3/10

4.6K 490 1.5K
                                    

Okul koridorunda yürürken Harry kendini muazzam hissediyordu. Öğle yemeğine gitmek üzereydi ve her gün olduğu gibi etraftaki herkes dönüp ona bakıyordu. Futbolcu ezikler, popüler ezikler, çalışkan ezikler, haylaz ezikler... Evet, Harry'ye göre herkes ezikti. Bunların başında da Louis geliyordu. Önceki gün antrenman boyunca o saç örgüsüyle dolaşmış, alay konusu olmuştu. Ne eğlenceydi ama!

Keyifli bir şekilde dolabına doğru ilerledi. Önceki gün çok eğlenmişti, akşam okulun internet sitesindeki forumda Louis ile dalga geçen yorumları okumuştu, iyi bir uyku çekmiş sabah güzel bir kahvaltı yapmıştı ve şimdi de ona bakıp kendinden geçen salaklar sayesinde özgüven depoluyordu.

Dolabının şifresini girip kapağı açtı ve kitaplarını bırakırken kendisi için içeriye atılmış olan mektup zarfını gördü. Yavaşça zarfı eline aldı, dolabı tekrar kapatıp kapağına yaslandı. İçinden çıkan kağıt normal boyutta ve beyazdı. Yanında bir de anahtar bulunuyordu. Anahtarı cebine attı, zarfı kağıdın arkasına koyup yazılanı okumaya başladı.

'Merhaba, porselen bebek. Bence kim olduğumu söylememe gerek yok, umarım anlayacak kapasiteye sahipsindir.'

Harry gözlerini devirip "Louis..." diye mırıldandı. Aptal çocuk, saç örgüsü olayından sonra artık Harry'ye bulaşmaması gerekirdi ama o gelmiş dolabına zarf atmıştı.

'Dün beni izlerken epey eğlenmiş görünüyordun ve çok kıskandım. Dedim ki, kendimi böyle bir eğlenceden mahrum bırakırsam yazık olur. Sonra aklıma bana yazdığın not geldi. Bunu yazarken diğer elimde de senin notunu tutuyorum ve tam olarak şöyle demişsin: Neyse ki bana her şey yakışıyor...

Acaba üstünde o yarım badi ve altında kısacık şortun olmasa bu kadar öz güvenli olabilir misin? Diyelim ki altında kahverengi bir kumaş pantolon var; üzerine beyaz gömlek, kahverengi kravat ve saçma sapan bir dede yeleği... Ne dersin, sence onlar da sana yakışır mı? Gözüne büyük bir gözlük taksan ve o havalı kıvırcık saçlarını jöleyle yapıştırsan... Tanrım, bunu görmeyi ne kadar çok istediğimi bilemezsin.

Zarfın içindeki anahtar benim soyunma odamın anahtarı. Senin için birkaç parça kıyafet aldım, hepsi soyunma odasında bana ait kabinin içinde bir poşette seni bekliyor. İşte meydan okuma bu, sana aldığım kıyafetleri giy ve öğle yemeğini ye. Belki sana çok yakışır, muhtemelen hiç yakışmaz. Her türlü, çeneni kapamayı öğrenirsin.

Dipnot: Tabi ki sen saç jölesi kullanmayı da beceremiyorsundur kesin. Eğer buna cesaret edebilirsen ve yardıma ihtiyacın olursa, spor salonundayım.'

Başını kağıttan kaldırdı, gözlerini kapattı. Louis mektupta onun yazdığı nottaki cümlelerin aynılarını kullanmış, dalga geçer gibi bir de kağıdın en altına gülen surat çizmişti. İtiraf etmeliydi, bu cidden fena bir meydan okumaydı.

Onu güzel yapan şey elbette bir tişört ve şort değildi. Tanrı vergisi bir güzelliği vardı, ona bakıp da iç geçirmeyen tek bir kişi bile olmamıştı. Louis şimdi artistlik taslıyordu ama birkaç hafta önce Harry onun da amigo liderinin bacaklarına aşık olanlar takımına dahil olduğunu görmüştü.

Yine de, bu kadar güzel olmasına rağmen, bu tarz bir moda faciasının kendisini ne tipe sokacağı konusunda hiçbir fikri yoktu. En azından saçları açık kalsaydı bari! Jöle iğrenç bir şeydi ve güzel bukleleri olmazsa amigoların hepsi ona çöp tenekesi görmüş gibi bakabilirlerdi. Harry'yi kıskanan ve onun yerine geçmeye hevesli olan Bennett bu fırsatı çok iyi değerlendirirdi!

CHALLENGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin