Sarı saçları soğuk rüzgarın esintisiyle uçuşurken yıldızlara bakıyordu köprünün üstünde. Gülümsüyordu. Onunla artık her zaman birlikte olacağı için mutluydu. Ondan çok uzun süre ayrı kalmıştı. Üç yıl önce. Saat tam 04:00'da Banpo Köprüsü'nün üzerindeyken almıştı evlenme teklifini. O an yeni bir hayata adım atmıştı ikisi de. Ve yine yeni bir hayata adım atmak için buradaydı kendisi de. Kolundaki saate baktı. Saat 03:58'di. İki dakikası daha vardı yeni hayatına adım atmadan önceki son vedasına. Telefonunu çıkardı. Hava soğuktu ama hissetmiyordu. Artık kullanılmayan numaraya yazdı kısa bir mesaj. Bir dakikası kalmıştı. Çok geçmeden yolladı gözlerine yansıyan hüzün ve mutluluk dolu ifadeyle mesaja bakarken.03.59: İsimsiz kuş bu masalın başladığı yerde, bu masalı bitiriyor. İsimsiz kuş artık ağlamıyor. İsimsiz kuş seni seviyor .
Ve zaman doldu. Tüm o gürültü sustu. Bacaklarını salladığı boşluğa, karanlık ve derin suya baktı. Karanlıktan korkardı ama ışığı unutalı uzun zaman olmuştu. Hiç düşünmeden bıraktı kendini o soğuk sulara.
Ve zaman durdu. Zaman onun için sonsuza kadar durdu.2 Yıl Sonra
Yaptığı kağıttan gemiye özenle yerleştirdi papatyaları. Ardından kayalıkların alçaldığı yere inip çömeldi ve kağıttan gemiyi bıraktı denize. Kağıttan gemi üzerindeki papatyalarla usulca süzülürken dolmakta olan gözleri ile takip etti yolunu. Kalbinde ağırlıkla, sesinin titrememesine özen göstermeye çalışarak zorla konuştu. Miniği onun ağladığını görse üzülürdü. Kendisi yüzünden çok üzülmüştü zaten.
"Jimin... miniğim. Ben geldim yine." Gözlerini kapatıp zorla derin bir nefes çekip dudağını ısırdı. Gözleri doluyordu.
"Şuan yanımdasın dimi? Her zaman olduğu gibi... Öyle söylemiştin çünkü."
Başını sol omzuna indirdi. Miniği hep oraya sığınırdı. Sanki oradaymış gibi sağ elini kaldırıp avucunu boşlukta gezdirdi. Orada yoktu ama biliyordu miniği hep onunlaydı.
Kağıttan gemi üstünde papatya ile uzaklaşırken başını kaldırıp izledi bir süre."Papatyalarım ulaşıyor mu sana sevgilim? Nerede olduğunu biliyorum. Ruhun bana ait. Bedenin her ne kadar bu nehre ait olsa da-"devam ettirmek zordu bu cümleyi. Hiç düşünmezdi onun bu şekilde gideceğini.
Nerede olduğunu umursamadan hıçkırıklarını bıraktı. Küçüğünün mezarına çiçek götüremiyordu. Koca nehirde kaybolup gitmişti küçük bedeni.
"Bebeğim çiçeklerini beğendin mi?''
Gözleri ve burnu kızarmıştı ağlamaktan. Sesini zor kontrol ediyordu. Ağlamamak için kendini sıkmıştı. Ama dayanamıyordu da. Şuan küçüğü üzülüyordu ağladığı için. Nefret etti kendinden onu tekrar üzdüğü için."Çok mu güzeller?'' Zihninde küçüğünün hayali vardı. Ona her çiçek götürdüğünde yüzünde utangaç gülümsemesi, pembe yanakları ve parıldayan gözleri vardı karşısında. Onunla konuşuyordu.
"Sen tüm çiçeklerden daha güzelsin bir tanem." Elini havaya doğru uzatıp okşadı orayı. O an gördüğü şey minik sevgilisinin güzel yüzüydü sadece. Dışarıdan bakan biri orada kimsenin olmadığını söylerdi. Ama Kim Taehyung sevgilisinin her daim yanında olduğunu biliyordu. Onun görüntüsü artık sadece hayalden ibaret olsa da sevgilisi her zaman orada olduğunu söylemişti ona.
Bacakları güçsüzleşmiş, bedenini taşıyamaz olmuştu. Kayalıklara oturdu. Ceketinin iç cebinden sevgilisinin izlerini taşıyan defteri çıkardı. Meleğinin uçup gittiğinden bir hafta sonra haberi olmuştu. Jungkook ile olan ilişkisini kesmişti tamamen eve geldiğinde. Jungkook'a olan hislerinin kafa karışıklığından ibaret olduğunu anlaması uzun sürmüştü. Ona her baktığında Jimin'in utangaç gülümsemesini arıyordu, elini her tuttuğunda elleri içinde kaybolan küçük bir el, bedenini her sarmaladığında bedeni arasında kaybolan küçük bir beden arıyordu.
Eve geldiği gün kendisini bekleyen sevgilisini görmeyi bekliyordu. Elinde papatyalarla gelmişti sevgilisi için. Özür dilemeliydi ondan.
Çok yıpratmış da sevgilisine bilerek yapmıştı bunu da aslında. Doğruyu söylemek gerekirse bunca zaman boyunca hiç umursamamıştı ki.
Nefret etti bu doğrudan. Jungkook'dan, kendinden, arkadaşlarından, her şeyden nefret etti. Sevgilisi günden güne elinden kayıp giderken kimse onu kendisine getirmediği için nefret etti. Beklemişti akşama kadar belki gelir diye. Çünkü bilirdi sevgilisi gelirdi hep. Bekledi onu.
Ama gelmedi. Akşam yatağa onunla girme umuduyla yatak odalarına girmişti. Yorganları değiştirecekti temiz bir başlangıçları için. Yorgan ve yastıkları kaldırdığında küçüğünün yastığının altında duran siyah deri kapaklı defter çekmişti dikkatini. Merakına yenik düşmüştü. Tüm gece boyunca sevgilisine hissettirdiği acıları hissetti okurken. Son sayfadaki son yazı bir vedaydı. Gerçek bir veda... Tarihi bir hafta öncesine aitti. Korkuyla aradı her yerde. Bir hafta boyunca sevgilisinin nerede olduğunu aradı polisle beraber. Hikayelerinin başladığı noktada bitirmişti hikayelerini. Sevgilisinin küçük bedeni karanlık soğuk suyla buluşurken izleyemedi polisin bulduğu görüntüleri. 2 ay boyunca sevgilisinin bedenini aramışlardı. Taehyung aramayı her bıraktıklarında itiraz etmişti polise. Sevgilisinin yanına gidip çiçek bırakamıyordu başucuna. Ama onu kendisinden alan karanlık sularla beraber iletiyordu papatyalarını ona.Kim Taehyung her gece İsimsiz Kuş'una uyumadan önce söylediği şarkıyı söylemeye gidiyordu o nehre. Sevgilisi orada rahat uyuyabilsin diye...
Umarım duyguları yansıtabilmişimdir yazarken boğazım düğüm düğüm oldu. Oy ve yorumlarınızı bekliyor sizleri seviyorum <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Darling- Vmin
FanfictionSevgilim ben karanlıktan korkarım. Neden beni karanlığa sürüklüyorsun? Angst