Jeno gergin adımlarla parka ulaştığında, tüm vücudunun titrediğini hissediyordu. o kadar korkuyordu ki, her an hıçkırarak ağlamaya başlayabilirdi.
ilerideki bedeni gördü. kahverenginin açık bir tonuna boyattığı saçları esen hafif rüzgarla daha da dağılmış ama kesinlikle muhteşem görünüyordu. mavi tişörtünün üzerine siyah bir ceket geçirmiş, öylece dikiliyordu.
kalbinin sıkıştığını hissetti. uzaktan da olsa şimdiye kadar doya doya izlediği çocuğu, dakikalar sonra tamamen kaybedecekti.
bir an arkasını dönüp koşarak uzaklaşmayı düşündü. her ne kadar büyük bir cesaretle mesaj atıp çağırmış olsa da, şimdi gözlerine bakarak onu sevdiğini söyleyecek cesareti kendinde bulamıyordu.
"daha ne kadar orada dikileceksin Jeno?"
irkilerek düşüncelerinden sıyrılıp derin, çok derin bir nefes aldı. zorlanmıştı, cidden zor gelmişti. düşüp bayılacakmış gibi hissediyordu. adımlarını hızlandırdı. karşı karşıya geldiklerinde, bir an yutkunamadığını hissetti. kalbi tam olarak boğazında atıyor, eli ayağı titriyordu.
"evet, seni dinliyorum."
sevdiği çocuğun gözlerine dikti gözlerini. titreyen göz bebekleri ve birbirine bastırılmış dudaklar ufaktan afallamasına sebep olsa da toparladı kendini.
"b-ben, özür dilerim." diye mırıldandı önce. biçimli kaşların çatıldığını görünce bakışlarını kaçırdı.
"Jaemin-ah, seni seviyorum."
Jaemin birkaç saniye duraksadıktan sonra "ben de seni seviyorum Jeno, şimdi şu önemli şeyi söyler misin?"
Jeno gözlerini sımsıkı yumdu. "aptal." diye tısladı sessizce.
"çok seviyorum seni Nana. ama bu... b-bu arkadaşça bir sevgi değil."
sessizlik, bir atom bombası misali tam ortalarına düştüğünde Jeno çoktan ağlamaya başlamıştı bile. gözlerini ayaklarından çekemiyordu. sadece, korkuyor ve utanıyordu.
saliseler saniyeleri, saniyeler dakikaları kovalarken Jaemin ağırlığını diğer bacağına verip boynunu geriye attı.
"ö-özür dilerim. yemin ederim bilerek olmadı Jae. sadece, b-bir anda oldu t-tamam mı? e-elimde değil-di."
ardından uzaklaştı. koşarak, gidebildiği kadar gitti. koştu, ve koştu. ciğerleri çıkana, nefessiz kalana kadar koştu. nerede olduğunun bir önemi yoktu.
nihayet durduğunda, deniz kenarındaydı.gözleri ince dalgaların üzerinde dolaşırken elleri saçlarına çıktı ve çekiştirmeye başladı.
"lanet olsun!" diye haykırdı. "iğreniyor benden, iğreniyorum kendimden!"ağladı. canı çıkana kadar ağladı o gece. saatlerce aynı şekilde ağlayarak onu arayan çocuğun varlığından habersiz...
——————
pek güzel yazamadım, başım ağrıyordu ama daha fazla da boş bırakmak istemedim. üzgünüm :")
sizi seviyorum <3
içimden geldi yine, ehe ^3^