7. Bölüm

96 14 149
                                    

Mutfakta yemek hazırlarken düşünüyordum. Bu akşam her şeyi bitirmeli miydim? Birkaç saat sonra herkes burada olacaktı. Fatih’i de çağırmıştım. Onu buraya gelmesi için zar zor ikna etmiştim. Her şey tam bu akşam, herkesin gözünün önünde bitse…

  “Hüma Abla!”diyerek boynuma atlayan Zeynep’i görünce bütün düşündüklerimi unuttum.

  “Zeynep! Siz, hoş geldiniz!”diyerek teker teker herkese sarıldım. Onları gerçekten çok özlemiştim. Annem, babam, Fatih ve Zeynep… Dördü de gelmişti. Onları büyük odaya alıp Yiğit’in odasında olan Melda Anne ile Hayat’ı çağırdım. O kadar mutlu olmuştum ki, onları görünce, gülmekten kendimi alamıyordum.

  Biraz içeride oturduktan sonra mutfağa geçtik. Asıl konuşmalar  genelde burada yapılırdı.

  “Yiğit nerede kızım?” Babamın sorusuna Hayat cevap vermişti.

  “Onun dışarıda biraz işi vardı. Az önce aradım. Birazdan burada olur.”

  “O zaman onu da bekleyelim kızım.  Acelemiz yok ya.”deyince herkes konuşmayı bırakıp Yiğit’i beklemeye başladı. İnanmıyorum! Ailem beni bile yemeğe beklemezlerdi ki!

  Kısa bir bekleyişin ardından Yiğit, mutfak kapısında göründü. Aramızdaki soğukluğu aileme yansıtmaması için dua ediyordum. Ki yine sanki gerçekmiş hissini barındıran gülüşünü bizlere sundu.

  “Hoş geldiniz.”deyip önce onlara, sonra bana baktı. Resmen trip atıyordum. Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış hesabı geldi yanıma oturdu. Ben kaydıkça daha çok yaklaşıyordu. Daha fazla ileri gidersem Melda Anne’nin kucağına oturacağımdan durdum. Başka çarem yoktu. Sizi sinir eden insana karşı uygulanabilecek en iyi taktik, ona sinirlenmediğinizi göstermektir. Yani benim yapamadığım şeyi…

  “Yiğit, oğlum yesene yaptığım kekten. Bir çatal bile almadın.” Annemin serzenişleri boşunaydı.

  “Ben şeker kullanmıyorum Zeliha Teyze.”

  “Bilseydim şekersiz şeyler hazırlardım sana. Ama bu kötü oldu. Ben de evlenmeden önce bütün tatlı tariflerini öğretmiştim Hüma’ya.”

  “Öyle mi? Hüma bana hiç söylemedi. Onun elinden zehir bile içerim. Yapsaydı tadına bakardım hiç olmazsa.”deyip gizli gizli gülerek bana baktı. İçimden çok kötü düşünceler geçmeye başlıyordu ama neyse…

  “Ah benim tembel kızım! Ben sana boşuna mı öğrettim onları? Kusura bakma oğlum.”

  “Anne, ben senin çocuğunum, o değil. Hem ne diye azarlıyorsun beni burada?”diyerek sessiz söylediğimi zannettiğim bir ses tonuyla şikayetçi oluyordum. Herkesin masada olduğunu unutarak.

  “Kızım yabancı var burada. Hem, o senin kocan. Seni tanıması lazım.” Deyince  Yiğit’le birbirimize baktık. İkimiz de aynı şeyleri düşünüyor olmalıydık. Biz cevap vermeyince herkes yemeğine devam etti. Zeynep, yemeğimizin neşe kaynağı olmuştu. Fatih ise son derece sessizdi. Belli ki, son verdiğimiz kararı uyguluyordu. Bir süre benim evliliğimden bahsetmeyecektik. Her şey normalmiş gibi hayatımıza devam edecektik bir süre daha. Sınırı bekliyorduk… Aslında onun gibi ben de biliyordum Yiğit’in değişmeyeceğini, ben de biliyordum sadece kağıt üzerinde olan evliliğimizin eninde sonunda biteceğini… Bu gerçek canımı acıtıyordu. Bu eve ne hayallerle girmiştim, nasıl da sevdiğimi düşünmüştüm onu… Nasıl da sevdiğini sanmıştım onun… Ama nereden bilebilirdim ki, hayatımın böyle bir anda alt üst olacağını? İnsanlara inanırsınız ve aldatırlar. Bunu benim de bir gün yaşayacağım hiç aklıma gelmezdi. Üstelik böyle bir şekilde arkadan vurulmak haksızlıktı. İlk başlarda çok düşünmüştüm. Ben bunu hak edecek ne yaptım ona? Cevabını alamadığım bu soru hala aklımı kurcalıyordu ama şu an yanımda ilgilenmem gereken ailem olduğunu hatırlayınca onlara bakıp gülümsedim. Hiçbir şeyi aileme yansıtmamak huy olmuştu bende…

YALANCI BAHARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin