Bu bölümü hangi kafayla yazdım cidden bilmiyorum, okuyanlardan cidden çok özür dilerim. Benim istediğim 3-5 sağlam okuyucuydu ve onu da bana kazandırdığınız için çok teşekkür ederim. 11. bölüm hemen hemen bitti, sınav haftam olduğu için yetişemyırum. Bu yüzden muhtemelen bölümler haftada iki gün yerine haftada bir güne düşecek. Çok özür dilerim. Ayrıca bu hikaye bittikten sonra yeni bir kurguya başlayacağım ve bu fantastik olacak. Kafamda kurguyu sağlamlaştırıyorum, bu hikayem benim acemilik eserim. O hikayemi daha iyi yapmaya çalışacağım. Çok teşekkürler.
" Can, biraz rahat durabilir misin? Kimlik numaramı yazamıyorum. "
Zaten iki ya da üç ayda bir gelebiliyordu, onda da bir türlü rahat durmuyordu!
" Tamam ya, ne kızıyorsun? " dedi sahte bir sitemle. Oturduğum sandalyenin kenarına ilişti. Ben kimlik numaramı yazarken ellerim o kadar çok titriyordu ki beş yerine sekiz yazdım. Anında silip düzelttim; giriş tuşuna basar basmaz sağ elimle sonucu, sol elimle de Can'ın gözünü kapattım. Can da iki eliyle benim gözümü kapatınca sağ elimi bilgisayar ekranından çektim. Derin bir nefes alıp Can'a " Hazır mısın, " dedim. O da benim kadar heyecanlıydı; kalbi omzumda güm güm atıyordu.
" Sanırım, " dediğinde elimi yavaşça gözünden çektim, ama Can benim gözümü hala kapatıyordu. Sonucu görür görmez Can nefes almayı bıraktığını karnından anladım. "Olamaz, " dedi kırık bir sesle.
Sesi kulağımda çınladı. O kadar büyük bir hayal kırıklığında uğradım ki, ağlamaya başladım. Sonucumun kötü olması imkansızdı, Zeliha Teyze'nin yanında çalışıp kazandığım parayla kendime test kitapları aldırmıştım, sayısız test kitabı bitirmiştim ve serbest zamanda da telefonumdan eğitim videoları izliyordum. Bu yüzden kendime çok güveniyordum. Ayrıca, sınavım da iyi geçmişti.
Can, muhtemelen elleri ıslandığı için, gözlerimden ellerini çekti; ama benim gözlerim hala kapalıydı. Gözlermi yavaşça aralayıp sonuca bakmak istedim. Önce gözlerimdeki yaşlardan bulanık görsem de sonradan netleşti. Bu sefer de Can'ın elinden sonucu göremiyordum. Can'la aynı anda burunlarımızı çekince onun da ağladığını fark ettim.
O an içimde müthiş bir pişmanlık hissettim. Bu kadar çalışmanın, emeğin ve beklentinin karşılığı başarısızlık olmamalıydı. Zeliha Teyze'ye ne diyecektim? Parasını verip test kitabı alması çin yolladığım günlerde kolları dolu dolu gelip paramı geri verirdi o kadar ısrar etmeme rağmen. Geceleri ders çalışabilmem için mutfakta mesaiye kalıyormuşum gibi gösterip ikiye üçe kadar uyumazdı. Benden önce kalkar, kahvaltı hazırlardı. Ben istediğim için 12. sınıfta okula gitmeden iki saat önce beni kaldırırdı, üç saat önce de kendi kalkıp muhteşem bir kahvaltı sofrası hazılardı. Eşini evlendikten bir sene sonra kaybettiği için çocuğu yoktu; bu yüzden beni kendi evladı gibi görüp öyle yetiştiriyordu. Ona hangi yüzle bakacaktım?
Elimle Can'ın gözyaşlarını sildim. Hıçkıra hıçkıra ağlamamak için kendimi öyle kasıyordum ki...
" Sonucu görmeden neden ağlıyorsun Bücür, " dedi ağladığından dolayı titrek çıkan sesiyle. Bir kez daha burnunu çektikten sonra elini de bilgisayarın ekranından çekti. O elini çeker çekmez gözlerimi kapatmıştım.
" Korkma Bücür, çok fena değil. Cidden, " dedi burnunu çeke çeke. Galiba gülümsüyordu. Ellerini ellerimin üstüne koyup yavaşça ellerini gözümden çekti. Gözlerim hala kapalıydı. Yavaşça gözlerimi açtım; gözlerim dolu olduğu için ilk başta her yer fluydu. Gözlerimden iki damla daha yaş aktığında fluluk gitti, yerine ÖYSM'nin ekranı geldi. Sonuç türlerinden gözlerim TM-3'ü aradı. Gördüğüm an daha çok ağlamaya başladım, Anında Can'a sarıldım. Bu seferki ağlayışım pişmanlıktan değil de mutluluk ve rahatlamadandı. TM-3 türünden puanım 471'di. Yani, yılladır hayalin Can'la aynı üniversitede okuma hayalim gerçek oluyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERCAN
General FictionHastane odasının kapısından nefes nefese içeri girdim. Can'a baktığımda kolunda serum vardı. Hasta elbisesi üzerinde çuval gibi duruyordu; kıpırdamıyor, gözleri sonuna kadar açık bir şekilde tavana bakıyordu. Çıkardığım gürültüden dolayı beni duymuş...