UNUTMAK, UNUTTUM SANMAK

14 2 0
                                    

Bazen insanın canını acıtan fazlasıyla şeyler oluyor. Her bölümde her sayfada çaresizlikten bahsediyorum çünkü çaresizlik hayatımıza o kadar yerleşmiş ki. Sanki her gün gülmek gibi, her gün ağlamak gibi, her an nefes almak gibi yerleşmiş hayatımıza bu duygu. Neyse çaresiz olduğundan, bazı şeyleri silmek zorunda kalıyorsun. Bazı şeyleri unutmak, bazı şeyleri yok etmek, bazı şeyleri hiç olmamış gibi kabul etmek zorunda kalıyorsun. Unutmak... Evet, tabi ya unutmak. Herkesin hayatında mutlaka unutması gereken birşeyler vardır. Bazılarında unutmak zorunda olduğu şey bi kişidir, bazılarında bi anıdır, bazılarında bi yaşantı, bazılarındaysa unutmak zorunda olduğu bir veya birkaç olaydır. Kimisi çabuk unutur, kimisi çok yavaş, çok zor. Bana kalsa unutmuyoruz hiçbir şeyi, unuttuğumuzu sanıyoruz. Kendimizi kandırıyoruz, sildim ya bitirdim ben onu kafamda diyoruz. Ama en ufak bir moral bozukluğunda hemen o unuttuğumuzu sandığımız şey giriyor aklımıza. Unutamadığımızı ve unutamayacağımızı biliyoruz ama canımızın yandığından unutucam veya unuttum diyoruz. Sanki sonradan canımız yanmıyormuş, yanmayacakmış gibi davranıyoruz. Öyle anlar oluyor ki kafanı kopartıp atmak istiyorsun ama yine de hiçbir zaman aklından çıkmayacağını biliyorsun. Öyle zamanlar geliyor ki, unutmak kelimesi bile boğazındaki o düğüm için yeterli oluyor. Sahi ne ağır birşey lan o düğüm? Durduramıyorsun. Yutayım desen yutamayıp, ağlayayım desen ağlayamıyorsun bile. O boğazındaki düğümün gitmesi için o an canını verebilirsin ama o düğüm ordan gitmiyor ve sen canını orda bırakıyorsun. Geceleri sessizce yatağına girip evdekiler uyuduğunda başına gelenleri düşündüğünde o düğüm otomatik olarak açılıyor. Kimse duymasın diye yorganını, yastığını ısırarak ağlıyorsun. O çaresizliğin tanımını yine yapmak çok zor. Yaşayan bilir diyorlar ya, harbi yaşayanlar şuan anladı ne demek istediğimi. Unutmak zorunda olduğun şeyler seni öyle hale getiriyor ki düşündükçe boğazındaki düğüm iyice kördüğüm oluyor. Ne kadar ısırsan da o yorganı o yastığı, o düğümün açılmasına yetmiyor. O yatakta ölüyorsun ve sabah uyanıyorsun. Senin öldüğünü bir tek sen görüyorsun başkası değil. Ama insanlar senin gülüşünü görüyor, hayatı toz pembe görüşünü görüyor. O yatakta ölen kişiyi kimse görmüyor da umursamıyor da. Unutmak çok ağır bir yük ve çok derin bir çukur. Kaldıracak kadar güçlü olsan bile, çukurdan çıkmaya çalıştıkça iyice eşeleyip daha da derinleştiriyorsun o çukuru. Çukurdan çıkabildin diyelim hemen çıkışta unutamadığın gerçeği bekliyor seni. Sana öyle bir darbe vuruyor öyle sert bir müdahale yapıyor ki, değil çukurdan çıkmak. O düştüğün çukurda ayağa bile kalkamıyorsun. Bir kez daha nasıl ölünür anlıyorsun...

YAZAMADIKLARIM-YAŞAMADIKLARIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin