"özür dilerim." diye titrek bir sesle mırıldanan çocuğu baştan aşağıya süzdü Jeno.
saç renginin tonunu biraz daha açtırmış, her zamanki gibi dağınık bırakmıştı. üzerine giydiği bol tişörtün üzerine siyah bir hırka geçirmişti. pek bir farkı yoktu aslında knu hep gördüğü halinden, biraz daha yorgun görünüyordu sadece.
dudaklarını ıslatıp oturduğu yere daha çok yayıldığında yanındaki çocuğun da hareketlenmesiyle duraksadı. burnuna gelen koku, hafifçe iç çekmesine neden olmuştu. ah, nasıl da özlemişti.
"sana haber vermeden gitmemem, hatta belki de hiç gitmemem gerekiyordu. ama korktum Jeno, seni incitmekten ölesiye korktum."
siyah saçlarını parmaklarıyla düzeltirken alay dolu bir kıkırtı firar etti dudaklarından. "böyle yapınca hiç incinmedim gerçekten, çok teşekkürler."
Jaemin göğüs kafesinin git gide sıkıştığını hissederken Jeno aniden ona döndü. "sahi, neden gittin? açık açık konuş lütfen, aylarca bu kadar acı çekmiş olmamın nedenini merak ediyorum."
Jaemin konuşmadı. Jeno ise öfkesinin git gide büyüdüğünü hissediyordu. elleri yumruk halini almış, çenesi kasılmıştı. birkaç gün öncesinde Johnny ile yaptığı iyimser konuşmayı hatırladı ve bu sessizlik sonrasında 'ne kadar aptalım' diye düşünmekten alıkoyamadı kendini. aylarca habersiz bir şekilde ortadan yok olan bu çocuğu o zaman bile sevmeye devam etmiş, üstüne üstlük bir de geldiğine sevinip affetmeyi düşünmüştü.
kendi kendine bir şeyler mırıldanırken bir yandan da kafasını sağa dola sallıyordu. banktaki beden ise bu sırada, sessizliğini korumaya devam ediyordu.
"sana hislerimi açtım Jae, üstelik bir karşılık beklemeden. bana ne istersem öyle olacağını söyledim ve inan bana, gitmen isteyeceğim en son şey bile değildi. aylarca... aylarca uyuyamadım ben. yokluğun bedenimi, ruhumu kasıp kavururken her gece senin için göz yaşı döktüm. nasıl olduğunu, yaşayıp yaşamadığını her gün deliler gibi düşünüp kendimi yiyip bitirdim."
bir kez daha sessizlik oldu. Jeno oturduğu yerde titreyerek ağlayan çocuğu gördüğünde o an ciddi anlamda, dökülen göz yaşlarının samimiyetine inanmadı. yaşadıkları, ondan haber alamayışı, tam anlamıyla ortada bırakıldığı ve bunu yeni kavrayabilmiş olması aklına geldikçe deliye dönüyordu. aylardır biriktirdiği öfke tam o an patlak vermişti, dayanamamıştı işte.
sağ gözünden damlayan bir yaşı hırsla silip arkasını döndü. tam kafenin bahçesinden ayrılırken arkasından güçsüzce ismini mırıldanan sesi duydu. durdu, saniyeler sonra başını yavaşça geriye çevirdi.
sinirli hissediyordu. hatta hayatında hiç olmadığı kadar sinirliydi. ta ki kendisine birkaç adım sendeleyen ve ardından kısa bir duraksamayla inleyerek yere yığılan bedeni görene kadar.
——————-
tam bildirimleri kontrol edip instagrama girmek için uygulamadan çıkmışken birkaç gündür bölüm atmadığımı hatırladım ve dedim ki "AMAN AMAN"
ayrıca yazarınız aklında yine güzel bir kurgu var ama hangi shipe uyarlaması gerektiğini bilmiyor T-T
sizin de bir fikirlerinizi alayım dedim???