yorum ve oy görmek hiç fena olmazdı,,
iyi okumalar ❤️
-poNyo
+
"İçeriye girmeme izin versene hyung."
Gözlerimi gelen sesle açtığımda ilk birkaç saniye nerede olduğumu hatırlamaya çalıştım, ardından sevgilimin odasında olduğunu hatırlayınca gülümsedim.
"Hayır, olmaz! Asla olmaz!"
"Hyung, ne oluyor?"
Kapının önünden gelen sesler merakımı arttırıyordu fakat ondan önce elime telefonumu alıp beni merak eden Kakao grubuna iyi olduğumu yazdım. Taehyung defalarca aramıştı ve bana hakaret içerikli dolu dolu mesaj atmıştı. Onunla komşu olduğum için ayrıca olarak yazmadım mesaj.
"İçeride kız arkadaşım var, tamam mı? Onu göremezsin."
Seokjin'in fısıldayarak kızgın çıkan sesi sırıtmama sebep oldu. Kiminle konuştuğunu merak ediyordum ama biraz daha dinledim.
"Kız arkadaşın mı? Hadi beni onunla tanıştır!"
"Olmaz diyorum, onu uyandıracaksın."
"Dün gece zaten beni ektin hyung, yoksa onun yüzünden mi?"
"Yalvarırım git Jungkook, daha sonra konuşalım."
Kısa bir sessizlik olduktan sonra gittiklerini anlamıştım fakat Jungkook'un kim olduğunu bilmiyordum.
Önce odanın içindeki lavaboya gidip yüzümü yıkadıktan sonra telefonumu cebime attım. Kapıyı açtığımda ise tam karşımda onu görmeyi beklemiyordum.
"Uyandın mı?" diye sordu gülümseyerek. Başımı salladığımda elimden tutup beni mutfağa doğru götürüyordu. "Dinlenmiş olmalısın, on saattir uyudun."
Utançla başımı eğip ellerimizi ayırdım ve yüksek sandalyelere oturdum. "Uyku problemim var, üzgünüm."
"İstediğin kadar uyuyabilirsin Miyeon," demişti buzdolabını açarken. "Çay içer misin?"
"Süt var mı?" Dolaptan süt çıkarıp tezgaha koyduktan sonra kahvaltılık bir şeyler daha çıkardı. Ve tüm bunları yaparken geniş omuzlarını izlemek gerçekten de muhteşem ötesiydi. "Jungkook kim?" diye sordum patavatsızca.
"Kim?"
"Jungkook," dedim yeniden. "Az önce buradaydı, sesinizi duydum."
"Ah, bizim Jungkook." Sütü büyük bir cam bardağa koyarken devam etti. "Üst komşum, yani biri değil."
"Dün kaçtığımız o muydu?"
Çenesinin kısa bir süreliğine kasıldığına şahit oldum fakat ardından gülüp sütü önüme koyduktan sonra başıyla onayladı. "O biraz yapışkan bir tiptir, anlarsın ya.."
"Ah, anladım."
Sütümü içerken bir yandan da bana soğuk sandviç hazırlamasını izledim. Yemek yapabiliyor gibi görünüyordu, buzdolabı dopdoluydu.
"Bugün planın var mı?"
Heyecanlansam da eve gitmeliydim. Taehyung'a sözüm vardı ve dünkü geceden sonra gitmezsem beni öldürürdü. "Taehyung'a gideceğim, daha önce sözleşmiştik."
Dudağını büzüp hazırladığı sandviçi önüme koydu. "Tüh, ben de bir şeyler yaparız diye düşünmüştüm."
"Neden benimle bir şeyler yapıyorsun ki?"
Sahiden, niyeydi ki?
Sorduğum soruyu cevaplamak yerine bardağıma tekrardan süt doldurdu. "Güzel olmuş mu?"
"Çok güzel, gastronomi mi falan mı okudun?"
"Hmm," diye mırıldandıktan sonra dudağımın kenarındaki kırıntıyı almıştı.
Titreyen telefonumla gözlerimi kırpıştırıp kendime gelmeye çalıştım. Kendisini geri çektiğinde telefonumu çıkardım. "Efendim Tae?"
"Hangi cehennemdesin sen Miyeon?"
Merakla bakan Seokjin'e gülümserken, "Evet canım, geleceğim birazdan," demiştim.
"O herifi-"
"Tamam, geç kalmam."
Aramayı sonlandırıp ayağa kalktığımda o da kalkmıştı. "Gidiyor musun?"
"Dün onları orada bıraktığım için şimdi gitsem iyi olur."
"Seni apar topar getirmemeliydim, üzgünüm."
"Sorun değil, asıl ben uyuyakaldığım için üzgünüm."
"Sorun değil; seni uyurken izlemek de bana yetiyor."
Suratım kızarmadan arkama dönüp kapıya yöneldim. Beni heyecanlandırıyordu ve bu işi çok ciddiye alması hoşuma gidiyordu.
Ayakkabılarımı giyip kabanımı yardımıyla giydikten sonra dışarıya çıkmıştım. O da kapının pervazına yaslanmış gülümsüyordu tatlı tatlı.
"Kahvaltı için teşekkürler."
"Dikkatli git."
•
"Hey, Tae!"
Sokağın başında çöpü atan Taehyung'ı gördüğümde hızlı adımlarla ona ilerledim. O da, ona seslenmemle durmuştu ve huysuzca ona doğru gelmemi izliyordu. Sonunda ona ulaştığımda ise ifadesizce yürümeye başladı.
"Eve mi gidiyorsun?"
"Napacaksın?"
"Unuttun mu? Bugün seninleyim ya şapşal."
"Dün geceyi o adamla geçirip sabah sana kızdığımı anlamasın diye benimle saçmasapan konuşuyorsun Miyeon. Bugünümü seninle geçirmek istediğimi sanmıyorum. Adamı tanıyalı bir hafta bile olmuyor."
"Ama Taehyung, o benim erkek arkadaşım. Biz birbirimizi seviyoruz."
"Ben de bunu anlayamıyorum ya zaten.."
Kolundan tutup onu durdurdum. Kafasına taktığı kapüşonu indirdikten sonra sinirli ama sevimli suratını inceledim. Acaba sevgili yapmak için Seokjin'in evine gittiğimi duysa ne yapardı?
"Endişelenecek bir şey yok, dün için açıklama yapamam ama iyiyim." Çatık kaşlarını düzeltse de bana sertçe bakmaya devam ediyordu. "Seninle küs kalamam Tae, böyle de bakma bana ayrıca."
Derin bir nefes aldıktan sonra belimden tutup beni kendine çekmiş ardından sarılmıştı. "Dün ne kadar korktum- korktuk, biliyor musun? Bir daha böyle bir şey yaşanmayacak, tamam mı?"
"Tamam," dedim olmamasını umarak.
"Beni onunla tanıştırmanı istiyorum."
Ayrıldığımızda başımı salladım. "Tamam, en kısa zamanda."
"Güzel," dedi yerdeki taşa hafifçe vurup. "En kısa zamanda."
"İyi miyiz?" diye sordum kaşlarımı havalandırırken.
Yüzüme bakıp güldüğünde ben de güldüm. "İyiyiz."