Hava karanlıktı, etraf sessizleşmiş beni de dingin bir huzura sürüklemişti. Yerleri yeni silmiştim. Lavantalı yüzey temizleyicisinin kokusu tüm dükkânı sarmıştı. Pizza kokusundan eser kalmamıştı. Her yerimde sızılar vardı. Arkada bana ayrılmış olan rutubetli küçük odadaki kanepe, yastık ve battaniyeye doğru ilerledim. Ufak valizden pijamalarımı ve diş fırçamı çıkarttım. Tuvalet tarafına ilerledim önce elimi yüzümü yıkadım, ensemi ıslattım. Aynada yansıyan aksime baktım. Gözlerimin altı çökmüştü. Ten rengim solmuş ve bıyıklarım çıkmıştı. Hepsini geçmiştim saçlarım o kadar yağlanmıştı ki ancak bu kadar pasaklı olunurdu, sabah erkenden hamama gitmek farz olmuştu. Yoksa iki gün dükkânı açmayıp memlekette olan patronumun ilk işi beni şutlamak olurdu. Sonuçta kim pasaklı ve kirli birinden pizza almak isterdi? Zaten şu ufak pizzacı benden başka üç kişi vardı. Sadece benimle Ceyda garsonluk işini değişip ders saatlerimize göre ayarlıyorduk. Muhasebe okuyordu. Gün içinde hiç dersi olmadığı günler vardı o yönden rahattık. Birde evlere servis yapan Arif ağabey ve babası İrfan amca vardı. Pizzalar İrfan amcanın işiydi. Temizliği de ya ben ya Ceren yapardı. Patron gün boyu kasada oturur bazen tuvalete, sigara içmeye ya da yemek yemeye kalkardı. Onun dışında gün boyunca o telefonda neler yapar kimse bilmez.
Ufak kanepeye cılız bedenimi serdim. Tavana bakıp biraz düşüneyim ama ne mümkün rutubetten kabarmış olan duvardan bir toz yumağının suratıma düşmesi bir oldu. Elimi hemen başucumda olan valize attım telefonumu çıkardım kamerayı açıp gözüme baktım. Toz zerreciklerini kısa bir uğraş vererek çıkarttım. Annemden iki cevapsız arama vardı. Fahriyeyle, Fahriden birer cevapsız arama. Beni tam üç aydır aramayan ailem hangi sebepten aramış olabilirdi ki?
Boş verip uyumaya karar verdim. Eğer çok önemliyse bir daha arardı değil mi? Acaba bir ihtimal annem kızını özlemiş, merak mı etmişti? Ya önemliyse, aptalım ben galiba endişeleniyorum birde. Beni aramayan, sormayan ailem için kaygı duyuyorum. Ben hastane köşelerinde uyurken, kimsesiz gibi bu şehre gelirken neredeydiler? Okumana karşı çıktılar, unutma yaptıklarını asla unutma Bahar! Yaşlı üvey amcam olmasa üniversiteye bile gidemeyeceğimi biliyordum.
Annemin en sevdiği evladı kimdir bilmem ama en sevmediği bendim kesinlikle. Ben daha annemin karnındayken başlamıştı çilem. Bir sıkıntıydım annem için belki en büyük derdiydim. Babam teyzemle kaçıp gidince annem delirmiş. Biri canı ciğeri kardeşi, diğeri çocuklarının babası, eşi yakıştıramıyor en başta. Konduramıyor ikisine de. Okusun, meslek sahibi olsun diye ailesine karşı çıkıp şehre getirip evini açtığı kardeşi ve kocam dediği adamdan beklemiyor. Ben doğmak üzereymişim o sıra. Annem o adamın parçasının içinde olmasından nefret etmiş ilk önce, sonra ona babam gibi bakan yemyeşil gözlerden. Çekmeyişsice çekmişim babama.
Altı aylıkken anneanneme vermiş beni. Ben bir buçuk yaşına gelmeden ölmüş anneannem. Yaşlı dedemle beni bırakmış gitmiş. Dayanmamış yüreğini kızlarına, bu hayata. O sıra annem evlilik arifesindeymiş. Annesinin ölümüyle benim ikinci yaş günüme uzamış evliliği. İstememiş beni dedeme çocuk esirgemeye ver demiş benim için. Ama üvey babamın yüreği el vermemiş. Ağabeyim var yatalak olan ablama bakan onla kalır görmezsin demiş anneme. O şartla kabul edilmişim yeni aileme.
Annemin sevgisizliği ben büyüdükçe artıyor. İnatçılığım, dik başlılığım ve asiliğim teyzeme dışımsa babama benziyormuş. Bunları beni ara sıra üvey amcamın evine gelen, dedikoduların piri öz halamdan duyuyorum. Annemi evi temizlemeye geldiği zamanlarda öyle uzaktan görüyorum. Saçlarına bakıyorum, ellerine ama en çok gözlerine. Bazen kapıların arkasından sesini dinliyorum. Öyle merak ediyorum ki bir anne nasıl bakar nasıl sever? O kapkara gözlerindeki dehlizlere sürükleniyorum bazen. Bana dediği tek şey var "Allahın cezası, bakma deli deli!"Küçücük yüreğimle sevgi aradığımı ne o biliyor ne ben. Üvey amcam namazında niyazında, imanlı biri. Ama aksi mi aksi huysuz mu huysuz hele onun istediği olmazsa tam bir sinir küpü oluveriyor. Karısı bundan on sene evvel kaçmış gitmiş bir adamla. Belki de bu sebepten hep anlayış gösteriyor anneme. Yaşlı annesi ölünce de yatalak kardeşle kalmış koca evde. Büyüdükçe onu çok görmüyorum hayatta bu kadar derdi olan adamın, birde beni onun hiçbir şeyi olmayan beni, kabul edişini gönlünün genişliğine veriyorum. Annesizlik çok canımı yaksa da hiç evladı olmayan üvey amcamın beni öz evladından ayırmayışıyla teselli buluyorum çoğu zaman.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NAMÜTENAHİ
General FictionŞu kocaman dünyanın ufak tefek bir yolcusuyum. Her gün bu yolculuğa başlayan ve bitirenler kervanının içinde seyir halindeyim.Görüyorum,izliyorum,hissediyorum,yürüyorum,ara sıra koşuyorum,sık sık kendime konuşuyorum. Bazen de dönüyorum dünyama ben...