Karanlık Sanatların son kitabı ne zaman Türkiye'ye gelecek??
"İtiraf ediyorum" ağzına bir lokma daha attı Magnus. "Gerçekten mükemmel yemek yapıyorsun. Adı ne bu yemeğin? Daha önce hiç görmemiştim."
Jin gururla gülümsedi. "Yukhoe efendim. İçinde dana eti, soya sosu, sarımsak ve benzeri baharatlar var. Ve aslında çiğ"
Magnus donup kalırken çatalı yavaşça bıraktı.
"Sen.... Ciddi misin?"
Jin her şeyi mahvettiğini düşünüp yanakları kızardı. "Şey bir daha yapmam"
Magnus ağzını silerken elini boşver der gibi salladı. "Hayır hayır. Sadece şaşırdım. Sanırım en sevdiğim yemekler arasında başı çekiyor"
Jin derin bir nefes aldı. "Ah"
Magnus suyunu içerken Jin'e baktı. Kalın dudakları, beyaz teni, geniş omuzları, şekilli kaşları...
Gerçekten çok güzeldi.
"Alexander ne zaman gelecek?"
"1 saate geleceğini söyledi efendim"
Magnus dalgınca başını salladı. Ne olur ne olmaz diye hem Alec'e hem Jin'e eski ama kullanışlı bir telefon vermişti.
"Kahve yapar mısın? Şekersiz olsun"
Jin hızla başını sallayıp kahve makinesine gitti. Jin kahveyi yaparken Magnus onu izliyordu. Alec'ten biraz daha uzun, Magnus'tan çok az kısaydı.
Jin tam kahveyi bardağa dolduracakken arkasında hissettiği bir elle yerinden sıçrayıp şaşkınca arkasına döndü. Dönmesiyle Magnus ile aralarında 2 santimden az bir mesafe olduğunu dehşet içinde fark etti. Magnus çenesini tutup gözlerine bakmaya zorladı.
Jin titriyordu. Magnus ile bu pozisyonda olmayı sevmemişti. Zaten bir insanın kalbi bir başkası için atarken başka biriyle bu kadar yakın olmak çok zor oluyordu.
"E-efendim ne yapıyorsunuz?"
Magnus bir süre bir şey söylemedi. Sadece Jin'nin çekik ama iri gözlerine baktı.
"Sende dedin. Alec'in gelmesine daha 1 saat var diye. Eğer ondan çekiniyorsan merak etme, iyi sır saklarım"
Jin'i tezgaha daha çok bastırınca Jin istemsizce onu itmek için ellerini göğsüne koydu. Magnus bir anda onun belini yakalayınca ne yapacağını şaşırdı.
"Efendim ben-"
"Kes sesini. Sana ne diyorsam onu yapacaksın"
Eğer başka bir zamanda, başka bir mevkii ve durumda olsalardı Jin onu çoktan itmiş, yüzüne yumruğunu geçirmişti.
Ama biliyordu ki eğer itiraz ederse Magnus onu kovmakla tehdit ederdi. Bu da bütün planın suya düşeceği anlamına gelirdi.
Magnus yüzünü Jin'nin boynuna gömdü. Ufak öpücükler kondururken oğlanın kokusu burnuna doldu. Jin gözlerini sımsıkı kapatıp sakinleşmeye çalıştı. Her şeyin bitmesi için dua ediyordu.
Alec'in anlatımıyla...
İşim düşündüğümden daha erken bitmişti. Tabii eve arkamdan köpek koşturuyor gibi koşmam etkili olmuş olabilir.
Ama zaman kaybetmek istemiyordum. Magnus ile görüştüğüm her saniye bile çok önemliydi. Kapıyı çok zor uğraşlar sonucu açabilmiştim.
Elimdeki alışveriş poşetlerini boşalmak için mutfağa yürümeye başladım. Bir taraftan da konuşuyordum:
"Efendim, işim erken bitti. O yüzden 1 saat önc-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Universes, One Love
Fanfictionİki farklı evren, iki farklı amaç, iki farklı insan... Her şeyden vaz geçip tek bir vücut olabilecekler miydi?