Gençler evdeyim. Sıkıldım. Yapacak bir şey de yok. Bende upuzuuuuunnnnnnnn bir bölüm atayım dedim. En azından sıkılmam.
Nasıl fikir??
Neyse başlayalım.
Magnus'un ağzından...
(Saat 18:00)
(Moon birliği)
[Birliğin ismi için sağol rainbowandcandies muncuklandın]
"Ah! Acıttın!" bana iğne yapan Clary'nin başına hafifçe vurdum. Bana aşağıdan aşağıdan bakarken iğneyi çekip pamuğu yerleştirdi.
"Sende hasta olmayacaktın Magnus. Kaşınma istersen" pamuğu koluma bastırırken sustum.
Ofisimdeydik. Ve her taraf kitap doluydu. Okumuş muydum? Hayır. Hem de hiç birini. Bu kitapları sırf gösteriş için almıştım. Ne de olsa konsülün baş korumasıydım ve zeki görünmek zorundaydım.
"Korkmuyor musun?" dikkatimi ona çevirdim.
"Neyden?"
"Sun Birliğinden. İşte intikam için felan. Kurallarını biliyorsun. İhanet edenin borcu kanla ödenir."
Bis süre sadece yüzüne baktım. Korkuyor muydum? Pek sanmıyorum.
"Hayır. Yani, şu zamana kadar hiç öldürmediler. Bence yapmazlar" dedim sonunda omuz silkerek.
O da benim gibi omuz silkti. Bir süre öylece sessizce durduk. Pamuğu çöpe atıp ayağa kalktım.
"Artık gitsem iyi olur. Saat geç oldu. İyi geceler minik havuçlu kekim" başından öperken koridora çıktım.
...
Dışarısı düşündüğümden daha da soğukmuş. Yada hasta olduğumdan bana öyle geliyor. Hava daha kararmamıştı ama dışarı da pek insan yoktu. Sadece binama yakın olan köle pazarındaki insanlar...
Aslında dolaşmak istiyordum. Ama zaten hastaydım ve niyetim daha da kötüye gitmek değil. O yüzden direkt eve girdim. Kapıyı kapatınca mutfaktan gelen seslerle oraya yöneldim.
Camilla. Özel hizmetçim. Kol saatime baktım. 15 dakika önce gitmiş olması gerektiğini fark ettim.
Bir gün eve çakırkeyif bir halde gelmiştim. Doğal olarak gördüğüm ilk kadının üstüne atlamıştım. Ancak kız durumu farklı algılamış, ona aşık olduğumu var saymıştı. Baştan aşağı süzdüm onu. Kırmızı, kısa dar elbisesi içinde gerçekten çok güzeldi. Ama ona o gözle bir türlü bakamıyordum.
Beni fark edince gülümsedi.
"Hoşgeldiniz efendim. Yorgun musunuz?" masaya dayanırken konuştum.
"Hayır ama açım"
"Bana mı?" diyerek kıkırdadı. Şimdi ben bu masum kadına nasıl 'hayır yemeğe' diyeceğim?
"Başka ne olabilir ki?" deyip onu kendime çektim. Eğlenmek benim de hakkım.
Dudaklarını anında dudaklarıma kapatırken bacaklarını belime doladım.
(Burada kusuyorum)
Bana iyice sokulurken yatak odama doğru yürümeye başladım.
(Saat 18:05)
(Sun birliği...)
"Efendim" Alec başını rapolardan kaldırıp adama baktı. Yeşil gözleri karanlıkta bile ışıl ışıldı. Kemikli yüzü ona gizemli bir hava katarken sarı saçları ile genç duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Universes, One Love
Fanfictionİki farklı evren, iki farklı amaç, iki farklı insan... Her şeyden vaz geçip tek bir vücut olabilecekler miydi?