öncelikle çok yakın bir akrabamı kaybetmenin üzüncü var üzerimde, kafam dağılsın diye yarım kalmış bölümü yazmak istedim ve bu bölümde yakınım için dua etmeniz benim için yeterli olacaktır, hatalarım olabilir çünkü düzeltmeden direk atıyorum bölümü, iyi okumalar
+
"Bana bu şekilde bakmandan nefret ediyorum Taehyung."
Taehyung bana boş gözlerle baksın istiyordum. Bu, şu an bana korkutucu derecede sert bakmasından daha iyi olurdu ancak bana bu şekilde bakmasının nedenini Seol sayesinde biliyordum. İki sebebi vardı: ilki Seokjinle aramızdaki yaş farkı hakkında yalan söylemem, ikincisi ise Seokjin'in işini bile bilmediğimden sevgili olmamızdı. Eh, haksız da sayılmazdı.
"Taehyung," diye mırıldandım yanına çekinerek giderken. O ise başını cama doğru çevirmişti ve benimle konuşacak gibi durmuyordu. "Yapma böyle, hadi konuşalım."
Yanına oturduğumda kapının çalmasıyla tuttuğum nefesimi verdim ve onun yerine, "Girin," dedim.
"Miyeon?"
Şaşkınlıkla kapıdaki kişiye baktım. "Haseul.."
Taehyung, odasına giren kişiye bakarken şaşkınlığımı sürdürüyordum çünkü Haseul bu hayatta benden nefret eden tek insandı ayrıca ben de onu çok sevmezdim. Bu nedenle arkadaş çevremden hiçbiri de onunla konuşmazdı aynı benim gibi.
"Selam Haseul."
"'Selam Haseul mı?" diye sormuştum Taehyung'a. "Bu kız neden senin evinde şu an?"
Her ne kadar kısık sorsam da Haseul gülmüş ve ardından, "Asıl sen neden buradasın?" diye sormuştu. "Taehyungla randevum var, gitmen gerekmez mi?"
"Taehyungla randevun var, hem de odasında? Öyle mi?"
"Taehyung-ah, neden Miyeon burada?"
"Gider şimdi."
Kırılmış bakışlarımı yeniden Taehyung'a çevirdiğimde o, ayağa kalkıp Haseul'ı yatağına oturtmuştu. Bense dış kapının mandalından farksız hissediyordum ve bana bunu yapması gururumu incitmişti.
Daha fazla sinirlenmek istemediğim için ayağa kalktım. Haseul bana gıcıkça bakarken Taehyung muhtemelen yaptığı davranışın pişmanlığını yavaş yavaş hissediyordu bu yüzden bana bakmadı bile. Bense hızlı adımlarla terk etmiştim evini.
Bahçelerine çıktığımda sinirden birkaç dakika boyunca napacağımı bilemedim. İlk Seol'ü aramak istedim ancak Hyunsikle olduğunu biliyordum çünkü bugün Sevgililer Günü saçmalığı vardı.
Gerçi benim de sevgilim vardı sanırım.
Ayağımı taşlara vurup Seokjin'i ararken nedense oldukça stresliydim. Aslında neden aradığımı bilmiyordum sonuçta ona oldukça kızgındım ama başka arayacak kimim vardı ki?
Telefonu açtığında, "Efendim?" dedim heyecanla.
"Miyeon, beni sen aradın. Benim efendim demem gerekmiyor mu?"
Salaklığıma karşı içimden lanet ederken, "Öyle mi?" diye sormuştum. "Farkında değilim."
"Sesin iyi gelmiyor, kötü bir şey mi oldu yoksa?"
"Ona benzer bir şeyler oldu."
"Seni almamı ister misin?"
Bir an duraksadım. "Evime gelebilirsin."
Bir süre sessizlik olduktan sonra, "Gelebilirim," demişti.
Telefonu utancımdan ötürü hiçbir şey demeden kapattıktan sonra karşı yola geçip kendi evime doğru adımlamıştım. Konumu ona atarken bir yandan da neden onu evime çağırdığımı düşünüyordum hem de ona kızgınken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
it's definitely you ❀ seokjin
Fiksi Penggemar"aradığın kişi olmak istiyorum miyeon."