Ertesi sabah George, Jakka'yı uyandırarak ormana doğru yola koyuldu. Seviye atlamadan gelişebileceği tek yöntem herhangi bir ağaca günde 1000 kere vurmaktı. Bunun kolay olduğunu düşünen Jakka henüz George'nin sözünü dinlememişti.
"Ayakta dur ve iki bacağının arasını on santimetre aç. Vuracağın ağaç bu." diye bir ağacı gösterdi George.
"Ne yani sadece vurmam yeterli mi?" diye sordu Jakka gülerek.
"En güçlü yumruğunu savur. Hem de her seferinde." dedi George sert bakışlarla bakarak.
Jakka eğitimin kolay olduğunu düşünmeye başlamıştı. Lakin işler istediği gibi gitmeyecekti. Her seferinde en güçlü yumruğuyla ağaca vurmak elini parçalamasına sebep oldu. 200 kere savurduktan sonra yorulup yere yığıldı. Bu eğitimi uygulamanın mantığını kavrayamamıştı.
"Günde 1000 yumruğa ulaşmam çok zor." dedi George'a bakarak.
"Bence iyi iş çıkardın bugün. Elini uzat." dedi George, Jakka'nın elini tutarak ve ekledi:"Bu eğitimin yanında Midswak Şelalesine gideceğiz. Her gün, günde 1 saat şelalenin döküldüğü yerde becerini arttırmak için çalışacaksın."
Şelalenin yanına vardıklarında Jakka hemen suyun döküldüğü yere gitti lakin kayıp düştü. Defalarca denemesine rağmen sürekli kayıp düşüyordu.
"Kayalar çok kaygan nasıl oraya ulaşabilirim ki?" diye sordu Jakka.
"Bana bak." dedi George ve hızlıca şelalenin döküldüğü yere ulaştı. Adeta suyun üstünde süzüldü.
"Bunu yapmam imkansız!" diye düşündü Jakka ve başını öne eğerek ağlamaya başladı.
"Ne o yoksa pes mi ediyorsun?" dedi George.
"Pes etmek mi!? Ben asla pes etmem." dedi gözyaşlarını silerek Jakka ve tekrar tekrar denemeye başladı.
"İyi gidiyorsun evlat!" dedi George uzaktan bakarak.
Her denemesinde biraz daha ilerleyen Jakka, bu eğitimi tam sekiz yıl boyunca devam ettirdi. Dilencilikten Monk olmaya geçiş yapmayı başarmıştı ve bunun yanında hiç seviye atlamadan statüsündeki güç ve beceri puanları olabilecek en üst seviyeye gelmişti. Artık yola çıkabilirdi.
"Yanında bir büyücü olursa yenilmez olursun. Sakın unutma bir kız olursa onu kraliçen de yapabilirsin." dedi George beyaz sakalını sıvazlayarak.
İhtiyacı olan her şeyi yanına alan Jakka, George'a el sallayarak teşekkür etti. Boyu 1.80 metre, kilosu 85 olmuştu. Çok kaslanmıştı ve bir ağacı tek yumrukta devirebiliyordu. Daha önce hiçbir yaratık veya şeytanla karşılaşmayan Jakka, Skull Gölünün etrafında gezmeye başlamıştı. Şu ana kadar hiçbir iblis geçidi kapatılmamıştı ve yaratıklar etrafta kol geziyordu. Sağ alt köşesine bakarak haritayı aktifleştirdi. Etraf yağmacı goblin ve çamurçantası goblini ile doluydu. Yağmacı goblinlerin ellerinde bir pala bulunurdu. Çamurçantası goblininde ise önünde çamur dolu bir çanta taşıyordu. George'den bu goblinler hakkında bilgi almıştı. Yağmacı goblinin pek bir özelliği yoktu ama çamurçantası goblinin ise fırlattığı çamurda benzin benzeri bir yakıcı madde bulunuyordu ve düşmanlarına bu çamuru fırlatıp büyü ile yakıyordu.
İki adet yağmacı goblin hemen Jakka'nın önünde belirmişti. İleri atılan goblinleri Jakka hızı ile savuşturdu. Bir yumrukla birinin kafasını parçaladı ve diğerini de kolunu kopardı. Düşündüğünden daha güçsüz çıkmışlardı bu goblinler ve onlardan düşen kristalleri toplamaya başladı.
Bu oyun dünyasında para birimi olarak bronz, gümüş, altın ve platinyum kullanılıyordu. Kristaller ise büyüklüğüne göre bu paralarla değiş tokuş yapılıyordu. Kristalleri değerli kılan şey ise içindeki materyaller idi. Bazen ölen yaratıklardan eşya da düşüyordu. En çok hasar veren oyuncuya özel eşyalar da düşebiliyordu. Tek başına çalışmaya karar veren Jakka ileride bulunan beş çamurçantası goblinin yanına gitti. Goblinlerin fırlattığı çamurları kolayca savuşturan Jakka teker teker hepsini hakladı. Gölün etrafını iyice dolaşıp bulduğu bütün goblinleri haklayan Jakka çantasını kristal ile doldurmuştu ve bir eşya düşürmüştü. Uzun bir sopayı andıran bu eşya monkların favori dövüş silahıydı. Eşyanın ismi ise biraz garipti ve adı Sonsuz Gazap idi. Seviye de atlayan Jakka yeni bir yetenek kazanmıştı. Sert Vücut isimli bu yetenek onu dışarıdan gelen fiziksel saldırılardan koruyacaktı.
Melindor Şehrine doğru yola çıkan Jakka en yakın iblis geçidine gitmek istiyordu ama henüz bir büyücü bulamamıştı. Ustasının dediğini kulaklarına küpe yapmış olsa da neden tek dolaşamayacağını henüz anlamamıştı. Bir lonca bulan Jakka içeri daldı. Yüksek sesle:"Bu loncaya üye olmak için ne yapmam gerekiyor!?" diye bağırdı.
"Seni tanıyorum sen o dilencisin." dedi bir ses.
"Artık değil." dedi Jakka önüne geçen kişinin yüzüne bakarak. Bir süre sonra kim olduğunu anlamıştı. Bu kişi Stefan Alberti idi.
Hiçbir şey yapmayan Jakka danışmanın elini kaldırdığını gördü ve "Buraya gel." işaretini yapan danışmana doğru yürümeye başladı. Stefan'ın onu bu şekilde bırakmaya niyeti yoktu. Giydiği elbisenin sırtından çekerek onu durdurdu.
"Benimle dövüşmek mi istiyorsun?" diye sordu Jakka.
"Dövüşmek mi? Seni sadece pataklayacağım ve sen sesini bile çıkartamayacaksın." dedi Stefan Alberti.
"Peki vuruşlarına dayanabilirsem bana ödül olarak ne vereceksin?" diye sordu. Bütün lonca gülmeye başladı.
"Seni pis dilenci kendini ne sanıyorsun!?" dedi ve biraz düşündükten sonra:"Peki o halde eğer dayanabilirsen, ses çıkarmazsan, bu loncadaki kaydımı sildireceğim ve bana istediğin kadar vurabilirsin." dedi Stefan Alberti.
İkisi de dışarı çıktı ve bütün lonca bu olayı merak edercesine peşlerinden gittiler. Yolun ortasında duran Jakka'ya yumruk sallayan Stefan'ın eli çatladı.
"Bu da ne böyle o elbisenin altına demirden zırh mı giydin." dedi.
"Hayır. İstersen yüzüme vur." dedi Jakka.
Kendini tutmayan Stefan sağlam eliyle olabildiğince hızlı bir yumruk salladı ve kendi kolunu kırdı.
"Bu da ne böyle demirden mi yapıldın." diye sordu acı içinde kıvranarak.
"Sanırım bu kadardı. Şimdi sıra bende." dedi Jakka ve hemen Stefan'ın yüzüne bir yumruk salladı. Yumruğun oluşturduğu hava akımı Stefan'ı geriye doğru itti ve sırt üstü yere düştü. Yumruk değmemişti bile. Acı içinde kıvranan Stefan'ı gören lonca lideri onu iyileştirme büyüsü ile iyileştirdi. İyice sinirlenip oradan ayrılan Stefan, intikam için geri döneceğini belirtti.
"Bundan böyle bu loncaya ait değilsin. İsmin silinmiştir." dedi lonca lideri ve Jakka'nın yanına gelip ekledi:"Explane Loncasına hoş geldin. Statüne bakabilir miyim?" diye sordu. Elini uzatan Jakka, biraz irkildi çünkü ilk defa bir kadının elini tutacaktı.
"Demek ismin Jakka. Statün fazlasıyla iyi. Sanırım zorlama yoluyla Monk oldun. Stefan'ın kusuruna bakma. O hep böyledir. Gerçi onu bir daha burada göremeyeceğiz." dedi lonca lideri.
Herkes birden alkışlamaya başladı. Sonunda ondan kurtulmuşlardı. Bütün lonca ondan çekiyordu ve ilk defa biri ona karşı koymuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jakka
FantasiSelim Ozan isimli bir gencin bir bilgisayar oyunu içine çekilmesinden sonra yaşadığı hayatı konu alır. Her bölüm 800 ile 1000 kelime arasında olacaktır.