"O buraya gelmeyen tekerleklerin patlasın inşallah" diye bağırdım. Ama bağırdığımı fark ettiğim an hemen etrafıma baktım.Neyse ki ortalıkta kimse yoktu. Ah... Tabi ki olmazdı. Okul biteli neredeyse bir saat olmuştu ve herkes tabi ki evlerine gitmişti ama ben hala burada lanet olasıca bir otobüsü bekliyordum.Üzerimdeki ince kapüşonluya daha sıkı sarıldım. Pek bir faydası olmuyordu. Annemin bana montumu giymem gerektiğini söylediği an onu neden dinlememiştim ki?
Garip bi şekilde sabahları hava çok güzel oluyordu ama daha sonra soğuyordu.
Normalde okuldan çıktığım an otobüs gelirdi ama bugün nedense bir saat gecikmişti.
Ah... Dışarısı çok soğuktu.
Okul sıcak olunca dışarıya çıktığın an ki titreme yok mu.
Gözlerimi sonuna kadar açmıştım.
Okul...
Arkama dönüp kazandığımda deliye döndüğüm liseye baktım.Kendimi övmek gibi olmasın ama zaten normalde de çok çalışkan biriydim. Ama bu okul çok pahalı bir kolejdi. Bu yüzden ekstradan çalışmam gerekmişti.Keşke hiç çalışmasaydım.Bu okula geldiğimden beri görmediğim muamele kalmadı. Okulda bir kaç tane burslu vardı. Bende o şanslı kişilerdendim.
Ah..Ne şanslıyım ama.
Önceden gittiğim devlet okulunda popüler biri değildim ama kızlar fiziksel görünüşüm ve okul birinciliğim yüzünden peşimden ayrılmazdı.
Ne günlerdi be...
Tabi ben şu düşük lise kazanıp sonradan kafası taklayanlardım.
9.sınıfta ilk sınavlardan sonra notlarım açıklanmış ve 13 dersten tam 9 tanesi zayıf düşmüştü.
Şaka gibi...
Tabi her okulda olduğu gibi ilk sınavlardan sonra Veli Toplantısı yapılmıştı.
Ve babam o terkidiyar, yıkık karnemi görünce anlamıştım ki eve gidince boks maçı vardı.
Babam beni yanıltarak evde beni karşısına oturtup bana meşhur "Ekmek kalemin ucunda" konuşmasını yapmıştı.Tabi o zamanlar ben sadece babamı dinlemiyor yerdeki halının desenlerinin ne kadar güzel ne kadar canlı renkli olduğunu fark etmiştim.
Tam o sırada nedensizce açık olan televizyonumuz da olan komik bir replik dikkatimi çekmiş ve dayanamayarak kahkaha atmıştım.
Tabi babam benim onu dikkate almadığımı anlayınca bana iyice sinirlenerek iki gün okula göndermemişti.
Ve ben dokuz senelik eğitim hayatımda bir gün bile istemeyerek gittiğim okula babam iki gün göndermeyince ağlayıp sızlamış ve babamın resmen ayaklarına kapanmıştım.
Babam benim pişmanlığımı anlayınca bazı şartlarla birlikte okula gitmeme izin vermişti.
İkinci sınavlara çok çalışıp takdir belgesi almam gerekiyordu.
Bu neredeyse imkânsızdı, çünkü ilk notlarım tam bir rezaletti.
Allah aşkına bir insan matematikten 2 alabilir mi? Evet ben almıştım.
Cevaplarını bilmediğim soruları hatta soruda bana ne sorduğunu bile anlamadığım sorulara en azından kâğıt boş kalmasın diye cevap kısmına soruların aynısını yazmıştım. Tabi sonuç olarak öğretmenim de sadece adıma ve soyadıma puan vermişti. O da bir başarı sonuçta. Sıfır da olabilirdi. Kendimi ikinci sınavda çok çalışıp 98 nasıl alırım diye düşünürken babamın gazabına uğramıştım.Ve ben...
Evet ben...
İman gücüyle çalışıp matematiğe sıfırdan başlayıp güzel bir temel atmış ve evet biliyorsunuz ki yine ben...
İkinci sınavdan 100 almıştım.
Şaka bir yana hayatımın dönüm noktasıydı. Kimse benden böyle bir atak beklemiyordu tabi ki. Ve inanmayıp kıskanan bir çok kişi benim kopya çektiğimi düşünmüştü.
Bunun üzerine ben tüm sınavlardan yüksek not alıp takdir belgesi almış ve birinciliği kılpayı kaçırarak okul ikincisi olmuştum.
Ama hala öğretmenlerimde dahil olmak üzere birçok kişi benim başarıma inanmamıştı.
Ve bende daha da hırs yaparak şehrin en pahalı okulunda fazla fazla puanımla burs kazanmıştım.
Tabi bunun üzerine insan o okula gidip herkese koca bir kapak yapmak ister tabi ama coolluğumu konuşturarak sadece burs kazandığımı söyleyip herzaman yanımda olan arkadaşım Arda ile helalleşip gitmiştim.
Ama gitmez olaydım.
Çünkü bu okulun bana neler yaşatacağından henüz habersizdim. En derin aşk ve acıları yaşayacağımdan habersiz aslında hayatımın gerçekten dönüm noktası olan otobüse bindim.
İşte herşey başlıyor...
Çok kısaydı kusura bakmayın ama çok uzun bir bölümle geri döneceğim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZ ÇIĞLIK
ChickLitSözün bittiği kelimelerin kifayesiz olduğu yer... Şu an bulunduğum durum bunu açıklıyor. Titreyen parmaklarım daha da titrerken sol gözümden kanlı bir yaş akıyor. Bu... Bu... bu olamazdı... Hayır! Tam karşımda sevdiğim KADIN çırpınıyor. Evet o...