28 Mayıs 2006
Merve, yetimhanenin dış kapısının pervazında otururken iki tekerlekli bisiklet kullananlara imrentiyle baktı. Kendisini destek tekerlerine mahkûmmuş gibi hissetti ve kaşlarını çattı. Dört tekerlekli bisiklet kullanırken istediği kadar hızlı gidemiyordu ve her an düşecekmiş gibi hissesiyordu.
"Merve, kızım iki dakika gelebilir misin? " Zeliha Teyze'nin sesiyle bacaklarına bağdaştırdığı ellerini çözdü; seke seke Zeliha Teyze'nin yanına, mutfağa giderken onu ne kadar sevdiğini düşündü. Ellerini mutfak kapısının kenarına koydu ve şirince gülümseyerek "Efendim Zeliha Teyze, " dedi.
"Yavrum, bahçeden biraz ıspanak getirebilir misin? " Merve Zeliha Teyze'ye gülümseyerek "Tabi ki, " dedi ve koşarak bahçeye gitti. Sırayla domates, salatalık ve havuç tabelalarını geçtikten sonra ıspanağın resminin olduğu tabelayı görünce gülümsedi. Altında bir şeyler yazıyordu ama o henüz okuma-yazma bilmiyordu.
Zeliha Teyze'nin öğrettiği gibi ıspanağı aldı; iki eliyle kucakladı ve geldiği gibi koşarak mutfağa gitti.
"Bu yeterli mi? " Zeliha Teyze doğradığı soğanı bıraktı. Merve'nin elinde tuttuğu ıspanaklara baktı ve her zaman kıpkırmızı ruj sürdüğü dudaklarında geniş bir gülümseme belirdi. Merve hediye için sabırsızdı; bu yüzden yerinde sabırsızca kımıldanıyordu. Zeliha Teyze soğanı doğramaya devam etti ve "Hediyen her zamanki yerinde,çekmecede, " dedi. Merve heyecanla çekmeceye koştu, hızla açtı ve gördüğü pamuk şekerle kıkırdadı. Zeliha Teyze'ye teşekkür ettikten sonra koşarak arka bahçeye gitti. Her zamanki gibi, yine hiç kimse yoktu. Yırtarcasına açtığı pamuk şekerin paketini arkasına fırlattı ve zevkle yemeye başladı. Pamuk şekerin ağzında dağılması çok hoşuna gitti; bir kez daha Zeliha Teyze yanında olduğu için Allah'a teşekkür etti.
"Seni burada bulacağımı biliyordum Bücür. "
Can'ın sesiyle kapattığı gözlerini açtı. Herkes gibi, o da iki tekerlekli bisiklete biniyordu. Can'ın yüzündeki bilmiş ve kibirli gülüş Merve gözlerini açtıktan sonra tebessüme dönüştü.
"Sen de pamuk şeker ister misin Can? " Can, Merve'nin elindeki pamuk şekeri o an fark etti. Bisikletiyle Merve'ye yaklaştı ve ayaklarına geldiğinde durdu. Eğilerek bir parça pamuk şeker aldı. Merve Zeliha Teyze'nin hediyelerini diğer arkadaşlarıyla paylaştığında rahatsız oluyordu; ama Can'la paylaşmayı seviyordu bile.
"Sen neden bisiklet sürmüyorsun Bücür? " Merve sıkıntıyla iç çekerken başını yere eğip dudaklarını büktü. Can, sesinde alaycı bir tını ve dudaklarındaki hınzır gülümsemeyle "Bir saniye, yoksa sen bisiklet sürmeyi bilmiyor musun? " dedi. Merve'nin dudaklarının daha da aşağı sarktığını fark edince, her an ağlayabileceğini anladı ve alay etmekten vazgeçerek şefkatli bir sesle "Sana öğretmemi ister misin ? " dedi.
Merve kafasını aniden kaldırıp yukarı-aşağı hızla salladı. Can, mutlu bir şekilde tebessüm ederek bisikletten indi. Merve'nin binmesine yardım ettikten sonra öğretmeye başladı.
