Ağlamanın en güzel yanı yağmur yağdığında ya da duştaykendir.
Tadı en güzel o zaman çıkıyor.
Sarhoş olurken bazıları için.
Üzülürken dahi aldatıyoruz.
Üzülmenin bile en güzelini yaşamaya çalışıyoruz.
En iyi üzülen her zaman senmişsin gibi.
Bir gün gerçekten üzüldüğümü düşünmüştüm. Karşıdan karşıya geçerken arabaların üzerime gelmesini bile önemsememiştim.
Hatalarım olur elbette ama kimse kimseyi hatalarıyla kabul etmez.
Geçmişini hayatındaki bir insana anlatmaya çalışsan baştan sonra o dakika da seni terkeder.
Çünkü senin hikayeni istemez.
Kendi hikayesinde bir sen ister.
Senin onu mutlu etmeye çalıştığını çok sevdiğn göstermeni ister.
Hayallerinin kadını olarak gözlemler seni gözlerinde.
Ama sonuç hiçbir zaman Jackin Kıyamayıp kurtardığı Rose kadar romantik ve kahramanca değildir.
Sadece bir gün , hiç yalan söylemeden geçirebilir misin o günü?
Hiç yalansız.
Sana beni seviyor musun dediğimde hayır diyebilir misin mesela?
Sevmediğimiz insana bile üzülmesin diye sevmediğimizi söyleyemeyen insanlarız biz.
Ağlayan insan gördüğümüzde ne olduğunu sormadan geçemeyen insanlarız çünkü biz.
Bir keresinde bir günümü yalansız geçireceğimi kendimi asla kandırmayacağıma söz vermiştim.
Yapamadım.
Arkaya geçelim mi demişti
Hayır diyemedim.
Siz anlamazsınız ama ben sizi anlarım.
Çünkü bir insan ne kadar üzülmediğini belli ederse karşısındaki insanı daha iyi anlar.
Sen ağlarken hiç duraksayıp senin ne derdin var diyip duraksar mı hiç?
Bunların hepsi saçmalık.
Teknoloji gelişsede, mükemmel işletim sistemleri çıksada sıradan kalan duygularla insanlar artık yetinmiyor.
Evlenme teklifi sadece diz çökmekle yetinemiyor artık.
Film izlerken omzunda uyuyakalmak mutluluk değil artık.
Yağmurda ıslanmak romantik değil.
Bu yüzden intiharlar daha ağır.
Bir hapla yetinmiyor insanlar.
Köprüden kendisni aşağıya bıraktığında bile bir kez daha ölebilmeyi düşün insanlar kaynıyor etraf.
Borçlarla dolu insanlar paralarını harcamaya kıyamayanlardan daha çok.
Hesabında yüz milyaları olsa da yokmuş gibi davranan,
Bir keresinde elindeki iddia kuponunun tutacağından emin elleri titremiş bir şekilde bana doğru koşuyordu.
Emin misin dedim?,
Çok eminim dedi.
Eğer kazanırsa seksen binlirası olucaktı.
O zamanlar iyi paraydı.
Geceyi düşünmeden hayaller kuruyordu.
Hayallerinde bir haftada parayı bitirmek vardı. Savuruyordu mutluluktan.
Hayalleri niceydi. Küçük şeylerden oluşan masum hayallerdi bunlar. En lüks otele gitmesinden en iyi şarapla et yemekti restorantında.
Akşam olduğunda br dakikasına kadar bekledi.
Kuponu tutmadı.
Kendine bir yirmilik rakı aldı.
Param olsaydı viski alıcaktım dedi. Ağır ağır yaşıcaktım bu kafayı.
Gönlümüz zengin ama ruhumuz hep fakir.
Yıllat sonra yine karşılaştık kendisiyle. Zengin sayılabilecek kadar iyi maaşı vardı.
Aylık onbeş binden fazla kazanıyorfu.
Oysa daha o gün hayalini kurup saydığı şeylerin bir tanesini bile gerçekleştirememişti.
Demekle olmuyor hiçbir şey.
Yapmakla da bitmiyor. Sonrası virgül. Yaptıktan sonra unutmakla bitiyor. Yapıcaksın ama unutucaksın.
Bir kazağa verdiğin fiyatla ilgilenmeyeceksin. Zaten kazak pahalıysa ulaşamayacağın belli.
Ulaşabildiğin kazakta mutluluk olucak.
Denediğimiz her şey tadımlık verilen her yiyeyecekler bizi mutlu ediyor.
Dağıtılan cuma lokmaları dahi.
Çünkü verdiğimizde düşündüüğümüz hiçbir şey yok.
Hayatımız devam ettiği sürece şuanda gülsen bundan sen etkileniceksin.
Şuanda ağlasan kirpiklerinden düşen yaşlara kimse dokunmayacak ağlama diye.
Gitme diye durdurulmaya alışma.
Alışan insanlarda hep yara izleri vardır.
En çokta kalplerinde.
Çünkü durdurulmak istediklerinde durduran kimseleri olmamıştır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hipnoza Var Mısın? ( Dikkat Kendine Güvenen Gelsin.)
RomanceSus. Sadece zihnini ver. Senin ve benim kim olduğum önemli değil. Sende insansın bende. İkimizinde yaratıcısı ortak. Ne sen bana benzersin ne ben sana. Neden mi burdasın? Çünkü snde haklısın bende haklıyım. Bir ortak noktası yok. Ama siktir...