Genç kız valizini sımsıkı tutmuş öylece bekliyordu. Sonunda İrfan abisi ve vicdanı ile yaptığı savaşı onlar kazanmış ve Nehir kendini İstanbulda bulmuştu. Derin bir nefes alarak etrafındaki insanlara baktı. Hepsinin telaşı aynıydı. Bir an önce eşyalarını alıp burdan çıkmak. Aslında Nehir de aynısını yapmalıydı ama bir türlü cesaret edip te adım atamıyordu. Biliyordu ki kapının dışında biyolojik babasının gönderdiği bir adam vardı. Onu alıp on beş gün boyunca kalmak zorunda olduğu eve götürecekti.
" Off. Ne işim var benim burda ya ?"
Nehir cesaretini toplayarak bir adım attı ve yürümeye başladı. Yolculuk için rahat bir pantalon ve üzerine klasik kaçan bir gömlek gitmişti. Ayağındaki topukluların sesini dinleyerek dış hatlar kapısından çıktı. Yüzüne çarpan ılık hava ile hafifçe gülümsedi. Tıpkı annesinin anlattığı gibiydi. Büyürken annesi sık sık ona memleketini anlatmıştı ve Nehir elinde olmadan buraları merak eder olmuştu. Şimdi ise madem böyle bir zorunluluğu vardı elindeki fırsatı değerlendirmeli ve bol bol gezmeliydi. Başını çevirip ona bekleyen kişiyi görmek için bakındı. Fazla kalabalık olmayan insanların hepsi ona doğru daha doğrusu kapıya doğru bakıyordu. Hepsinin yüzüne tek tek bakarken bir tanesinin gözlerinde takılı kaldı. Adam ona öyle bir bakıyordu ki Nehir bir an nefesini tuttuğunu fark etti. Karşısındaki adam soluk kesecek kadar yakışıklı biriydi. Koyu kahve ve asker traşı olan saçları vardı. Uzun boylu ve dikkat çeken bir yapısı vardı. Gözlerinin koyuluğu ise Nehiri ona kitlemişti. Ve Nehir sonunda gözlerini adamın gözlerinden çekebildiğinde elinde tuttuğu kartona bakabildi. Kendi ismi yazılıydı.
Bilal Beyin adamlarından biri olmalı.
Tam olarak böyle düşünüyordu ve adam bütün çekicikiğine rağmen bir anda gözünden düşmüştü. Tam önüne geldiğinde " Merhaba " diyerek elini uzattı. Adam ise zaten o kapıdan çıkar çıkmaz beklediği kişinin o olduğunu anlamış gibi gözlerini ona dikmişti. Tabi bunda kızın güzelliğininde etkisi vardı.
" Fatih "
Uzatılan eli sıkan adam kızın ona bakan gözlerindeki soğukluk ile bir an şaşırdı. Oysaki ilk göz göze geldikleri an daha sıcak bakıyordu.
" Hoş geldin "
Nehir adamın samimi bir şekilde konuşması ile şaşırsa da belli etmeden sadece başını salladı. Belki de adam sadece çalışan değildi.
Fatih ise ona soğukça başını sallayan kız ile canı sıkılarak arkasında durduğu arabayı göstererek " İstersen gidelim. Herkes seni bekliyor " diye konuştu. Nehir adamın gösterdiği arabaya sessizce binerken dışarıda kalan adam gözlerini devirerek kızın önünde bıraktığı valize baktı. Anlaşılan bu soğuk kızla işi vardı. Çevik bir hareketle valizi alıp arabanın bagajına attıktan sonra şoför koltuğuna geçti. Arabayı çalıştırırken yanında sessizce oturan kıza bir kere daha baktı. Tepesinde topladığı kahve saçlarının ön plana çıkardığı güzel yüzü çok gergin duruyordu. Kız birden ondan tarafa döndüğünde ise yakalanmanın verdiği his ile hemen önüne döndü ve gaza bastı.
Nehir ise arabaya binip yola çıkmak yerine kendisini izleyen adam ile bir an utandığını hissedince kendisine kızdı. Neden bir erkekten çekiniyordu ki. Üstelik onu tanımıyordu bile.
" Sen kimsin ?"
Fatih ilk defa sesini duyduğu kıza kısa bir an bakıp tekrar yola döndü.
" Söylemiştim . Adım Fatih. "
" Onların nesi oluyorsun ?"
Fatih kaşlarını çatarak tekrar kıza baktı. Kız ise direk önüne bakıyordu.