Bugün sınav günüydü. Ekonomi sınavı.
Nayeon zil çalmadan önce sınıfa doğru yürümeye başladı, erken gitmek istiyordu. Belki bu sefer düzgün bir sıraya oturabilirdi; geçen sınavda Jihyo'nun onu satıp öğretmenin önündeki sıraya oturmasını sağlamasının aksine.
Kopya çekmiyordu ama öğretmenin burnunun dibinde oturmak garipti. Eğer doğru hatırlıyorsa, öğretmen bazı cevaplarına gülmüştü bile. Çok tedirgin hissetmişti.
Şu an yalnız yürüyordu. Jihyo ona Mina'yı, başka bir sınıftan arkadaşı, tanıttıktan sonra resmen onu satmıştı.
Jihyo güzel bir konuşmayı reddedemeyecek kadar arkadaş canlısıydı ve sınavdan önce en iyi arkadaşını yalnız bıraktığı için Nayeon intikamını alacaktı; o da onu en öne oturtacaktı. Ne kadar harika bir fikir, Nayeon bu kadar kinci birisiydi işte.
Yavaşça kulaklığından gelen şarkıya göre kafasını salladı. Şarkı dinlemek onu rahatlatıyordu ve kesinlikle sınava stresli bir şekilde girmek istemiyordu. Tamamen sakindi. Sakin Nayeon, insanlar onu böyle çağırmalıydı.
Girl crush ile birlikte ama bu başka bir hikayeydi.
Suratında bir gülümseme belirdi. Nakarat kısmı gelince koridorun ortasında dans etmemek için zor durdu.
Köşeyi dönüp sınıfa girdi, sınıfın çoğunluğu gelmişti ve öğretmeni bekliyorlardı. Kopyacılar her zamanki gibi arka sıralara doluşmuştu, dikkatlice etrafına baktı ve gözlerini devirdi. Birazcık daha akıllı olsalardı öne alınmamak için orta sıraları seçerlerdi; ama yine de kadere meydan okuyorlardı, her zamanki gibi.
Çoğu sınıf arkadaşının oturuyor olduğunu görünce bunun aslında büyük bir sınav olduğunu anladı. Ortalamalarını baya etkileyecekti. Büyük bir şeydi.
"Sınava hazır mısın?" Jackson yanına geldi, gözlerine bakmıyordu. Stratejik bir yer bulmak için sınıfı tarıyordu ve Nayeon onun konsantre olmuş tatlı suratına güldü. Sıra bulmaya ders çalışmaktan daha meraklıymış gibi görünüyordu.
"Kendin için endişelenmelisin."
"Kapa çeneni." Şaka yaparak söyledi, dudaklarında bir gülümseme oluştu ve Nayeon omzuna vurdu. Bu onun dengesini kaybedip öne doğru gitmesini sağlamıştı ve arkasında birisi belirmişti.
Bir saniyeliğine kızla göz göze geldi, tüyleri diken diken olmuştu. Jeongyeon orada duruyordu, Jackson'ın ayağa kalkmasını izliyordu. Uzun kızın gözleri neden... garip hissetmesini sağlamıştı?
Jeongyeon'un dudakları oynadı ve Nayeon ne dediğini anlayabilmek için ona baktı.
"Affedersin."
Ah, onun önünde duruyordu.
"Ah, evet. Pardon." Mırıldanıp gözlüğüne dokundu. Jeongyeon'un bakışlarının altında beyni ona 'bir şeyler yap' ve 'büyük ihtimalle salak gibi gözüküyorsun' tarzı şeyler söylüyordu.
"Hey!"
Nayeon daha fazla düşünemeden birisi kolunu omzuna attı ve saçını karıştırdı. Jackson saçını bozuyordu. Kimse saçını bozamazdı, sabah yarım saat saçını yapmakla uğraştıktan sonra olmazdı.
"Saçıma dokunma!"
Birkaç saniye mücadele ettikten sonra kurtulup Jackson'ı sırasına yolladı (ona bu kadar sert bir şekilde dirsek atmamalıydı) ve duruşunu düzeltti, herkesin ona baktığını hissedebiliyordu.
Buna alışıktı, rahatsız olmuyordu.
Nayeon gözlüğünü düzeltti.
Hayır. Onu rahatsız eden tek şey Jeongyeon'un bakışlarıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Passing Grade
FanficNayeon kibar birisiydi, bunu biliyordu; ve birisinin akademik başarısını yükseltmek basit bir görev gibi görünüyordu. Ama kibar olmak her zaman mutlu sonlara sebep olmuyordu, özellikle de işin içinde okulun en kötü öğrencilerinden birisi varsa. Ya d...