Bazen herşeyi bir kenara bırakıp kendini tek bir duyguya teslim etmek istiyorsun. İnsan sebepsiz istiyor. Sebepsiz güvenmek, sebepsiz inanmak istiyor. Kuşkusuz güvenmek istiyor. Acaba gerçek midir demeden inanmak istiyor. Kendini teslim etmek istiyor hiçbir şeyden şüphe duymadan. İnsan bazen yıkıldığını farkediyor. Eskiler aklından çıkmıyor. Aklına geliyor demiyorum bakın, aklından çıkmıyor diyorum. İkisi arasında milyonlarca fark var. Beyninin içinde yankılanan şeyler fırsat bırakmıyor nefes almasına. Kendisi susuyor ama beynindekileri susturamıyor. İç ses diye birşey var. Rahat bırakmıyor insanı. İnsan da kendini teslim ediyor. Ayağa kalkmaya gücü yetmiyor, kendine gelmeye gücü yetmiyor, iyice kaçıyor kendinden. İyice soğuyor herşeyden. İyice küsüyor yaşadığı hayata. Yaşadıklarına ve yaşamadıklarına. Bir de ne olursa olsun yaşayamayacağı şeyler var insanların. Yaşamak isteyip de hiçbir zaman yaşayamayacağı. Ne zaman bi umutlanmaya kalksa, eskiler aklına geliyor. Eskiden neler yaşadığı, umutlandığı zaman başına gelenler aklına geliyor. Yeniden küsüyor, yeniden kırılıyor. Kırıldığı parçalar yine binlerce parçaya bölünüyor. Bazen de öyle bi halde oluyor ki, kendine güvenemiyor insan. Başına gelenlerin sebebi olarak kendini görmekten alıkoyamıyor. Durdukça düşündükçe kahroluyor. Bitiriyor kendini. Üzülüyor ama kimseye çaktırmamaya çalışıyor. Çalıştıkça yoruluyor. Herşey geceye kalıyor. Normal hayatta da öyle değil midir zaten? Herşeyi insan geceye bırakmaz mı? Düşünmez mi geceleri herşeyi, ihtimalleri? Olacak ve olmayacak şeyleri? Gecenin karanlığından çıkamıyor ki insan? Sabah yine uyanıyor, bakıyor ki güneş doğmuş. Ama kendine doğmadığının farkında oluyor. Yine bir şekilde yaşamaya devam ediyor. Ertesi günün gecesi daha ağır geçiyor, sonraki günün gecesi daha ağır, sonrakinin daha ağır. Öyle öyle gidiyor. Nereye mi? Orasını ben de bilmiyorum. Çoğu şeyin sebebini bilmediğim gibi onu da bilmiyorum. Yorgun, bitkin, ölü bir kişi olarak devam ediyorum sadece hayatıma. Kimseye ölü olduğumu çaktırmamam lazım onu biliyorum. Ama öyle olmuyor. Seni en iyi tanıyanlara öyle yapamıyorsun. Hissediliyor, istemesen de hissettiriyorsun. Hislerini kaybettiğini düşünen birisinin, birilerine birşeyler hissettirmesi ne kadar ağır bir şeymiş. Bu da son zamanlar farkettiğim yeni birşey...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAZAMADIKLARIM-YAŞAMADIKLARIM
Short StoryYaşayamadıklarım ve yazamadıklarımı biriktirdiğim şeyler...