9.BÖLÜM

1.8K 175 23
                                    

Dudaklarını dudaklarım arasında biraz daha sıktım. Yanıyordum. Bir saniye ?! Gerçekten yanıyorum ! "Ah sıcak !"

Geri çekildim ve önüme baktım. Casper elindeki kahve bardağını şaşkınlıktan üzerime düşürmüştü. "B-ben üzgünüm...s-sen öyle şey yap- iyimisin ?"

Gözlerini sürekli kırparak bana bakıyordu. Ama ben üzerimdeki dar tshirt'ün sıcaklığını daha fazla hissetmemek için çekiştiriyordum. "H-hemen geliyorum." geride bıraktığımız kafeye doğru koştu ve elinde bir bardakla tekrar döndü. Üzerime dökmesi için önümü döndüğümde yüzüme çarpan soğuk suyla 2. Bir şok geçirdim. Ona baktığımda kocaman gözleriyle beni izliyordu. "A-ah ben üzgünüm... Üzerine d-dökecektim.." onun bu ne yapacağını bilemez haline kendimi tutamayarak kahkaha attım. "Ne gülüyorsun ?"

"Hem yanıyorum, hem donuyorum." bana doğru yaklaşıp tshirt'ümün ortasından tutarak salladı. "Sanırım birşeyler sürmemiz gerek. Hadi bana gidiyoruz." cevap vermeme fırsat vermeden kolumdan çekiştirerek, hemen aşağıdaki motorun yanına gelerek kaskı bana uzattı. Kaskı taktım ve arkasına oturup kollarımı bu sefer çekinmeden beline doladım. Hiç bitmemesini istediğim bir yolculuktan sonra evinin bulunduğu apartmana girip asansöre bindik. Başını öne eğmiş bana bakmıyordu. Evin bulunduğu kata vardığımızda önden o çıktı ve evin kapısını açıp beni bekledi. İçeriye girdiğimde sonunda konuşmuştu. "Banyoya gel." önden o yürürken arkasından bende yürüdüm ve banyoya girdim. "Bakalım nasılmış.." tshirt'ümün eteklerinden tutup yukarı kaldıracağında utançla onu engelledim. Kafasını kaldırdı ve kaşlarını kaldırarak gözlerime baktı. Yutkundum ve yavaşça ellerimi çekip yanlarımda teslim olurmuş gibi kaldırdım. Tshirt'ü kaldırdığında derin nefes alıp gözlerimi kapattım. Ellerini karnımda yavaşça gezdirdi ve üf-üfledi ! Bu adam ne yapmaya çalışıyordu tanrı aşkına ?!

"Çok acıyor mu ?"

"Çoook" ama yaktığı yer değil, içimde dizginlemeye çalıştığım diğer Jongin acıyordu. "Önce soğuk suyla ıslatalım, sonra krem süreceğiz." başımı aşağı yukarı salladığımda çeşmeyi açıp avucunun içine biraz su aldı ve karnıma doğru yaklaştırıp, yavaşça suyu bırakıp, okşadı. Tanrım geliyorlar bana ! Dudağımı herhangi bir inlemeye karşı ısırıyordum. Tekrar eline su aldı ve bu sefer suyu karnıma yedirip, sıcak nefesiyle karnıma üflediğinde utançtan öleceğim bir inleme dudaklarım arasından kaçmıştı. "Kyungsoo..."

"Hm ?"

"N-ne ?"

"Bana seslendin. Canınımı yaktım ?" bel aşağım hıçkırarak ağlıyor ve sen bana 'canınımı yaktım ?' diye soruyorsun.

"Bu kadar yeter sanırım krem nerde ? Ben sürerim." yan dolaba uzanıp inceledikten sonra bir kremi aldı ve kapağını açtı. "Ben yaparım." "H-hayı--" ve tekrar itiraz edemeden kremi karnıma yedirmeye başlamıştı. Nazikçe okşayarak yediriyordu. Biraz karnıma eğilmişti ve bu görüntü hiçte normal değildi. Sonunda dayanamadım ve kolundan tutarak doğrulmasını sağladım. "Jong-" bu sefer söz kesme sırası bendeydi. Ama dudaklarımla. Tekrar dudaklarına bastırdım dudaklarımı. Bu sefer elinde kahve ve benzeri bir şey yoktu. Dudaklarımı hafifçe araladım ve alt dudağını dudaklarımın arasına alıp emdim. Dolgun dudakları o kadar iyi hissettiriyordu ki. Tanrım sana teşekkür ederim. Reddedildiğim gün berbat bir halde içerken dinlediğim müzik arasında konuşmaya başlayan ve hapşırık krizine giren bu adamı 'Bir daha aşık olmayacağım.!' dediğim zamanımda karşıma çıkartıp beni yanılttın. Bana bir ödül verdin, bir hazine, bir sığınak, bir adam, bir aşk. Ve bende sana söz veriyorum. Bana verdiğin bu hediyeye ömrümün sonuna kadar sahip çıkacağım.

Ben onu öperken ne karşılık veriyordu, ne de geri çekiliyordu. Son olarak üst dudağınıda emdiğimde o benden önce ayrıldı ve hızlı nefesleri arasında "Konuşmamız gerek." dedi ve banyodan çıktı. Lanet olsun ki çok ciddi söylemişti bunu. Lavaboya yaklaşıp yüzüme su çarptım. Daha sonra banyodan çıktığımda elindeki kıyafetlerle bana doğru geldi. "Önce bunları giy. Burda kalırsın saat sabahın 4'ü." kafamı salladım ve tekrar banyoya girip üzerimi değiştirdim. Banyodan çıktığımda salona baktım orda değildi. Odasının kapısına gittim. Yavaşça tıkladım. Kapıyı açıp eliyle odaya geçmem için işaret etmişti. Kalbim çok hızlı atıyordu. Elimde sıkıca tuttuğum astım ilacımı soludum ve yatağa oturdum. O da benden sonra sırtını yatağın başlığına yaslayarak oturdu ve bana bakmaya başladı. "Jongin..?"

"Efendim.?" bir saniyelik göz temasından sonra tekrar gözlerimi kaçırmıştım. "Cesaretli olman gerekiyor. Gözlerime bakar mısın ?" o kadar yumuşak konuşuyordu ki daha sonrasında beni kıracağını hissediyordum ve gözlerine bakacak cesareti kendimde bulamıyordum. "Bugün büyük cesaret gerektiren şeyler yaptın Jongin. İtirafta bulundun, beni öptün... Sence de şuan gözlerime bakabileceğin cesaretin olması gerekmiyormu ?" başımı yavaşça kaldırıp gözlerine baktığımda hafifçe gülümsemişti. "İtirafın hakkında birşey söylemeliyim."

"S-söylemek zorunda değilsin."

"Ama söylemem gerekiyor." gözlerini gözlerimden bir saniye bile ayırmıyordu.

"Beni tanıyorsun Jongin. Ama ben yine de anlatayım... Ben yalnız bir insanım. Bütün sorunlarıma, hatalarıma, haksızlıklarıma tek başıma göğüs gerdim kimse yoktu yanımda. Acılarımla tek başıma savaştım. Tek başıma ağladım, tek başıma güldüm, tek başıma yemekler yedim, tek başıma yaşadım. Tek, tek, tek... Hep tektim ben. Sonra seninle tanıştım. Kaza geçirdiğim gün birtek sen yanımda vardın. Birtek sen iyiliğimi önemsedin, sen durumunu merak edip sabaha kadar başımda durdun ve sen gelip bana yemekler yaptın..." dolan gözlerini kırptı. Ağlamamak için dudağını ısırıyordu.."Biliyorum ki bundan sonra da yanımda olacaksın ama.. ben senin arkadaşın olarak kalmak istiyorum." mimiklerimi sabit tutmaya çalışıyordum ama titreyen çeneme gözyaşım eklenmişti.

"Çünkü, aşklar biter Jongin. Geride bıraktığı tek şey kalp ağrısıdır. Sonsuz aşk yoktur.. Çünkü..." derin bir nefes aldı ve sesinin titremesini bastırmaya çalıştı. "Çünkü şairler bile uğruna şiirler yazdığı sevdiklerine kavuştuktan sonra, vazgeçtiler. Herzaman demişimdir ben, aşık olan insan çok şanslıdır diye.. Sen çok şanslısın Jongin. Ve bende senin arkadaşın olduğum için çok şanslıyım. Ama aşk acıtır Jongin... Arkadaşım ol ki aramıza kalp ağrısı girmesin. Senin gibi bir arkadaşa ihtiyacım var.." derin bir nefes alarak bir kaç defa hıçkırdım. Hıçkırıklarım arasında titreyen sesimle konuştum. "Kabul ediyorum..." yanıma yaklaştı ve kollarını boynuma doladı. Bende ellerimi beline doladığımda ağlamam şiddetlenmişti. Bana kibar yoldan 'vazgeç' dedi. 'Arkadaş kalalım.' dedi... 'Aramıza kalp ağrısı girmesin.' derken bile kalbimin ne kadar acıdığı hakkında bir fikri varmıydı acaba ? Belindeki ellerimi biraz daha sıktığımda bir elini saçıma atıp fısıldamıştı. "Üzgünüm... Çok üzgünüm."

"Benim için birşey yapar mısın ?" boğuk sesime rağmen konuştum. Saçlarımı okşamaya devam ederken "Tabii ki nedir ?" dedi. Başımı gömdüğüm boynundan kaldırıp gözlerine baktım. "Birlikte uyuyabilir miyiz ? A-arkadaş... Olarak ?" gülümsedi ve kafasını aşağı yukarı salladı. Kolumdan tutup yatağa çektiğinde akmaya devam eden gözyaşımı silerek yüzümü ona dönüp, yanına uzandım. Az önce gözlerine bile bakmaya cesaret edemeyen ben şuan gözlerini kaçırmaması için dua ediyordum. Kolumu boynunun altına doğru uzattım ve kafasını göğsüme koyup sarıldım. Saçlarını okşamaya başladığımda "Arkadaşlar bu şekilde sarılmaz Jongin..." dedi.

"Sadece bir defalık ?" sesimdeki umut kırıntılarıyla konuşmuştum.

"Sadece bir defalık..." dedi ve kolunu belime doladı. O huzurla gözlerini kapatırken bende bir elimle ağlayışımı duymaması için ağzımı kapatmıştım..

Yeni bir heyecanla karşınızdayım asdjsgx. Yorumlarınız için gerçekten çook teşekkür ederim çok teşvik edici şeyler yazıyorsunuz ve size söylediğim gibi hemencecik YB yazıp attım umarım beğenmişsinizdir. sjdjdhd

JUST LİSTENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin