1/10

7.7K 581 2.7K
                                    

"Yarınki antrenmandan sonra pizza yemeye gidelim." dedi Liam yürürken. Düşündüğü tek şey pizzaydı. Her zaman. Ne kadar çok yerse yesin bıkmıyordu.

Louis ona alaycı bir gülüşle baktı. "Bu ay içinde bir kez pizza yedim zaten. Gelecek aya kadar başka sağlıksız yiyecek yemeyeceğim. Herby ile git."

"Altı üstü pizza, Louis! Yersen ölmezsin."

"Ben sporcuyum. Böyle şeyler yemiyorum."

Liam da Louis gibi okul takımındaydı fakat onun aksine, aşırı umursamazdı. Koç onu boyu uzun diye takıma almıştı. Liam için okul futbol takımında olmak, sadece birilerini tavlamak içindi. Pizza yemesine engel değildi.

Louis ise sebzelere, kuru bakliyata bayılırdı. Evde yapılan az yağlı et yemeklerini de seve seve yerdi. Lisanslı bir sporcu olmak istediği için daima sağlıklı beslenmesi gerektiğine inanıyordu. Ve yapıyordu da. Hamurlu şeyler yemiyordu. İki yıldır ekmeğe yaklaşmamıştı bile. Kendine ayda sadece bir kez fast food yeme izni veriyordu.

Evet, tam olarak o tiplerdendi. Her okulda mutlaka bulunan, futbol takım kaptanı, sürekli formasıyla ve kolunda beyaz 'kaptan' bandıyla gezen, iki bileğinde de siyah bileklikler olan, boynunda okul maskotu simgesinin kolyesini taşıyan sporcu tip.

Kısa boyuna ve zayıflığına rağmen futbolda bir harikaydı. Koç ona hayrandı, sporcu olduğu için birçok ödevden ve bazı sınavlardan muaftı, okuldakilerin yarısı ona aşıktı. Her şey mükemmeldi. Kendisi gibi. Louis, tamamen kusursuz yaratılmıştı. Zaten bunu her sabah aynaya bakarak kendisine söylüyordu. Ben kusursuzum.

Dolabının önüne geldiklerinde Liam onu dürttü. "Şuradaki sarışının numarasını alacağım. Bak şimdi."

Louis ona "Umurumda değil!" diye bağırmak istedi. Liam'ın birilerini tavlamaya çalışırken yaptığı şeyler saçmalığın daniskasıydı. Fakat her nasılsa, bir şekilde tavlamayı başarırdı.

"Merhaba, Angel, bluzuna bayıldım." dedi sarışın kıza, Louis'ye özellikle duyurarak.

Kızın kaşları çatıldı. "Benim adım Angel değil, Britt."

Liam şaşırmış gibi yaptı. "Ne? Senin gibi güzel bir kıza ancak Angel ismi yakışabilir. İsmini değiştir bence."

Kız buna flörtözce kıkırdadığında Louis yüzünü buruşturdu. Liam'ın söyleyeceği şeyi tahmin ediyordu, bunu duymak istemedi bile. Ve iki saniye sonra Liam tam da onun düşündüğü şeyi söyledi. "Benim numaram kayboldu, seninkini alabilir miyim?"

Gözlerini o taraftan ayırdı. "Bu çok acınası..." diye söylendi. Liam'ın kendi yanına geldiğini hissedince sahte bir kusma efekti yaptı. "Bu tavlama cümleleri yüzyıllar önce öldü. Senden iğreniyorum."

"Kıskandın mı, sonsuz bekarlığa hapsolmuş Tommo?" diyen Liam elindeki kağıdı sallayarak sırıtıyordu. Numarayı almıştı.

"Kız salaksa ben ne yapayım? Ayrıca bekarım çünkü etrafta benim mükemmelliğime yakışacak biri yok."

"Lou, tam şu anda beni sevdiğini itiraf et, kağıdı yırtıp atacağım." dedi Liam bunu duymamış gibi. Onunla alay etmeye bayılıyordu ama Louis gerçekten kimseyi kendisine yakıştıramıyordu.

"Kes sesini." dedi onu omzundan tutup uzağa ittirerek. Liam hiç alınmış görünmeyerek ittirildiği yolda yürüdü. "Birazdan antrenmanda görüşürüz, sonsuz bekarlığa hapsolmuş Tommo!"