"Şimdi, bilmen gereken ilk kural, direksiyonu titretme. Manevra yapmadığın sürece direksiyonu düz tut. " Merve kararlılıkla başını salladı. "Ben seni iteceğim, sen de durmak isteyene kadar pedalları çevir. " Merve onaylarcasına mırıldandı ve pedalı yukarı kaldırıp ayağıyla bastırdı. Can arkadan itiyordu; giderek hızlandıktan sonra bıraktı. Can bıraktıktan sonra Merve yana doğru düşmek üzereyken Can tuttu. Merve'yse derin bir nefes aldı. "Galiba başaramayacağım. "
Can kaşlarını çattı. Merve bisikletten indikten sonra Can, bisikleti ağaca dayayıp sabit durmasını sağladı. Merve'nin kolundan tutup gitmesini engelledi. Merve'nin dolu dolu olan gözlerini görünce üzüldü; bol gelen pantolonunu dizlerine kadar kaldırınca tüm yaraları gözüktü. Merve yaralara şaşırarak bakarken Can "Bunların hepsi bisiklet kullanmayı öğrenirken oldu, " dedi. Merve'nin gözleri daha da büyüdü. "Bu yaralardan bende de mi olacak? "
Can dudaklarından çıkan kıkırtıya engel olamadı."Hayır, ben kendim öğrendiğim için böyle oldu. Sana ben öğreteceğim; bu yüzden hiç yaran olmayacak. " Merve mutlulukla el çırptı. Ağaca dayalı bisikleti aldıp "Hadi, öğret, " dedi. Can güldü.
"Ben seni tutuyorum diye bana güvenip direksiyonu titrete titrete gitme. Sabit tutmaya çalış. " Merve direksiyonu o kadar sıktı ki parmakları bembeyaz oldu ve canı acıdı. Can Merve'nin parmaklarını görünce ellerini Merve'nin ellerine götürüp Merve'nin gözlerine bakarak gevşetti. Yüzündeki tebessümle "Ellerini bu kadar sıkmamalısın Bücür, " dedi. Merve de gülümseyerek "Tamam , " dedi. Can elini koltuğun arkasına koyup dersine devam etti.
"Yine önceki gibi olacak, ben seni iteceğim sen de pedalları çevirip direksiyonu düz tutacaksın. Tek fark, bu sefer düşmek üzere olmayacaksın. " Merve mutlulukla pedalı sağ ayağıyla yeniden çevirdi ve bastırıp ilerledi. Can koltuğun arkasından iterken "Korkma, buradayım, " dedi. Merve ilerlerken yeterince hızlanınca bıraktı ve yanında yürürken onunla konuşmaya devam etti. Merve bisikleti sürüyordu; ama Can'ın çoktan bıraktığını fark etmemişti. "Can, tutuyorsun,değil mi? "
Can elleri cebinde Merve'nin yanında yürürken gülen bir sesle "Hayır ," dedi. "Seni tutmuyorum."
"Ciddi misin? " Merve merakla arkasına baktı. Gerçekten de tutmadığını görünce korktu. "Ne zamandır tutmuyorsun?"
"Yaklaşık on dakikadır. " Merve rahatlamış bir şekilde içini çekti ve heyecanla sordu. "Yani ben on dakikadır kendim mi sürüyorum? Öğrendim mi? "
"Evet Bücür, öğrendin. "Merve heyecanla çığlık attı. Dikkatli bir şekilde bisikletten indi ve Can'a sarıldı. "Teşekkür ederim ,t eşekkür ederim, teşekkürler..."
Artık o büyümüştü! İki tekerlekli bisiklet sürebiliyordu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERCAN
General FictionHastane odasının kapısından nefes nefese içeri girdim. Can'a baktığımda kolunda serum vardı. Hasta elbisesi üzerinde çuval gibi duruyordu; kıpırdamıyor, gözleri sonuna kadar açık bir şekilde tavana bakıyordu. Çıkardığım gürültüden dolayı beni duymuş...