"Hayal et, umut et, devam et"
Sadece 1 ay önceye kadar ona dair ne varsa kül edip savurdum. O benim kalbimi kül edip savurmadan önce bunu yapmalıydım çünkü. Onun benliğimi ele geçiren acısı sadece 1 ayda geçmişti. Şaka yapmıyorum gerçekten artık daha iyi hissediyordum. Ve kendimi gerçek yaşama döndürme çabalarım işe yarıyordu. Her şeyimle yeniden var olmuş gibiydim. Gülüyor, eğleniyor, dışarıya çıkıp gezip tozuyordum. Hatta bir güzellik salonuna gidip yeni bir tarz bile edinmiştim. Artık kahküllerim yoktu ve çocuksu yüz hatlarıma uyguladığım çeşitli bakımlar ile daha kıdemli görünüyordum. Min Yoongi gerçek beni örtbas ediyormuş meğer. Bu konuda çok ciddiyim. Bütün benliğimi onunla dolduran zavallı biriymişim. Onu sevdiğim için zavallı hissediyorum, evet. Onun benim sevgime ihtiyacı olmadığı konusunda daha gerçekçi bakıyorum. Yeni ben için uğraşıyorum...
Yaklaşık 1 aydır gezip tozmaktan doğru düzgün okul yolu görmemiştim. Bu senenin son senem olduğu bile aklımdan çıkmıştı. Artık 'herşeyimi' bir kenara bıraktığıma göre geleceğime daha istikrarlı bakabilirdim. Babam gibi diş doktoru olabilirdim. Ya da abim gibi iyi bir ressam.. Uzun zamandır okula gitmemem ailemin kulağına gitmemişti. Sowon abla okul idaresiyle görüşüp bir şekil izin koparmıştı. Onun her konuda bu derece mükemmel olması gururdan gözlerimin dolmasına neden oluyordu. Ah her neyse..
Bugün okula devam sürem geldiği için erken kalkmıştım. SinB'nin her gün o manyak enerjisi ile beni uyandırma projesini tekrardan hayata geçirmek gibi bir niyetim yoktu. Koşar adımlar koridorda yankılanırken aynanın karşısında sadece son rütuşlarımı yapıyordum. SinB'nin buna şaşıracağına adım gibi emindim. Kapı yine bir hışımla açıldı. "HEeAEy yeEr ELmAsı ArTık Uya-" cümlesini tamamlayamamıştı. Evet tam olarak istediğim buydu. Hızlıca masanın üzerinde ki çantamı alıp yanına ilerledim. Yanağında ufak bir makas alıp ayılmasını sağladım. "SinB-yah komik görünüyorsun. Hadi okula gidelim." Hızlıca kafasını sallayıp mooduna geri döndü. "Yeni seni sevdim Yewon-shi, hadi gidelim!"Hızlıca odadan çıkıp mutfağa yöneldik. Yerin ablanın hazırladığı kahvaltı yine şahane görünüyordu. "Günaydın Unnie!" yanına yönelip tezgaha dönük beline ellerimi dollayıp sarmaladım. Bugün fazla mı enerjiktim...
"Günaydın güzellik!" SinB'nin öghk högh gibi mırıldanmaları kulağımı dolduruyordu. "Hey kıskandın değil mi?" Yerin abladan ayrılıp SinB'nin yerleştiği koltuğun karşısına oturdum. "Ya ne demezsin, o kadar kıskandım ki bir an sadece ekmek bıçağını alıp kalbime saplamak istedim" söylediklerinden sonra sağlam bir şekilde gözlerini devirmişti. Komikti hemde fazlasıyla. Sadece gülmekle yetindim. Güzelce kahvaltımızı ettikten sonra hızlıca yola koyulduk. Okul uzak değildi ancak Sowon abla sürekli bizi arabayla bıraktığı için hamlaşan vücudumuz için 15 dakikalık mesafe çok geliyordu. SinB'nin oflamalarıyla okula gidiyorduk. "Hep en lazım olmadığı zamanlar bizi okula götürmek için savaş veren Sowon ablamızın, aman ne aksilik bugün önemli bir işi çıktı. Ah cidden..." biraz haklı sayılabilirdi. "Herşey de bu kadar çok mızmızlanman büyük başarı Sinb-yah, eğer bunu babamın karşısında yapsaydın sana güzel bir araba alabilirdi" evet bunu yapardı. SinB'ye taptığını düşünüyordum. Yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. "Tabii ya bunu neden düşünmedik! Kim amca için hemen bir senaryo hazırlamalıyız, belki de hemen bu akşam!!" bu kız beni deli ediyordu. Bulunduğum nokta da duraksayıp, önümden ilerleyen SinB'yi izlemeye başladım. Resmen havada uçarak yürüyordu. Şaşkın şaşkın onu izlerken yan tarafımdan hızla geçen araba yüzünden dengemi kaybedip yere düştüm. Lanet olsun ki dizlerimin üzerine düşmüştüm. Arabanın geçtiği yöne baktığımda kenarda hızla durduğunu gördüm. Şuan kalkabilseydim o arabanın tekerliklerine bir güzel geçirirdim ama dizlerim buna müsade etmiyordu. Arabanın kapısı açılınca dikkatle inecek kişiye odaklandım.. Siyah saçları, class tarzı, büyük güneş gözlükleri ile Min Yoongi arabadan inmişti. Yavaş ve emin adımlarla yanıma yaklaşıyordu. Şuan da içinde bulunduğum durum tarifsizdi. İçimde alevlenen bir öfke vardı, sürekli nasıl böyle canımı acıtabiliyordu. Acıyan dizlerimi yok sayarak hızlıca yere dağılmış eşyalarımı toplayıp ayaklandım. Dizlerimin acısı nedense tüm vücuduma yayılmış gibi hissediyordum. Yoongi yanıma yaklaşmıştı. "Yolun üstünde yürümemelisin ufaklık," gözlerimi korkusuzca yüzüne odakladım, havalı gözlükleri yüzünden gözlerini göremiyordum . "Ah pardon, ne zamandır arabaların kaldırımdan gitmesi yasal oldu?" Dişleriyle dudağını dişledi. Kendinden emin bir şekilde gözlüklerini çıkardı. Bakışlarından anladığım kadarıyla eğleniyor gibiydi. Gözlerini gözlerime odakladığında hiç bozuntuya vermedim. Onun bana yaptığı gibi direk gözlerinin içine bakmaya devam ettim. Bakışları çok manalıydı ama anlam veremiyordum. Sıkılmıştım. "Artık özür dile, yetişmem gereken bir ders var." sesli bir şekilde güldü. Yüzümde ki mimiklerin seyirdiğine emindim. Karşımda dikilmiş resmen benimle eğleniyordu. "Özür dilenecek birşey yapmadığımı düşünüyorsam peki?" gözlerimi sımsıkı kapatıp derince bir nefes verdim. 'sakin ol Umji, sakin ol' yüzüme küçük bir tebessüm yerleştirip tekrar gözlerine sabitledim gözlerimi. "O zaman olacaklardan ben sorumlu değilim" gülüşüm yüzümde daha çok yayılmıştı. Hızlıca çantamı açıp makyaj çantamın içinde ki gizli silahım olan törpümü çıkarıp arabasına doğru ilerledim. Yüzünde ki anlamsız bakışlar şimdide benim eğlenmemi sağlamıştı. Arabanın arka kapısından başlayarak sürücü kapısına kadar çizikler atmaya başladım. Yoongi koşarak yanıma gelip elimde ki törpüyü almıştı. "Sana olacaklardan ben sorumlu değilim demiştim! Nasıl oldu ama muazzam değil mi?" yüzünde ki sinir dolu bakışlar benim kahkahalarımın sebebiydi. "Sen delirmişsin kızım!" Elinde ki törpümü sinirle yere fırlatıp bana doğru yaklaşmaya başladı. Onun her adımı benim geri geri kaçmama neden oluyordu. En son arkamda ki arabayla onun arasında kalmıştım. Gözlerinden adeta alevler fışkırıyordu. "Benden bu kadar çabuk mu nefret etmeye başladın Kim Yewon?" iki elini de arabaya yasladığında kaçış yollarımı kapamıştı. Sorduğu soru üzerine gözlerini gözlerime dikmişti. Cevap bekliyordu. Sadece gözlerine bakıyordum. Belki de benden cevap beklemek yerine gözlerimden her şeyi anlayabilirdi. İçimde ona dair ne varsa gerçekten yok mu olmuştu? Sadece 1 ay öncesine kadar onu sevdiğine inandığım kalbime de ne olmuştu böyle? Sanki artık ona dair var olan hiçbir şey kalmamıştı içimde. Ona baktığımda artık kalbim işlevsizleşip mantığım devreye giriyordu. Sersemlemiyordum aksine cesaretlenip ona karşı bencil olmak istiyordum. Gözlerimi bir kaç saniyeliğine kapatıp, nefesimi sesli bir şekilde dışarıya soludum. "Dediklerim seni üzebilir Min Yoongi..." gözlerinde anlamsız bir ifade vardı. 'Neyden bahsediyorsun' der gibi bakıyordu. Küçük bir kıkırtı kaçtı ağzımdan. "...ne yazık ki seni deliler gibi sevdiğime inandığın bu saf kalbim de artık sana dair küçük bir sevgi kırıntısı dahi kalmadı." beni hapis ettiği kollarını serbest bıraktı. Kalbimde ki önemini kaybettiğini öğrenince şaşırmıştı. Ne kadarda komik görünüyordu. Deli gibi gülmek istiyordum bu haline(!). "Hatta biliyor musun, aslında senden deli gibi nefret etmem için milyonlarca nedenim varmış. Yani benim için uğraşmana gerek kalmadı Yoongi-shi," bir anda gözlerime sabitlediği gözleri etrafta gezinmeye başladı. Sanırım dediklerimi benimsemeye çalışıyordu. Neden bu kadar karmaşık görünüyordu? Onun işini basitleştirdiğim için mutlu olması gerekmez miydi? Gözlerini tekrar gözlerime odaklamıştı, bu sefer daha net ve ciddi bakıyordu. "Peki bu dediklerinden, kendi adıma emin olabilir miyim?" anlamamıştım. Anlamadığımı belli edercesine ona bakıyordum. Gözleri yüzümde gezinip en son dudaklarımı buldu. Dikkatlice ona bakıyordum. Yüzünde ufak bir tebessüm oluştu. Ben beynimde oluşan soru işaretlerine cevap ararken o çoktan hamlesini yapmıştı. Dudaklarını dudaklarıma hapsetmişti. İçimde oluşan alevlenmenin bütün bedenime hücum ettiğine emindim. Gözlerim beklemediğim bu hamleye karşı kocaman olmuştu. Dudakları dudaklarımda hareket etmeye başladığında beni uyum sağlamaya davet ediyordu. Kalbimin atış sesi sanki hopörlere verilmişti. Bir eliyle belimden kavrayıp beni daha da kendine bastırdı. Diğer eli boynumda geziniyordu. Dudaklarımı araladığımda kendimi adeta ona emanet etmiştim. Tepkisiz kalmak imkansızdı, tüm bedenimi kendine dolamıştı. Alt dudağıma dişlerini geçirdiğinde ağzımdan ufak bir inilti kaçmıştı, ben bu acıyla savaş verirken o daha da hızlanmıştı. Beni hipnoz etmişti adeta, benden izinsiz bir şekilde dudaklarıma hükmediyordu. Daha fazla dayanamayacağımı anladığımda yakalarından onu itikledim. Benden uzaklaştığında ikimizde nefes nefese kalmıştık. Kolumu dudaklarıma bastırdığımda yaptığım hata şimdi acısını hissettiriyordu. Gözlerim dolmaya başlamıştı, gözyaşlarımın şimdi akmasına müsade edemezdim. Gözlerimi sımsıkı kapatıp kolumla dudaklarımı hızlıca silmeye başladım. Sinirle gözlerimi açtığımda Yoongi karşımda gülerek bana bakıyordu. Yavaş ve emin adımlarla yanıma yaklaştı. Bedenim sinirden tirtir titriyordu. Eliyle gözümün önüne düşen bir tutam saçı geriye attırdı. "Şimdi söyle o kalbine, bana sormadan iş yapmasın. Her şeyinle bana bağımlı olan sana yalan söylemesin. Çünkü ben o güzel kalbine, beni çıkarmasını istemediğim sürece hep hükmedeceğim."------
Çok dandik bölümler yazıyorum gibi geliyor ama hikayeyi ayakta tutmak istiyorum hshnhskjhsjhd çaresizim idare edin 😂
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Never Walk Alone |°Suga×Umji°|
Fanfic❝Yanında olduğum sürece bu yolda asla yanlız yürümeyeceksin!❞ ›Min Yoongi x Kim Yewon ツ 〔 21.09.2018〕