Bölüm 12 ll Times Meydanı

140 9 8
                                    

Uzun ve zevkli bir bölüm oldu bence. Umarım beğenirsiniz falan demek istemiyorum.Beğenirseniz belli edin demek istiyorum.  Yazım hataları varsa şimdiden özür dilerim.Lütfen beğenenler yorum ve oy verin. İyi Okumalar!

Medya: Partide çalan şarkıdan biri.

Saat 21:00'a geldiğinde Ash'in evine varmış oluyorum. Kapıyı annesi açıyor. ''Hey'' diyor sicak bir gülümsemeyle. Aynı şekilde karşılık veriyorum. içeri girer girmez Ash beni kolundan çekip odasına sürüklüyor.

''Senin için harika kıyafetler buldum'' diyor zıplarken. Kıyafetleri gösteriyor. Ama hiçbirini daha önce giyinmedim. Hepsi yırtık pırtık ve zımbalı. Ben Ashley'i nerden buldum ? 

''Senin istediğin üzerindekilerle gitmek heralde'' diyor boynunu büküp.

Sonra beni giysi odasına götürüyor.  Küçücük bir odaya herşeyini tıkıştırmış. Mağazalardaki askılardan farkı yok. Ellerimle hızlıca askılıkları tarıyorum. Bir top coat görüyorum. Yarım,üzerine yapışacak şekilde ve hafif göğüs dekoltesi var. Üzerinde çiçekler var. 

''İşte bu!'' diyorum. Ash de yüzlerce şorun arasından bel üstü kısa bir şort veriyor. Bu kombin diğerlerine göre en normali. Arkamı dönüp giyiniyorum. Kendimi çıplak gibi hissediyorum. Hava 30 derece olsada sanki bacaklarımda tonlarca rüzgar esintisi var. ''Ve Dr. Martens botlar'' diyor Ash arkamı döndüğümde. Botlar siyah bağacıklı ve asker ayakkabısına benziyor. Botlarıda giyip kendime uzun aynadan bakıyorum. ''Harika oldun'' diyor Ash. ''Makyaj yapmalıyız''.

Önce yüzümdeki makyajı siliyor. Üzerine fondoten, biraz eyeliner,allık ve parlatıcı sürüyor. ''Will'i öpmeden önce parlatıcını silmeyi unutma'' diyor sırıtarak. ''Kes şunu'' diyorum istemsiz sırıtarak. Saçlarımı açıyor. Elleriyle bir kuaförmüş gibi saçlarımı dolgunlaştırma çabasına giriyor.Saçlarımın dalgaları kıyafetimle bütünleşince ortaya hem tatlı hem seksi bir kadın çıkıyor.

''Jess, bitir şu işi'' diyor elleriyle omuzlarımı tutarken.''Peki'' diyorum onun gibi yapmaya çalışarak ama ben o kadar kararlı değilim.  Bej rengi  triko bir hırka veriyor uzun ve  salaş. Bir tül gibi. 

Evden çıkarken ''İyi şanslar.'' diyor. Annesinin bana tip tip baktığını görebiliyorum. Şaşırmış duruyor. Bende şaşırmadım değil. Arabaya bini saate bakıyorum. Saat 21:50 olmuş. Times Meydanına doğru sürmeye başlıyorum.

-Will-

Valizimden birkaç spor gömlek ve jean çıkartıp yatğımın üzerine koyuyorum. Aslında hiçbirini giyinmek istemiyorum. Hepsi bana lise yıllarımı hatırlatıyor. Oxford'dan gitmeden önce aldığım jean gömlek ve jeai giyiyorum. Jessica'yı ilk gördüğümde de böyledi. Sanki onunla flört ediyormuşum gibi hissediyorum. Sonuçta ''İKİMİZ'' bir partiye gidiyoruz. Ben bunları düşünürken Sofia aşağıdan ''Film için seni bekliyoruz'' diye bağırıyor. Onlara partiye gideceğimi söylemeyi unuttuğumu hatırladığımda elime anlıma götürüp içimden küfür ediyorum.  Biraz parfüm sıkıp elimle saçlarmı düzeltiyorum ve aşağıya iniyorum.

''Hey film için bu kadar süslenmene gerek yok Bay Queten'' diyor Sofia. Her haftanın sonu film izleriz yada dışarı çıkarız.  ''Üzgünüm tatlım ama patron beni bir partiye davet etti.''

 Sofia beklediğimden farklı bir tepki veriyor. ''Jessica mı ? Harika'' diyor koltuktan kalkarken.

''Sizi seviyorum'' diyerek evden çıkıyorum. Kapıyı kapattığımda bile Sofia'nın Jessicayla ilgili birşeyler zırvaladığını duyabiliyorum.

-Jessica-

Times Meydanına vardığımda etraf çok kalabalık geliyor. Başta Jumple Partisini nasıl bulacağımı düşünürken daha sonra ''Acaba kaybolur muyum ?'' diye düşünüyorum.

Çınar Ağacı ✪Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin