorumları da unutmazsanız sevinirim :) Yeni bölümleri Cumartesi ve Çarşamba günleri paylaşacağım. Sizi seviyorum.

KARŞI KOMŞUM UZAYDAN DÜŞMÜŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin