İfadesiz surat,

518 57 27
                                    

Nayeon endişeliyse, stresliyse, kızgınsa ya da bir şeyler kötü gitmişse; alt dudağını yara olana ve acıyana kadar ısırıyordu. Onları resmen çiğniyordu. Bugün de aynısı olmuştu. Dudakları acıyordu ve Jeongyeon'un çözmesi için matematik soruları yazarken kalemi normalden daha sıkı tutuyordu.

"Nayeon." Kısa saçlı kız sorunun ortasında seslendi. "Dürüst olacağım, hiçbir şey anlamadım."

Nayeon gülerek kalemi bıraktı. Jeongyeon ona kızlardan hoşlanıp hoşlanmadığını sorduğundan beri araları garipti. Ama unutmaya çalışıyordu ve o olay hiç yaşanmamış gibi davranıyordu.

Jeongyeon da aynı şeyi yapıyormuş gibi görünüyordu. Üstesinden geliyorlardı, her zamanki gibi, ama şimdi aynı odada bulunca sırtlarına yeni bir yük binmişti ve hayatları buna bağlıymış gibi göz göze gelmekten kaçınıyorlardı.

"Sorun ne?" Sandalyesini Jeongyeon'un yanına kaydırdı, kızın gözleri Nayeon dışında her yere bakıyordu. Gördünüz mü? Nayeon haklıydı.

"Burada x nasıl diğer tarafa geçiyor?" Kurtulmak istercesine problemi Nayeon'un eline itti.

Nayeon kendini Jeongyeon'un parmaklarına bakarken buldu. Güzellerdi, uzun gibiydiler ama çok uzun değillerdi. Nayeon onları seviyordu ve kendi uzun parmaklarıyla uyumlu olduklarını düşünüyordu.

"Nayeon?"

"Ah, şey... Bunun formülünü biliyorsun değil mi?" Defterin sayfalarını çevirdi, fark etmeden omzu Jeongyeon'unkilere değmişti.

"İşte." Odaklanamayan gözleriyle gösterdi. "Buradaki gibi yaparsan çözebilirsin."

"Bu kadar zeki olduğunu bilmiyordum."

Nayeon güldü, kalbi hızlanmıştı ve gözleri sevinçle parlıyordu. Bazen, Jeongyeon ona iltifat edince çok mutlu hissediyordu (çünkü çoğu zaman, Jeongyeon onu görmezden geliyordu ya da dalga geçiyordu).

"Sanırım artık biliyorsun!"

Jeongyeon dalga geçercesine gözlerini ona çevirdi. "Bu bir ironiy-"

"Hayır değildi!"

"Şşş!" Kütüphaneci masalarının yanından geçerken fısıldadı ve Nayeon sırtını Jeongyeon'un omzuna yasladı.

"Yaşlı insanlar hiç eğlenceli değil." Sızlandı çünkü yapabileceği tek şey buydu (yoksa yine kovulurlardı) ve Jeongyeon sessizce mırıldandı, matematik çalışmaya geri dönmüş gibi gözüküyordu, Nayeon oturuşunu düzeltti.

"Zorlanıyor musun?" Sordu, güvensizlik hissini garip sessizlikten saklamaya çalışıyordu. Kız her yarıçaplı problemde kulaklarıyla oynuyordu ve bu uzun kız ile beraberken sık sık olan bir şey değildi.

Jeongyeon ensesine dokundu ve asırlar sonra gözlerine baktı. "Hayır."

"O zaman, bunu yeniden çözebilir misin?"

"Ben... Hayır." Jeongyeon kafasını sallayınca bu ona yavru köpekleri hatırlatmıştı ve kalbi göğsünde hızlıca atmaya başlamıştı.

"Odaklan mantar kafa." Güldü. Jeongyeon homurdandı.

Sonra, sessizlik oluştu (kütüphanecinin istediği gibi) ve Nayeon dudaklarını çiğnemeye başladı. Aklındaki tek şey Jeongyeon'du.

Jeongyeon, Jeongyeon, Jeongyeon.

Jeongyeon'un mesafeli davranışlarından dolayı kafası karışıktı. 'Konuşmalarından' sonra daha fazla yapmaya başlamıştı.

Jeongyeon ona soğuk davranıyor gibi hissediyordu, onu uzaklaştırmaya çalışıyor gibiydi. Ama Nayeon engel olamıyordu. Jeongyeon onun, neredeyse, ilk aşkıydı ve bu bazen başa çıkılması zor bir şey oluyordu. Ama ondan uzak duramıyordu.

Passing GradeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin