ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

28 2 7
                                    


Yolculuğumuz sessizlik içinde devam ediyordu. Acaba nereye gidiyorduk? Tam nereye gittiğimizi soracakken Alp arabayı sahil kenarına park etti. Arabadan indi ve benim tarafıma geçip kapımı açtı. Elini uzatıp bana bakıyordu. Gülümseyerek ona baktım ve uzattığı elini tutup arabadan indim. Ne yaptığımın farkındaydım ama bu adama çekildiğimi hissediyordum. Hem de daha bir gün bile olmamışken. Bu nasıl mümkün olabilirdi ki? Bir süre sahilde el ele yürüdük. Alp simitçiden iki tane simit aldı. Bir bank bulup oturduk. Denize bakarak simitlerimizi yemeye koyulmuştuk. Bir süre sonra kafamı Alp'e çevirdiğimde beni izlediğini gördüm.

"Ne oldu? Neden beni izliyorsun?" sorumla beraber kafasını denize çevirdi.

"Bilmiyorum. Seni gördüğüm andan beri kendimi seni izlerken buluyorum." Kafasını tekrar bana çevirerek cümlelerine devam etti. "Ben kontrolü seven bir adamım ama dünden beri kendimi kontrol edemiyorum ve en önemlisi konu sen olunca kendimi kontrol etmekte istemiyorum. Bu duygular benim için o kadar yeni ki nasıl davranmam gerektiğini bilemiyorum." İtirafı karşısında şaşırmıştım. Bende ne desem bilemiyordum. Sormam gereken şeyler vardı. Her ne kadar cevaplarını bilsem de duymaya ihtiyacım vardı.

"Oğlun olursa adını ne koyarsın?" Sorum onu şaşkına çevirmişti. Çenesi kasıldı.

"Bir oğlum olacağını sanmıyorum." Yine tahminlerimde yanılmamıştım. Kafamı denize çevirerek bir şey demedim. Sonra ayağa kalktım ve deniz kenarına yanaşıp martılara simit atmaya başladım. Bir süre sonra Alp'te yanıma gelip simidini martılarla paylaşmaya başladı.

"Seninle aile kurulmaz ama iyi bir arkadaş olabiliriz." Yaptığı işe ara vererek bana döndü. Bende ona bakmaya başladım.

"Neden aile kurmaya bu kadar meraklısın?"

"Aile deyince aklıma annem ve babam geliyor. Birbirlerine aşıktılar. Yıllarca onların sevgileriyle büyüdüm. Onlar ölünce sevgiye muhtaç olduğumu anladım. Bir ilişkiye başlayacaksam eğer bu ileride çocuklarımın babası olacak kişiyle olmalı. Sen benim babama hiç benzemiyorsun." Kafasını salladı ve tekrar simit atmaya başladı. Sanırım onu kırmıştım. Biraz daha yanına yaklaşarak konuşmaya başladım. "Bugünü mahvetmesek olmaz mı? Birbirimizi daha yeni tanıyoruz. Zaman neler getirir bilinmez ama şimdi çok iyi iki arkadaş olabiliriz." Simit atmaya devam ediyordu. Cevap vermeyince bende önüme döndüm ve simidim bitene kadar martılara attım. Arkamızdan pamuk şeker satan bir çocuk geçiyordu.

"Pamuk şeker sever misin?" Ani sorusuyla şaşırsam da kendimi toparlayıp konuşmaya başladım.

"Bayılırım." Bana hafifçe gülümseyip pamuk şeker satan çocuğun yanına gitti. Gülümsemek ona ne kadar yakışıyordu. Keşke bu kadar katı ve sert olmasaydı. Çocuğa pamuk şekerin değerinden fazla para verdiğini gördüm. Çocuk sevinçle gülerek bir tane pamuk şeker verip Alp'e teşekkür ederek yoluna devam etti. Benim yüzümde de kocaman bir gülümseme oluşmuştu. Yaptığı hareket hoşuma gitmişti. Yanıma yine yüzünde hafif bir tebessümle geldi. Pamuk şekerimi uzattı.

"Sen yemeyecek misin?"

"Paylaşırız diye düşünmüştüm." Gülerek yürümeye başladım.

"Hiç sanmıyorum. Pamuk şekerimi kimseyle paylaşmam." Oda yanıma gelmeye başlayınca hafif koşar adımlarla ilerlemeye devam ediyor bir yandan da sesli gülüyordum. Ne zaman koşmaya başladık bende bilmiyorum. Soluk soluğa kalmıştım. Alp kollarını belime dolayıp yüzümü ona dönecek şekilde beni çevirdi. Birbirimize çok yakın duruyorduk. Nefesi yüzüme değiyordu. Sonra bir solukta konuşmaya başladı.

KARARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin