Jian Chen

1.2K 60 1
                                    

Göz alabildiğine uzayan sıradağların arasında, boyu üç yüz metreyi geçen ve birbirinden de yüz metre ayrı duran kılıç şeklinde iki dağ zirvesi, geniş bulut okyanusunun altında duruyordu.

Bu iki zirve de çok yüksekti ve adeta iki tanrının dünyaya sapladığı kılıçlarını andırıyordu. Ne taraftan bakılırsa bakılsın, bu dağa çıkmanın hiçbir yolu yoktu.

Bu zirvelerin en tepesinden zirveler arası geçiş yapmak için en az yüz metrelik bir mesafeyi aşmak gerekiyordu. Görüşü kafa karıştırıcı bir seviyeye kadar düşüren hafif bir sis vardı. Ancak bu puslu görüntüye rağmen, tepede tıpkı bir heykel gibi sabit ve sessiz bir şekilde duran iki kişinin silüeti görülebilirdi. Kıyafetleri esmekte olan rüzgarla hafifçe sallanıyordu.

Bu iki kişiden biri 20'sini geçmemiş bir gençti. Bu gencin pürüzsüz yüz hatları ona inanılmaz bir yakışıklılık katıyordu. Bu yakışıklılıkla dünyada rakibinin olmadığı ve adeta karşı konulamaz bir erkek profili çizdiği söylenebilirdi. Sıradan görünen gözlerinde müthiş bir cazibe vardı ve sanki baktığı kişinin ruhunu alabilecekmiş gibi duruyordu.

Siyah saçları toplanmadan beline ulaşan bir uzunluğa sahipti. Saçlarını rüzgarda dans edercesine serbest bırakmıştı. Sırtında ise kalın beyaz kumaşa sarılmış uzun bir kılıç taşıyordu. Zarif kılıcın ucu kumaşın dışına çıkmıştı ve ona bakanlar şu iki kelimeyi söyleyebilirdi: "Işıklı Rüzgar". Kılıçla ilgili kafa karıştıran şey ise, kılıcı gencin bedenine bağlayan hiçbir bağın olmamasıydı. Sanki hiçbir düşme ihtimali olmadan gencin bedenine yapıştırılmış gibi duran kılıç, açıklaması zor bir manzara oluşturuyordu.

Bu gencin adı Jian Chen idi. "Kılıç Tanrısı" lakabıyla yeri göğü ve belirsizlik alemini sallayan bir numaralı kılıç ustasıydı. Çok süratli kılıç hamleleri uzun zaman önce mükemmelliğe ulaşmış ve kendi döneminin kılıç ustası olarak kabul görmüştü. Sadece 20'li yaşlarda olmasına rağmen, bu yüksek diyarlara ulaşabilmişti.

Jian Chen'e dair detaylar Jianghu halkına yabancıydı. Yetim olmasından dolayı, hiçbir okul ya da tarikat bağlılığı yoktu. Tüm bunların dışında, onunla ilgili bilinen bir şey de yoktu. Onun geçmişi tam bir bilmeceydi. Güçlü dövüş sanatları tekniğini ve kılıç kullanmayı nereden öğrendiği ise en üst düzey bir gizemdi.

Diğer kılıç şekilli zirvede ise siyah kıyafetler giymiş bir adam vardı. Bu kişi 50-60 yaşlarında, saçları tıpkı bir turna boynu gibi uzunca toplanmış yaşlı biriydi. Gözlerinden her yeri aydınlatan bir parlaklık süzülüyordu. Bakışlarında, insanların ona doğrudan bakmasına engel olacak bir kılıç keskinliği vardı. Elinde siyah ve uzun bir kılıç tutuyordu. Ama şaşırtıcı olan şey, bu kılıcın köşesinin olmamasıydı.

Bu adam yüz yıl önce Jianghu'dan kaybolan bir efsaneydi: Dugu Qiubai. Ancak bu onun yalnızca takma ismiydi. Gerçek adını ve kimliğini bilen kimse yoktu. Bunun nedeni ise, 100 yıl önce bütün "benzersiz" ustaları öldürmüş olmasıydı. Şimdilerde, geçmişteki mükemmel ışığını sonraki nesillere aktarmıştı. Yüz yıl sonra, gücü öncekine göre elbette ki daha da artmıştı. Yani artık Dugu Qiubai'nin ne denli güçlü olduğunu bilmeyen yoktu.

Dugu Qiubai 100 metre ötedeki gence sessizce baktı. Bakışları son derece dehşetli ve karşısındakini donduracak kadar keskindi.

"Jian Chen, çok genç olmana rağmen neredeyse benim kadar güçlüsün. Senin kılıç konusundaki başarıların benim de hayalini kurduğum şeyler. Ancak sen, ne yazık ki çok değerli bir öğrencimi öldürerek bana intikamdan başka bir seçenek bırakmadın. Ne olursa olsun bugün adaleti sağlamak adına, öğrencimin yerini alacağım." dedi Dugu Qiubai karamsar bir tonla. Önceki sakin sesi, artık insanı titreten ve sarsan bir kan isteği ile doluydu.

Kaotik Kılıç TanrısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin