saat beşi yarılamış, altıya geliyordu. doğmaya başlayan güneşle gökyüzüne ince bir kırmızılık yayılmıştı. rüzgar, bankta öylece oturan çocuğun tenini usulca yalayıp geçiyordu. etrafta spor yapan birkaç insandan başka hiçbir yaşam belirtisi yoktu o an. zira, saatler öncesinde deliler gibi koşarken sahilin en ücra köşelerinden birine gelmişti çocuk.
kumda uzanan kediyi, aylak aylak dolaşan köpeklerleri izliyordu. gözleri şişip kıpkırmızı olmuş, dudakları soğuğun etkisiyle kuruyup morarmıştı. elleri cebin içinde belli belirsiz titriyordu. kalkıp eve gitmeliydi, battaniyesine sarılıp uyumaya ihtiyacı vardı ancak nefes almaya bile mecali yok gibiydi.
parkta yaşananlar aklına geldikçe kalbinin sıkıştığını hissediyordu hâlâ. sahi, Jaemin neredeydi? ne yapmıştı o gittikten sonra?
bankın kenarında, parçalarına ayrılmış telefonunu gördü ve zar zor eğilip toparladı. ekran aydınlandığında, bildirim paneline düşen cevapsız aramalarla telefonu donup durmaya başlamıştı. kaşları usulca çatıldı. annesi ve babasının defalarca kez aramasının yanında neredeyse 250 cevapsız arama vardı:
— 250 cevapsız arama
'Nana'dudaklarını ıslatıp gergince arlasına yaslandığı sırada telefon elinde bir kez daha titreşmeye başladı. ekranda beliren isim daha da gerilmesine sebep olurken ne yapacağını düşündü birkaç saniye ama daha fazla merakta bırakırsa olacakları tahmin bile edemediğinden hızlıca çağrıyı onayladı.
"Jeno?"
"Nana?"
"tanrım! aptal çocuk, iyi misin?!"
"i-iyiyim. koşarken yere düşmüş telefon, açmayı unutmuşum."
"yeminim olsun, sikeceğim seni Lee Jeno!"
Jeno aniden yükselen sesle olduğu yere çakılıp kaldı. Jaemin'in sesini daha önce hiç bu kadar öfkeli duymamıştı.
"neredesin sen?"
etrafa bakıp kısa bir konum belirtme anından sonra telefon kapandı ve Jeno olduğu yere daha çok sindi. dövecek miydi? yoksa bağırıp çağıracak mıydı? belki de o kendisini 'dost' sanıyorken onun hissettikleri yüzünden ne kadar hayal kırıklığına uğradığından bahsedecekti?
yere sertçe basan adım seslerini duyduğunda başını sağa çevirdi ve hemen yanıma dikilen bedene baktı. bir an yutkunamadığını hissetti. Jae'nin dudakları mosmor yüzü kıpkırmızı olmuş, gözleri de yüzünden farksız bir şekilde kızarmış üstüne üstlük bir de şiş şişti.
"Jeno-ya." derken sesi titremişti Jae'nin. Jeno, bakmaya doyamadığı gözler tarafından baştan aşağıya izlendiğini görünce duraksadı, hasar kontrolü yaptığını anlayıncaysa bir anda onu sevmekte ne kadar haklı olduğunu fark etti. kalbine dev bir sıcaklık yayılırken dudakları belli belirsiz kıvrıldı ama sonrasında toparladı.
"ne kadar merak ettim haberin var mı ot beyinli? tüm gece seni aradım, aklım çıktı!"
duyduklarının şokuyla dudakları aralanırken gözlerini kaçırdı ve tam o sırada kollarından çekildi. aslında soğuktan buz kesilmiş ama o an ona sıcacık gelen kollar sıkıca etrafında dolandığında afalladı. bu, kesinlikle beklemediği bir şeydi. elleri gevşekçe ceketine tutunurken "özür dilerim Nana." diye mırıldandı.
—
bir saattir öylece oturuyorlardı. ikisi de ifadesiz bir surat ifadesiyle denizi izlerken, Jeno'nun gerginlikten bayılmasına ramak kalmıştı. terleyen ellerine pantolonuna sürtüp derin bir nefes aldı ve huzursuzca yerinde kıpırdandı.
ani bir hareketle Jae'ye döndüğünde, çocuk da irkilerek bakışlarını ona çevirmişti. "Jaemin bana kız, bağır lütfen. 'bunu bana nasıl yaparsın' de, 'kardeşiz ulan biz' de. gerekirse döv ama susma lütfen. ne diyeceksen de ve bitsin bu çile."
Jeno'nun yalvarışını sessizce izleyen Jaemin'in kaşları usulca çatıldı. "bir şeyler söyleyeceğim," diye mırıldandı. "...sadece cümleleri toparlamaya çalışıyorum."
bir süre daha sessizlik hakim oldu koca sahile.
"açık konuşmak gerekirse benim için hep farklıydın Jeno, hâlâ da öylesin. sana farklı sarılırım, farklı bakarım, farklı iletişim kurarım. seninle sık sık yaptığımız ve artık gelenek haline gelmiş aktiviteleri başkalarıyla yapmamaya çalışırım hatta."
Jeno yutkundu. bakışları kucağındaki ellerine kaymıştı. parmaklarıyla oynayıp duruyordu. heyecanını başka nasıl saklayabilir bilmiyordu.
farklı... o farklıydı. Jae için farklıydı."ama sana hiç öyle bakmadım, hoşlanıp sevgili olacağım biri olarak yani."
cevap veremedi. bir şey söyleyemedi. kızmadı, ya da gülemedi.
"yine de, sandığının aksine hislerin için sana kızmayacağım Jeno. bunlar için sana bağıramam ya da dövemem çünkü ikimiz de biliyoruz ki bu bizi yaralamaktan başka işe yaramaz. hâlâ çok seviyorum seni ve bu böyle devam edecek."
Jeno sağ yanağından süzülen göz yaşını hızlıca elinin tersiyle silip derin bir nefes verdi.
"arkadaş kalalım demeyeceğim. çok saçma bir cümle bence. bu yüzden seçimi sana bırakıyorum. nasıl istersen öyle devam edeceğiz. istersen aynı kalırız, istersen mesafe koyarız ya da hiç karşına çıkmamaya da çalışabilirim."
cevap gelmedi. Jaemin ayaklandı, derin bir nefes verdikten sonra sağ eliyle Jeno'nun saçlarını karıştırdı ve "eve giderken dikkatli ol." diye mırıldanıp yavaş adımlarla uzaklaştı.
——————
hemen itiraf edin,
bir aşk itirafı daha bekliyordunuz değil mi? :")
-bol bol piç smile atan sevgili yazarınız lve 🍷🌝