Louis gözlerini devirdi. Dolabının dört haneli şifresini girdi, yuvarlak kulpu çevirdi ve açılmasını sağladı. Elindeki kitapları fırlatıp losyonunu almaya hazırlandı ama dolaptaki mektup zarfı duraksayıp sırıtmasına sebep oldu. Aşk ilanı mektuplarına bayılıyordu. Onları okumak çok eğlenceliydi. 'Louis, çok yakışıklısın bla bla bla. Seni unutamıyorum bla bla bla. Gözlerin, dudakların harika, sana aşığım bla bla bla.' Hepsinin özeti buydu.

Mektubu atanlar hep anonim oluyordu. Ama Louis bir üstün zekalıydı, hepsinin yazarını tahmin edebiliyordu. Pembe zarfla gönderen: alt sınıftaki Sean. Haftalık olarak zarfsız mavi notlar atan: satranç kulübünden Austin. Zarfa kırmızı rujla öpücük bırakan: biyoloji sınıfındaki yarım etek Jane...

Bu seferki zarf pembe değildi, beyazdı. Üzerinde öpücük yoktu. Bu onu daha çok gülümsetti. Ağına yeni bir balık takılmıştı.

"Bakalım kimsin çaylak..." dedi avına yaklaşan bir puma edasıyla. Zarfı dikkatle açtı. İçinden düz beyaz bir not kağıdı çıktı. Kağıdın başında yazan yazıyı okurken gülümsemesi ufak ufak silindi.

'Merhaba Louis, ben Harry Styles. Kim olduğumu zaten biliyorsun, yine de aptalı oynamak istiyorsan söyleyeyim, amigoların lideri.'

Louis elbette onu tanıyordu. Güzel bacaklı olan, kısa şortlarıyla herkesi delirten bir amigoydu. Maçlardan önce, amigo takımıyla birlikte çıkar, mor ponponlarıyla tezahürat yapar ve dans ederdi. Sonunda "Bastırın ejderler!" diye bağırarak lider olduğunu belirtirdi.

Güzelliğinin kesinlikle farkındaydı. Fazla kibirli bir duruşu vardı, kimseyi beğenmezdi. Aslında o da Louis gibi klişe bir tipti. Mor amigo kıyafetleriyle geziyordu. Göbeği açık yarım mor bir badi, altında da aynı renkte kısacık bir şort. Louis de, takımdaki diğer tüm aşırı hormonlu ergenler gibi, onun bacaklarına bakmaya bayılıyordu.

Porselen bebeğin kendisine ne yazdığını merak ederek devamını da okudu.

'Dün seni saçlarım hakkında konuşurken duydum. Örgülerimi fazla feminen bulmuşsun. Feminen ya da değil, neyse ki bana her şey yakışıyor. Senden başka laf eden de olmadı. İşte notu yazma sebebim bu. Sana meydan okuyorum. Bugünkü antrenmana örgülü saçla çıkmanı istiyorum. Tabi örgünün sana yakışacağını düşünüyorsan. Görelim seni, Tomlinson. Belki sana benden daha çok yakışır, muhtemelen hiç yakışmaz. Her türlü, çeneni kapalı tutmayı öğrenirsin.

Dipnot: Tabi ki sen saç örmeyi de beceremiyorsundur kesin. Eğer buna cesaret edebilirsen ve yardıma ihtiyacın olursa, bana gelebilirsin.'

Louis'nin yüzündeki sırıtış sinirli bir kaş çatmaya dönüşmüştü. "Kendini kim sanıyor?" dedi içinden. Evet onun saçlarına laf etmişti ama aslında olumlu bir yorum yapmıştı. Kendince. Bu meydan okuma çok aptalcaydı. Louis futbol takımı kaptanıydı, saçlarını örüp de antrenmana giderse herkes kıçıyla gülerdi.

Notu tekrar okudu. Harry kendisinden çok emindi. Örgünün sana yakışacağını düşünüyorsan, yazmıştı. Ne küstahlık! Louis her haliyle mükemmeldi bir kere!

Neyse ki bana her şey yakışıyor.

Örgünün sana yakışacağını düşünüyorsan...

Muhtemelen hiç yakışmaz.

Saç örmeyi de beceremiyorsundur.

Eğer buna cesaret edebilirsen...

Kağıdı aldı, dolabını kapattı ve sert adımlarını okul yemekhanesine yönlendirdi. Porselen bebeğe gününü göstermeye kararlıydı.

CHALLENGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin