BÖLÜM 2; Aşk beklemektir

17 0 0
                                    

“ARAL ATEŞİN YENİ SEVGİLİSİ BAYGINLIK GEÇİRİNCE GENÇ İŞ ADAMI SEVGİLİSİNİ KUCAKLADI.”
“ARAL ATEŞ ZAMPARALIK PEŞİNDE.”
“KAHRAMAN GENÇ İŞ ADAMI ARAL ATEŞ”
“YARALI PRENSESİNİ KUCAKLAYARAK GÖTÜRDÜ”
Odasında gazeteler ve dergiler bunları söylüyordu Aral’a. Sinirlenmişti yatağının üzerindeki telefonunu aldı ve Ahmet’i aradı.
“Bu rezillik derhal son bulmazsa Ahmet o zaman kendine yeni bir patron ara “
“Efendim hemen ilgileniyorum”
Telefonunu bir köşeye fırlattı ve yatağının karşısında bulunan koyu kırmızı kanepeye uzandı. Aklına gelen şey ise o kızın iyi olup olmadığıydı.  Ahmet’i arayıp sormak aklına gelmemişti. Biraz tuhaf adamdı Aral Ateş. Sakindi ama aynı zamanda sinirliydi de. Sinirli olduğunu çatılan kaşları ve sıkılan dişlerinden anlamak kolaydı. Kalktı ve yatağının üzerindeki telefonunu aldı. Ahmet’i arayıp kızın durumunu soruşturmasını isteyecekti. Telefondaki emir verici ses tonu yerini almıştı tekrar.
“Ahmet bana kızın sağlık durumundaki bilgiler beş dakika sonra ulaşmış olsun.”
“Tamam patron.”
Beş dakikanın geçmesi için evdeki çalışanlarından bir şeyler hazırlamalarını istemişti. Çalan telefonuna uzandı arayan Ahmet’ti. Ahmet dakik biriydi. İşini hemen halledebilen biri.
“Patron kız iyi şimdi evinde ailesiyle birlikte, önemli bir şeysi yokmuş. Hilsu, hanımın sadece asansör fobisi varmış. Sakinleştiriciyle kendine gelmiş.”
“Tamam Ahmet saol.”
İçi rahatlamıştı Aral’ın. Artık normal hayatına dönebilirdi.




2 GÜN SONRA,
Hilsu, yorulmuştu artık çevreden gelen tepkiler onu fazlasıyla yormuştu. Aynı zamanda da bıkmıştı. Bunların tek sorumlusu ona göre ARAL ATEŞTİ. Ondan nefret ettiği kadar kimseden nefret etmiyordu. Aral’ın onu kucakladıktan sonraki gün gazetelerde çıkan haberler hem Hilsu’nun hem de ailesinin toplumdan dışlanmasına neden olmuştu. Toplum Hilsu ya kötü kadın gözüyle baktığı için artık huzurları kalmamıştı. Küçük ve kalabalık bir mahallede yaşadıkları için bu kadar tepki vardı çevreden. Genç kız odasında oturmuş olduğu çalışma masasından hiddetle ayağa kalktı, sinirden yerinde durmaya takati yoktu artık. Bunların sorumlusu olan Aral Ateş’e hesabını soracaktı. Babası ve annesi ona güveniyordu. Bu onun için iyi bir şeydi, ancak ailesinin yüzünü eğdiren bir davranış sergilediği için kendini affedemiyordu. Çantasını aldı ve odadan ayrıldı. Nereye gittiğini bilmiyordu ayakları onu nereye götürürse oraya gidecekti.
***
Adam normal hayatına geri dönmüştü ama iki gün önce takımının cebinden çıkan bileklik onu düşündürüyordu. Kimin olduğunu az çok tahmin ediyordu ama geri vermek konusunda ne yapacağını bilmiyordu. Tek istediği şey bir an önce bu bileklikten kurtulmaktı. Önce kalkıp çöpe atmak istedi sonra da kız için maneviyat değerini düşündü. Ya bu bileklik onun için çok önemliyse, ya annesi veya babası kızları için almışsa? Bu düşüncelerini kafasından atmak kolay olmayacaktı onun için. Sinirle dişlerini sıkarak tek çarenin bu bilekliği geri iade etmekte olduğunu anladı. Ahmet’i aradı. “Ahmet bana hemen geçen günkü kızın adresini bul.”
“Ama efendim o kız yüzünden çıkan haberler-“ Ahmet sözlerini tamamlayamadan Aral çoktan aslan gibi kükremeye başlamıştı.
“Ahmet sana ne diyorsam onu yap ve beni daha fazla bekletme.”
“Efendim anlıyorum ama o haberler tekrar çıkabilir.”
“Ahmet duymadın galiba?”
“Tamam efendim duydum. Hemen buluyorum adresi.” Dedi.  Aral kalktığı kırmızı koltuğuna tekrar oturdu ve dirseklerini dizlerinin üzerine koydu. Bir süre elindeki bilekliğe baktı kızla geçirdiği o günü düşündü. Kızın bayıldıktan sonra tuttuğu yakasını hayal etti, gözleri gömleğinin yakasına kaymıştı. Tam oradan tutmuştu kız adamın yakasını. Düşüncelerine son veren şey çalan telefonun melodisiydi. Arayan Ahmet’ten başkası değildi.
“Adresi buldum efendim. Mesaj yoluyla gönderiyorum.”
Fazla vakit kaybetmeden ve Ahmet’in tekrar konuşmasına izin vermeden telefonu kapattı ve hızla odasından ayrıldı.
****
Yazardan ;
Aşk beklemektir. Onunla paylaştığın her kelimeyi her şarkıyı adın gibi ezberleyip bilmektir. Aşk sadık kalabilmektir. Gözlerine bakmaktan utanmaktır korkmaktır. Hiç tutamadığın elin çizgilerini mıh gibi aklına çakmaktır. Tek bir anını bile unutmamaktır. Aşk kırılmana rağmen ses etmeyip gelmesini beklemektir. Aşk en çokta içimizdeki bekleyiş,gönlümüzdeki tarifsiz yara,kalbimizdeki bitmeyen teklemedir. O yüzden aşkı bulup kavuşanlara sesleniyorum... Kaybetmeyin. Sevin. Sarılın ve Bırakmayın. Sonrasında hayal etmek mecburiyetinde kalmayın. Kokusunu ve gözlerini...

YARALI PRENSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin