kendine döndün

842 75 47
                                    

Bir kurt için cinsiyetin hiçbir önemi yoktur.

Erkek veya kız, fark etmez, bir safkansan seçtiğin alfanın tohumları içine yerleştiği an da, yeni bir hayatı yaratırdın karnında.

Şimdilerde, her sürü bir saf kana sahip olma şansını yakalayamıyordu. Eski zamanlarda, her sürüde en az bir safkan bulunur, o sürünün devamlılığını sağlamakla görevli olurdu. Şimdiyse, alfaların doyumsuzlukları sebebiyle bir sürünün safkanı olması demek, o sürüyü çevresindeki bir çok sürüden değerli kılar ve daha çok düşman toplamasını sağlardı.

Savaşlarda ve katliamlarda, ilk olarak o sürünün safkanı ele geçirilirdi. Eğer istenilen sonuç elde edilemezse safkan öldürülür, o sürünün soyunun devamlılığını yitirmesi sağlanırdı. Böylelikle, zaman geçtikçe safkan nesli azaldı. Çoğu sürü yok oldu. Belli başlı sürüler kontrolü ve gücü ele geçirdi.

Tomlinson sürüsü de onlardan biriydi. Ve bizim en büyük düşmanımız Styles sürüsüydü. Çünkü Tomlinson sürüsü, Styles sürüsünün saf kanlarından birini kaçırmış ama öldürmeyip kendi sürülerinin geleceği için kullanmışlardı. Bu yüzden son senelerde, iki sürü arasında kazananı olmayan bir çok savaş gerçekleşiyordu.

İşte, doğumum bile bir savaşla gerçekleşmişti. Aslında Styles sürüsüne ait olan annem, babam tarafından kaçırılmıştı ve dünyaya ben gelmiştim.

Belki de bu yüzdendi, Styles sürüsüne ait küçük bir kısmım vardı ve evde gibi hissetmemin sebebi buydu, benim damarlarımda biraz da olsa Styles'ların kanı vardı. Ben Louis Styles'dım.

1 haftadır, buradaydım. Ama odamdan çıkmıyor, ya zırlıyor ya da Lion ile atışıyordum. Yorgan veya yastığımla konuşuyor, beni anlayanın tek onlar olduğunu düşünüp tekrar tekrar ağlıyordum. Sanırım kafayı yemiştim.

Çünkü aklımdan çıkmayan çığlıklar ve burnumu sızlatan kan kokusuna ek, her hatırladığımda nefesimi kesen yeşil gözler eklenmişti acıma. Aslında, şu son birkaç gündür tek düşünebildiğim Harry Styles'ın teklifiydi.

Onunla evlenmek.

Düşününce bile heyecandan nefessiz kalıp ellerimin titrediğini hissediyordum. Yüzüme çarpan nefesi, derince bakan gözleri ve her benimle konuşmadan önce ucundan kıvrılan dudaklarından dökülen 'güzel safkan' sözleriyle midem parçalanıyormuş gibi hissediyordum.

Bu duygular bana yabancıydı. Bu duyguları istemiyordum çünkü gittikçe iradem kırılıyormuş gibi hissediyordum. Kırılmış parçalarım onun yanında yerlere serpiliyor, güçsüz ve korunmaya muhtaç oluyordum. Onun tarafından korunmaya ve sahiplenilmeye muhtaç.

Daha fazla düşünmeyi reddeden beynimle ağlamaklı sesler çıkararak yataktan aşağı yuvarlandım. Şu bir haftada tek yaptığım yatakta oturup hayatımı sorgulamaktı. Her defasında sonu aynı sümüklü hallerimle bitiyordu. Yine aynı kızarık ve şiş gözlerimle yerde emekleyerek kapıya ilerledim. İlk başta kendimi, kabına yemek konulmasını bekleyen köpek gibi hissetsemde birkaç güne Lion'nun kapının önüne bir tepsi yemek bırakıp kaçmasına alışmıştım. O da bana ısınıyordu da, kabullenemiyordu işte eşek herif.

Uyku sersemi elimi uzatıp tepsiyi aradım. Yine parmaklarımın reçel tabağına dalmaması için içimden totem tutarken elime gelen kalın deriyle gözlerimi kırpıştırdım. Kapıyı biraz daha aralayıp öne çıktığımda, gördüğüm ayakkabılarla suratımı buruşturdum. Sonunda sinsi herif tepsi bırakıp kaçmak yerine yüz yüze görüşmek mi istemişti?

"Kavga etmeyeceksen içeri girmene izin ve-"

"Güzel safkan ile her zaman garip zamanlarda mı karşılaşacağız?"

Gözyaşlarımda öpücüklerin saklı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin