16 Temmuz 2004
Yetimhanenin kapısından koşarak çıktı. Elindeki patatesi düşürmemeye çalışıyordu. Mutfak kapısının önüne geldi, ellerini diz kapaklarına koyup derin bir nefes aldı. Gözleriyle Zeliha Teyze'yi aradı, ama göremedi.
"Merve, buradayım kızım. "Ellerini saçlarına götürüp dağılmış saçlarını düzeltti. Sesin geldiği yöne doğru ilerledi. Avuçlarında tuttuğu patatesi Zeliha Teyze'ye uzattı .Zeliha Teyze memnun bir şekilde Merve'ye baktı ve tatmin olmuşcasına gülümsedi.
"Aferin kızım. Şimdi dolaptan hediyeni alabilirsin. " Merve Zeliha Teyze'ye kocaman sarıldı. Dolaba doğru ilerlerken heyecanlıydı. Zeliha Teyze'ye yardım etmeyi seviyordu; çünkü verdiği işi yaptığı zaman ona hediye veriyordu.
Dolaptaki çikolatayı görünce gözleri büyüdü, ağzı bir parmak kadar açık kaldı. Kendisi dışarı çıkıp böyle şeyler alamıyordu; Zeliha Teyze izin gününde kendi evine abur cubur alıyor, Merve Zeliha Teyze'nin istediği bir işi yapınca hediye olarak ona veriyordu.
Çikolatayı aldığı gibi dışarıya, yetimhanenin arka bahçesine gitmek için koşmaya başladı. Orada genelde kimse olmuyordu ve elindekileri paylaşmak zorunda kalmıyordu.
Yurdun dış kapısından çıkacakken, ayağı kapının pervazına takıldı. Yere düşüp bacağını kanattığında, keşke şort giymeseydim, diye düşündü. Pantolon giyseydi en fazla pantolonu yırtılırdı ve bacağı bu kadar çok acımazdı. Ama henüz 5 yaşında olmasına rağmen acıyı görmezden gelmeyi öğrenmiştı. Boşta olan eliyle dizindeki tozları sildi ve arka bahçeye gidecekken omzundan Can tuttu.
"Bücür, dizini temizlemen gerekiyor. Yoksa mikrop kapabilirsin. "
Can...
Kendini bildi bileli Can'ı tanıyordu. Kendinden iki yaş büyüktü. Merve ve Can yurttaki diğer arkadaşlardan daha farklıydılar ama ikisi de henüz bunun farkında değildi.
"Ama canım acımıyor Can. "
Can biraz düşündükten sonra "İki dakika beni burada bekle, " dedi ve koşarak uzaklaştı. Dizlerindeki acıya rağmen hâlâ çikolatasını yemek istiyordu. Can'a güvendiği için yerinden kımıldamadı.
Biraz sonra, Can elinde pamuk ve tentürdüyotla geldi. Merve, Can'ın elinde tuttuğu şeylere korku dolu gözlerle baktı. Arkadaşlarının anlattığı kadarıyla bu şey çok can yakıyordu.
Can, Merve'nin korkudan büyümüş gözlerini görmeden ellerinden tuttu ve onu takıldığı kapının pervazına oturttu. Merve çok gergin değildi. Can'ı tanıyordu ve onun canını bile bile yakmayacağını biliyordu.
Can büyük bir dikkatle tentürdüyoru pamuğa döktü, yavaşça Merve'nin dizine değdirdi ve tepkisini izledi. Acıdan hafifçe buruşturduğu yüzünü görünce Merve'nin çok tatlı olduğunu düşündü. Pamuğu yaraya biraz daha bastırdı, Merve'nin dudaklarında acı dolu bir inilti duyunca ellerini gevşetti; bu sefer rahatlama sesi duyduğunda aynı yumuşaklıkta devam etti. Bitirdiği zaman pamuğu elinde buruşturup tentürdüyotun ağzını kapattı ve "Bitti, " dedi. Merve minnettar bir şekilde Can'a baktı. Sonra aklına çikolatası gelince keyfi yerine geldi ve teşekkür ettikten sonra "Çikolatamın yarısını ister misin? " diye sordu.
Belki de bu soru Merve'nin Can'ın ondaki değerini anlaması için ilk fırsattı, belki de bu soru Merve'nin Can'a olan sevgisinin farkına varışıydı, belki de bu soru Merve'nin Can için yapacaklarının yanında devede kulak kalırdı. Kesin olan bir şey vardı ki:
Bu soru her şeyin başlangıcıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERCAN
General FictionHastane odasının kapısından nefes nefese içeri girdim. Can'a baktığımda kolunda serum vardı. Hasta elbisesi üzerinde çuval gibi duruyordu; kıpırdamıyor, gözleri sonuna kadar açık bir şekilde tavana bakıyordu. Çıkardığım gürültüden dolayı beni duymuş...