Oturup kaldığım yerden ayağa kalktım. Bir şeyler yemem lazımdı. Ayaklarımı sürüyerek mutfağa ulaştım.Buzdolabını açıp içine göz gezdirdim. Çürümüş birkaç limon ve ilaçtan başka bir şey bulamayınca oflayarak kapağı kapatıp telefonuma uzandım. İçinde hattımın olmadığı aklıma gelinceevin içinde hattımı aramaya başladım.
Uzun bir arayıştan sonra yatak bazamın altında kırmızı parçayı buldum. Telefonuma takıp açılmasını bekledim. Rutin şeyleri halledip arama yerine girdim. Pizzacı numarasını tuşlayıp beklemeye başladım. Siparişimi verip mesajlara girdim. Ayazdan çok fazla mesaj vardı. Son attığı mesaj;
'Yarın harekete geçeceğim'
Ne demek istiyordu? Kilit tuşuna basıp telefonu koltuğa fırlattım. Evdeki sessizlik beni delirtecek seviyeye geldiğinden televizyonu açma gereksinimi duydum. Saçma bir kanal açıp balkona çıktım. Masa üzerindeki paket paket sigaralara bakıp iç çektim. Normalde pek sigara içmezdim. Çok düşünceli olduğumda ya da bir şeyleri boş vermek istediğimde baş vurduğum bir nevi kaçış yoluydu benim için. Açık paketten bir dal çekip yanındaki çakmakla ateşledim.
Neden böyle oldu her şey?
Bir kez de olsa mutlu olamayacak mıydım?
İstediğim tek şey Ayazdı. Ona bu kadar yaklaşmışken onu da zehrimle zehirlemiştim. Onu da kaybetmiştim. Mutlu olmayı bile beceremiyordum.Aptal kafam. Ne diye yazdıysam.
Sigaramı dudaklarıma götürüp derin bir nefes çektim içime. Gözlerim tekrardan dolmaya başlamıştı. Gözlerimi tavana dikip göz yaşlarımı geri göndermeye çalıştım. Pek işe yaramadı tabii ki. Sigarayı bitmesini beklemeden balkondan aşağıya attım.
İçeri geçip koltuğa bıraktım kendimi. Telefonumu açıp Instagrama girdim. Amacım Ayaz'ın neler yaptığına bakmaktı. Sayfayı yenilediğimde karşıma çıkan fotoğrafla yüzümde kırık bir gülüş belirdi.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
ayazkutluay I know that I'm not that important to you
(795 beğeni, yoruma kapalı)
Elimi saçlarımın arasına atıp çekiştirdim. Çalan kapıyla ayağa kalkıp bir nevi sürünmeye başladım. Günlerdir mideme bir şey girmemişti. Sigara ve su hariç. Gelen muhtemelen pizzacıdır diyerek kapı deliğinden bakma gereği duymadım. Kapıyı açtığımda karşımda gördüğüm yüz büyük ihtimalle hayaldir diye düşünerek gözlerimi kırpıştırdım. Ama hâlâ karşımdaydı.
"Tabii geç" diyerek geriye çekildim. Ayakkabılarını çıkarıp salona doğru yürümeye başladı.
Koltuğa oturup bana bakmaya başladı. Çok sıcaktı bu ev. Bana sanki bir şahesere bakarmış gibi bakıyordu. Oysaki üzerimde eski bir eşofman ve...
Ve...
Ayıcıklı bir sweatshirt vardı. AYICIKLI BİR SWEATSHIRT MÜ? Utançla kafamı başka yöne çevirdim. Kıkırtısı kulaklarıma ulaştığında sinirle ona döndüm. İkimizde biliyorduk ki bu sahte bir sinirdi.
"Neden böyle yaptın Gökay?" dedi. İsmimi kullandığına göre ciddi bir konuşma olacaktı. Yavaşça yanına oturdum. Ellerimin içi terlemeye başlamıştı.
"Ayaz... uzak kalmamız ikimiz içinde en iyisi olacaktı." dedim sesimin titrememesine özen göstermeye çalışarak.
Beni hiç beklemediğim bir anda kendine çekti ve sweatshirt'ümün kolları dirseklerime kadar açıldı.
Kahretsin! İzler. Onları görmüştü.
Gözleri bir süre kolumda dolandı.Elleri bileğimi o kadar sıkı tutmuştu ki geri çekilemiyordum.
"Ayaz, bileğim."
"Benim yüzümden Gökay. Ben sana neler yaptım." diye sayıklamaya başladı.Yanına yaklaşmaya çalıştıkça ittirdi beni.
Oda içinde volta atarken 'ben ne yaptım?' diyerek saçlarını çekiştiriyordu. Benim dokunmaya kıyamadığım saçlarını çekiştiriyordu. İçim gitti.
Ayağa kalkıp arkasından beline sarıldım. Ve omzuna öpücük kondurdum.
"Sen bir şey yapmadın Ayaz. Bunlar zamanın izleri." dedim.
Önünü döndüğünde yüz yüze gelmiştik. Gözleri kızarmıştı. Ağlamamak için kendini sıkıyordu. Kolumu havaya kaldırıp dudaklarına götürdü. İzlerin üstünü yumuşacık bir öpücükle taçandırdı. Ağlamaya başladığımı yanaklarımın ıslanmasından anladım.
Ah Tanrım! Eğer ölmek yazıyorsa alın yazımda şu an alır mısın canımı?
Yavaşça gözlerime tırmandı bakışları. Ağladığımı görünce baş parmaklarıyla gelişi güzel sildi yanaklarımı.
"Ağlama Bilinmeyen. Artık ayrılık yok, artık acı yok, gözyaşı yok; biz varız."
Böyle dedi ya içim çekildi. Eridim. Kavruldum. Kül oldum.
Kollarımı boynuna dolayıp daha da fazla ağlamaya başladım. Hayalim kollarımın arasındaydı.
Kafamı kaldırıp güzel yüzüne bakmaya başladım. Yavaşça yaklaştı bana. Dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Hareket yeteneğimi kaybetmiştim. Sikeyim dudakları. Gördüğüm her şeyden güzellerdi. Yavaşça uzaklaştı benden.
"Seni sevebilirim Bilinmeyen." dedi.
"Seni seviyorum Ayaz." dedim ve bu sefer ben yapıştım dudaklarına. Cennet bu olsa gerek diye düşündüm.
Duygusal ortamı bölen kapı sesine içten bir küfür savurup Ayazdan ayrıldım. Kapıya gidip pizzaları masaya bıraktım.
"Ee şey... pizza söylemiştim de. Yer misin?" diye sordum. Gülümseyerek yere oturdu.
"Hadi yiyelim Bilinmeyen." Karşısına oturup pizza kutusunu açtım. Elime bir dilim alıp ısırdım. Kurt gibi aç olmama rağmen Ayazın dudakları sayesinde doymuştum.
Arkadaki saçma televizyon sesi, dışarıda yağan yağmur hiçbiri bu güzel anı bozabilecek güce sahip değildi.
Tanrım! Seni sevmeye başladım.
~~~~~
Acıktım varsa yemek ısmarlayacak biri bekliyorum :')