Nayeon sabah okulun kapısından girerken kendini her zamanki gibi parlak bir güne hazırlamıştı.
Güneş ışığı suratına vururken mutlulukla nefes aldı. Güzel suratında her zamanki gülümsemesi vardı ve gözlüğünün altındaki gözleri kısılmıştı. Okul çoğu öğrenciye zor geliyor olsa da Nayeon bunu canlandırıcı buluyordu.
Bugün normal bir gündü. Okula adım attığı an tüm bakışların ona çevrildiği bir gün. Sınıf arkadaşlarının yanına gitti ve son dedikodular hakkında konuştular. Derste yerine oturdu, gürültücü arkadaşlarından rahatsız olmamak için öne oturmayı tercih ediyordu, ve sonra en iyi arkadaşı Jihyo ile öğle yemeği yedi.
Sınıf arkadaşlarından biri salakça bir espri yapınca sesli bir şekilde gülüp Jihyo'nun omzuna yaslandı.
Daha sonra, Nayeon derse girerken öğretmenine gülümsedi, yine iyi bir not alacağını biliyordu.
Bu övülen ve sosyal birisi olan Im Nayeon için sıradan bir gündü.
Günün sonuna gelmek üzereyken öğretmen umutsuzca öğrencilerin odaklanmasını sağlamaya çalışıyordu ve Nayeon yuvarlak gözlüklerini burnunun üstüne çıkarmak için uzun parmaklarını oynattı.
Sınıf havasızdı, güneş kapalı perdelerin arasından parlıyordu ve Nayeon'un kör edici güneş ışığına bakabilmesi için gözlerini kısması gerekiyordu.
Jackson'ın öğretmenin kötü bakışlarına maruz kalmasını izlerken bir saniyeliğine gülmesini tutamadı. Kafasının güneş ışığından dolayı ısındığını hissediyordu ve aniden zamanın daha hızlı geçmesini diledi.
"Öğrenciler,"
Hoparlörün sesi aniden tüm sınıfın ve Nayeon'un dikkatini çekmişti. Sessizce homurdandı, bu lanet yerde zilin ne zaman çalacağını merak ediyordu, şu anki modu sabahkinden tamamen farklıydı. Sekiz saat ders gördükten sonra sadece buradan gitmek istiyordu.
"Im Nayeon--"
Adı sınıfta yankılandı, çağrıldığını anlaması için iki kez gözünü kırpıştırması gerekmişti.
"Hah?" Fısıldadı. Düşünmeye vakti kalmadan hoparlörden müdürün monoton sesi duyuldu.
"-- ve Yoo Jeongyeon. Müdürün odasına çağrılıyorsunuz."
Hoparlörün sesi kesilince herkes dönüp ona baktı. Sınıfın havası katlanılamaz hale gelmişti ama Nayeon ona kafası karışmış bir şekilde bakan Jihyo ile göz göze gelince hepsini unutmuştu. Her şeyden önce, ikisi okulda birbirine yapışık bir şekilde dolaşıyordu yani Nayeon müdürün odasına çağrılmaya değecek bir şey yapmışsa Jihyo da buna dahil olmuş olmalıydı.
"Yo Nayeon! Bir şey mi oldu?" Jackson yanına geldi ve Nayeon onunla aynı şaşkınlıkta gözlerini büyüttü. "Kötü kız tarafın sonunda ortaya çıkıyor, hm?"
Dalga geçti ve Jihyo'nun güldüğünü duyunca Nayeon ofladı. "Çok komik."
Zil sesli bir şekilde çaldı ve herkes sıralarından kalkmaya başladı. Rahatlamış olması gerekiyordu ama, cidden, neden müdür onu odasına çağırmıştı, mükemmel bir öğrenci değil miydi? Harika notları vardı, sosyaldi ve en önemlisi kusursuz bir sicili vardı. Tamamen temizdi.
Harika, şimdi Jihyo ile dondurma yemeye gidemeyecekti.
"Hey ama Jeongyeon da çağrıldı değil mi?" Nayeon kafasını yakan güneşi engellemek için ayağa kalkarken Jihyo kulağına fısıldadı.
"Jeongyeon?"
Aniden arkasını döndü. Gözlükleri güneş ışığını yansıtıyordu ve Nayeon lens alması gerektiğini düşündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Passing Grade
FanfictionNayeon kibar birisiydi, bunu biliyordu; ve birisinin akademik başarısını yükseltmek basit bir görev gibi görünüyordu. Ama kibar olmak her zaman mutlu sonlara sebep olmuyordu, özellikle de işin içinde okulun en kötü öğrencilerinden birisi varsa. Ya d...