Soğuk rüzgar bir hançer misali tenine saplanırken acıyla inledi. Nereye gidebilir bilmiyordu. Karşısına ne çıkar bilmiyordu. Tek bildiği şey bu soğuktan kurtulması gerektiğiydi. Yoksa gün ışığını bir daha göremeyecekti.
Etrafına baktı çaresizce. Sadece gökyüzüne dokunan ağaçlar. Çalıların arasında dolaşan küçük tinkerlar. Işıkları bu boğucu karanlığı az da olsa aydınlatıyordu.
Dayanamayıp kimsenin cevap vermeyeceğini bile bile bağırdı. "Kimse yok mu? Yardıma ihtiyacım var!" ama biliyordu ya, kimse cevap vermedi. Sadece yankılanan kalın sesi.
Artık dayanamaz bir hal almıştı. Etraf iyice bulanıklaşmaya başlamış, belki Azrail geldiğinden belki her zamanki sakarlığından dolayı tökezleyip yere düştü. Yıllar sonra bir damla isyan etti mavi gözüne. Özgür olmak için yanağından koşarak kaçtı.
"Lütfen. Bu şekilde ölmek istemiyorum" başını tıpkı kendisi gibi bembeyaz olan kara yasladı. Bayılmadan önce son bir ses duydu:
"Alexander neredesin!"
Cevap veremedi.
Alec korkuyla yatakta doğruldu. Jin omuzlarından tutmuş endişe ile ona bakıyordu.
"Dostum iyi misin? Bir türlü uyanmadın" Alec başını kaldırarak ona baktı. Hala nefes nefeseydi. Konuşamadı.
"Aynı rüya mı?"
Alec başıyla onayladı. 1 aydır hep aynı rüyayı görüyordu. Uyanınca sadece bir kısmını hatırlayabiliyordu. Sadece soğuk, ağaçlar ve ses. Daha önce hiç duymadığı ama hayatında işittiği en güzel sesin ona seslenişi.
"Yani, yıl oldu 2160. Ama hala şu rüyalara bir çözüm bulunamadı." dedi Jin söylenerek. Alec kendini biraz daha iyi hissederek ona döndü tekrar.
"Dahi olan sensin. Bul işte çaresini" dedi gülerek.
"Ah evet ben bir dahiyim. Ama bu zekamı başka şeylere harcıyorum hyung" Alec bu laftan sonra gözlerini devirdi. Her zamanki hali.
• Hyung= Korece abi•
Alec hafifçe salınarak üzerini değiştirmek için dolabına yöneldi. Göz ucuyla Jin'nin kendi yatağına yattığını gördü. Alec kendi kıyafetleri giydikten sonra en yakın dostuna döndü. Uzanmış kendisini izliyordu.
"Senin bugün işlerin yok mu Jin? Kalksana"
Jin geniş omuzlarını silkti."Naeh. Dün yeterince çalıştım. Ben gidip oyun oynayacağım"
"Ah tabii. Senden bir şey bekleyen de hata"
"1 saate 'Jin bebeğim, aşkım, böcüğüm, sincabım, pembe boxerım telefonum bozuldu tamir eder misin?' diye sorarsın ama" Alec bir süre şaşkınca ona baktı.
"Bir kere ben-"
"Evet yapıyorsun hyung. Hem de hafta da 2 kere"
Evet yapıyordu. Ne olmuş yani? O da bir insandı.
"Her neyse. Benim Isabella'nın yanına gitmem gerek. Şu herifin belgelerini incelemem lazım"
"Magnus Babe mi? Adını duymuştum. İhanet etmişti değil mi?"
"Magnus Bane" diyerek düzeltti onu Alec. "1 saate gelirim. Yatağıma dokunma. Dün olduğu gibi yatmaya geldiğimde yatağımda çıplak sevgilini görmek istemiyorum"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Universes, One Love
Fanfictionİki farklı evren, iki farklı amaç, iki farklı insan... Her şeyden vaz geçip tek bir vücut olabilecekler miydi?