Alışveriş-Hazırlık

63 4 0
                                    

"Evet Sam dinliyorum" diye telefonu açtım. Yine hangi saçma şeyi söylemek için aramıştı bu çocuk?

"Şey.. I-ıı-ı.. ben şey diyecektim... şey.."

Sam bizim sınıfımızdan bir çocuk. Akşamki partiye o da katılıyor. Biraz saf salak bir şey ama bu onun süper çekici kas ve vücudu olduğu gerçeğini değiştirmez. Ama tabii ki ondan hoşlanmıyorum.

"Sam, konuşma yetini kaybettiysen maalesef bu konuda yardımcı olamayacağım. Görüşürüz" dedim ve tam telefonu kapatacakken:

"Ashley akşamki partiye Jane de geliyor değil mi?" diye çıkardı ağzındaki baklayı.

Dalga mı geçiyor? Cidden bu muydu yani? Gerzek..

"Sam böyle saçma bir soru için çok düşündün mü acaba? Tabii ki geliyor" diye tersledim ve göz devirdim. Tabii beni görmediğinden hareketimi de görmemişti.

Bunu dememle bir rahatlama sesi duydum. Anlaşılan biri fena tutulmuş diye düşündüm içimden.

Salak çocuk.

"Tamam Ashley çok teşekkürler, sana minnettarım. Lütfen Jane'in bu konuşmadan haberi olmasın" dedi yalvarır bir ses tonuyla.

"Tamam Sam" dedim ve gelecek cevabı dinlemeden telefonu kapadım. Daha fazla saçmalığa bugünlük katlanamayacaktım.

Ben telefonla konuşurken çoktan arabaya binmiştik ve Jane sürüyordu.

"Anlaşılan biri sana yazıyor" dediğimde gülmeye başladı. Büyük ihtimalle Sam olduğunu anlamıştı ve omuz silkerek konuyu açmadan sürmeye devam etti.

~~~~~~~

"Afedersiniz, bunun fiyatını öğrenebilir miyim acaba? Ha bi de bunun! Ve tabii şunun da"

Jane kendini fazlasıyla kaptırmış, on beş bin elbisenin fiyatını soruyordu. Bir kısmı da benim içindi tabii.

Birinin ona alışveriş konusunda dur demesi gerekiyordu. Bu kişi de bendim. Yoksa kendini ciddi anlamda kaybediyordu. Para da sıçmadığımızdan tutumlu olmalıydı.

"Ashley hemen şu üç elbiseyi al ve çabucak dene, öğlen oldu. Daha ayakkabı bakacağız"

Ah tabii benim yüzümden bu kadar oyalandık ve öğlen oldu. Tanrım!

Kırmızı olanı ilk denedim, göbeğim varmış gibi durdu.

Ardından maviyi denedim, göğüslerimi çok küçük gösterdi.

Sonuncusundan umutluydum. Lütfen olsun da daha fazla gezmeyelim diye yalvarıyordum içimden.

Mor olanı denedim, straplezdi, arkası çapraz geliyordu ve açıktı. Dizimin bayağı bi üstünde bitiyordu ama yakışmıştı. Evet bana olmuştu.

Jane'in yanına gittim ve bana bugün ikinci kez hayranlık dolu gözlerle baktığını gördüm ve tek kelime etmeden bunu alıyoruz diyen kaş göz işaretleri yaptı.

Kendisi de su yeşili bir elbise almıştı. Benimkinin boyunda, ince askılı ama arkası beline kadar açık.

Gerçekten müthişti.

~~~~~~~

"Ayakkabı alamadık ama kendimizden bir şeyler uydururuz artık. Korkma ben sana yardımcı olurum" dedi bana göz kırparak.

Ayakkabılara zamanımız yetmemiş ve zaten yorgunluktan gebermiştik. Eve geldiğimiz gibi banyoya girdik ve şimdide karışılıklı geçmiş saçlarımızı tarıyorduk.

Birazdan da giyinmeye başlayacaktık.

"Hey Jane, bugün Sam seni sordu!" diye konuyu açmaya çalıştım. Böyle konularda eğleniyordum.

"Anladım zaten" diye cevapladı omuz silkerek. Benim aksime onun hakkında böyle konuşmamızdan hoşlanmıyordu.

"Ama yakışıklı çocuk, taş gibi" dedim ona iyice sokularak. Ağzından laf almaya çalıştığımı anladı sanırım ki konuyu kısa kesti.

"Evet Ashley, yakışıklı çocuk ama benim bir sevgilim var, unuttun mu?"

Tabii ki unutmadım diye geçirdim içimden.

Ama o bokla beraber olmasını istemiyordum. Gabe yakışıklı, karizmatik ve popüler olabilirdi ama bana tehlikeli geliyordu ve bir gün Jane'in kalbini kırmasından korkuyordum.

Oflayarak tarağı bıraktım ve giyinmek üzere odama çıktım. O kadar heyecanlıydım ki hemen soyunup kıyafetimi giydim.

Vay canına.

Mükemmel olmuştu.

Sade ama anlamlı bir makyaj yaptım, saçlarımı kuruttum ve kremledim. Ojelerimi sürdüm ve asıl konuya geldik.

Ayakkabı.

"Jaaaanneee, gelmelisin! Ayakkabı sorunsalı var!!" diye bağırmaya başladım. Sağolsun hemen yanıma koştu.

Aman Tanrım!

Prenses gibi olmuştu.

Su yeşili bronz teninde çok güzel durmuştu ve ayakkabıları da topuklu ancak çantasıyla uyumluydu.

Ağzım açık onu izliyordum. Bu şapşallığım karşısında gülümsedi ve:

"Teşekkür ederim, sen de çok güzel olmuşsun Ashley!" dedi.

Ağzımı kapamayı başardım ve ona gülümsedim.

"Ayakkabı ayakkabı ayakkabı" diye bağırıp zıplamaya bayşladım. Sonradan giyindiğim ve süslendiğim aklıma geldi ve sakinleşmeyi başardım.

"Tamam bir bakalım.." diye mırıldandı. "Çantan ne renk?" diye sorunca kendime geldim ve krem rengi olduğunu söyledim.

"O zaman bu ayakkabı ideal" diyerek bir ayakkabı uzattı.

Bu benim en sevdiğim ayakkabıydı. Ayakkabıyı elime aldım ve Jane'e minnettar olduğumu gösteren bakışlar attım.

Bayağı topuklu, önü küçük taşlarla kaplı, krem rengi bir ayakkabıydı.

Mükemmel.

~~~~~~~~

Yemeğin yapıldığı yere gelmiştik. Sonunda. Bütün yol, Jane'in hoşlandığı müzik türü olan Rock dinledik. Beynim patlamıştı. Tanrı'ya şükür ki gelmiştik.

"Hey Ashley" diye yanıma geldi Robert.

Dudaklarımız birleşti ve 10 saniye kadar öpüştük.

Kendileri benim sevgilim olurlar. Robert, aynı Jane gibi kumral saçlı, ela gözlü, kastan geçilmeyen seksi bir vücut yapısına sahip ve benden uzun.

"Özledim" dedim kulağına fısıldayarak. Beni boynum ve dudağım arasında gidip gelen öpücük yağmuruna boğarak cevapladı.

Jane bizi görünce yalnız bırakmaya karar verdi ve Gabe'i bulmaya gitti.

Uzaktan birbirlerine sarılmalarını ve tutkulu öpüşmelerini izliyordum ve bu benim ateşimi körüklüyordu.

KARŞI KOMŞUM UZAYDAN DÜŞMÜŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin