Finalden önceki son bölüm, keyifli okumalar! ^^
Yumurtayı pişirirken isteksizdim. Yavaş yavaş hareket ettirdiğim kaşık sinirimi bozuyordu. Son zamanlarda olanları düşündüm: Bugün Can'ın rütin kontrolleri vardı, ayrıca yeni öğrendiğim ikna yoluyla onu psikoloğa götürmeye de ikna etmiştim. Bir şey eksik gibi geliyordu.
Yavaş adımlarıyla mutfağın bitişiğindeki duvarın arkasından geldi Zeliha Teyze. O benim aksime neşeliydi. Sevgi pıtırcığı gibi.
" Kahvaltı yapar yapmaz çıkalım, " dedi en neşeli ses tonuyla. Kafamı sallayıp tavanın altını kapattıktan sonra kulbundan tutup sofraya götürdüm. Şimdi her şey hazırdı.
Can kahvaltı yapmayı sevmediği için kaldırmaya tenezzül bile etmedim. Büyük koltuktaki yerimi alımak için sağa kaydım, Zeliha Teyze de soluma oturdu.
" Sence psikolog ne diyebilir? " Çatalımı elimden bırakıp arkama yaslandım. Zaten iştahım yoktu. " Bir düşüneyim, " dedim gözlerimi kısarak. Tm karşımda duran mutfağı ve oturma odasını ayıan yarım duvara bakıp hatırlamaya çalıştım.
" Onun kafasını boşaltacak şeyler tavsiye edebilir. " Gözlerimi daha çok kısarak daha net hatırlamaya çalıştım. " Mesela bir hobi edinmesini isteyebilir. Ya da önceki hobilerine devam etmesini isteyebilir. " Can'ın önceki hobilerini düşündüm. Spor yapmayı çok severdi ve her gün yürüyüşe çıkardı.
" Belki de daha rahat bir yere taşınmamızı tavsiye eder. Rahattan kastım, ormanlık ve trafiği olmayan. Temiz havalı yani. "
Anladığını belirtircesine başını salladı. Zeliha Teyze'ye baktığımda onun da yemediğini gördüm. " Yesene, " dedim yemeyeceğini bilerek. Kafasını sağa sola salladı. " Hayır, yemeyeceğim. Canım istemiyor. "
Yarısı bile yenmemiş yumurta tabağını ve çatalları alıp mutfağa giderken Zeliha Teyze panikle " Ayağına ne olmuş senin, " dedi. O böyle söyleyince korktum. Olduğum yerde durup ayağıma baktım. Sol ayağımda, ayak baş parmağıma yakın bir yer kıpkırmızıydı. Ellerimdekileri varmak üzere olduğum mutfağa hızla gidip tezgahın üzerine bıraktım. Koltuğahızlı bir şekilde otorup beyaz çorabımı çıkardım.
Ayak baş parmağımın yanındaki parmak kanlar içindeydi. Nedenini anlamam çok uzun sürmedi. Ayak tırnaklarım çok uzamadığı için iki ayda bir kesiyordum. Garip bir şekilde hiç acımıyordu. İçim giderek kenarda kalan tırnağı kopardım.
" Sadece tırnağım kırılmış, " dedim t-rahatlatmak için. Zeliha Teyze derin bir nefes verdi.
" Ben sana demiyor muyum kes şu tırnaklarını diye. " Ne dese haklı oldğu için cevap vermedim. Bu konuda fazla tembeldim. " Keserim işte. "
" Şimdi kes, göreceğim. " Yanındaki fiskosta duran kül tablasını içindeki tırnak makasıyla bana uzattı. Yerimden kalkıp elinden aldım. Sanırım beni uzun bir gün bekliyordu.
Salondan gelen tıkırtı sesiyle kullanmayı bitirdiğim tırnak makasını koltuğa bırakıp kapıdan bakmaya başladım. Kötü hissettiği için yanına gidip yardım etmedim. Tutunabileceği her şeye tutunarak geliyordu, üzerini giyinmişti: Bir kot pantolon ve lacivert bir tişört.
" Ben hazırım, gidebiliriz. " Zoraki gülümsemesini yüzüne yerleştirdi. Sanki anlamayacakmışım gibi davranması tuhaftı. Zoraki gülümsediğinde oluşan yanağındaki derin olmayan çizgilere bakıp derin bir nefes verdim. Gerçekten güldüğünde bu çizgiler derin bir gamzeye dönüşüyordu.
Sofraya baktığımda toplanmış olduğunu gördüm. Bu kadar daldığıma şaşırdım.
" Hazırsan gidelim, " dedi Zeliha Teyze. Kafamı sallayıp koltuktakeri yerine koydum.
Zeliha Teyze kapıyı kilitlerken Can'ın ayakkabısını bağlayabildiğini gördüm. Tuhaf karşılayıp denemeye karar verdim. Dik merdivenlerde oturduğu yere gelip yanına oturdum. Gözlerimi kapattım. Açık bağcığımın iplerinin ikisini de elime aldım. İkisini birbirinin üzerine koydum, solda olanı sağdakinin içinden geçirip sıktım. İki bağcığı da kurdele haline getirdim. Sağdakini soldakinin içinden geçirdim. Gözümü açtığımda sonuç şaşırtıcıydı. Ayağımı biraz sıkmıştı ama fena görünmüyordu.
/*\/*\
" Hastamız denge sorunlarını aşmışa benziyor. "
Doktorun ağzından çıkan her kelimeyi dikkatle dinliyordum. Can'ın ilk başlarda denge sorunları aşırı olsa da artık yavaş yavaş düzeliyordu.
" Artık ilaç kullanmasına da gerek yok. Hallolacaktır. "
" Teşekkürler, " deyip Can'ın koltuğun hemen yanında duran kırmızı montunu alıp ona verdim. Yavaş yavaş kendisinin bir şeyler yapabileceğini öğreniyordum. Montunu alıp giydi ve bir alt kattaki bölüm için odadan çktık. Psikoloğun ne diyeceğini merak ediyordum.
" Demek ki hastamız gelmiş, " dedi doktor sevinçle. Benden uzun boyu ve kızıla çalan uzun saçlarıyla güzel bir kadındı. İstemiz olarak gülümsedim. " Buyurun, bu taraftan, " deyip elini Can'ın beline koydu. Zeliha Teyze de gidecekken durdurdum. " Biz gidemiyoruz. "
" Neden?" Hayal kırıklığına uğramış gibi daha demin Can'ın gittiği kapıya baktı.
" Böyle olması gerekiyor. "
Kapının açılmasıyla şaşırdım. Meraklı gözlerle doktora baktım. " Velisi gelebilir mi? "
Zeliha Teyze sevinçle içeri gitti. Galiba içeride olanlardan habersiz olacak tek kişi bendim.
İki saat kadar bekledikten sonra kapı açıldı. Kafamı kaldırıp merakla içeri baktım. Doktor da dahil herkes gülümsüyordu. " Umarım bir daha görüşmeyiz, " dedi doktor gülümseyerek. İlk başta kavga ettiklerini sanıp kaşlarımı çattım ama daha sonra lafın altındaki iyi niyeti anladım. " Umarım, " dedi Zeliha Teyze de gülümseyerek. Oturduğum yere gelmelerini bekledim, onlar gelince de ayağa kalktım.
" Ne dedi? " Merakla sorup bir kedi gibi Zeliha Teyze'nin koluna yapıştım. Gülümsemesi biraz soldu. Neden olduğunu anlamadım.
" Doktor Can'ın mutlu olması için onun en mutlu şehire, yani Sinop'a gitmesini önerdi. Hatta bize eşyalı birkaç ev bile buldu. "
Yüz ifadesinden anladığım kadarıyla bu konuya sıcak bakıyordu. Mimiklerimin donduğunu hissettim. Galiba beklemek konusunun dışında başka şeylerde de tek kalacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERCAN
General FictionHastane odasının kapısından nefes nefese içeri girdim. Can'a baktığımda kolunda serum vardı. Hasta elbisesi üzerinde çuval gibi duruyordu; kıpırdamıyor, gözleri sonuna kadar açık bir şekilde tavana bakıyordu. Çıkardığım gürültüden dolayı beni duymuş...