22. BÖLÜM

253 11 0
                                    

Bana destek olan queenthesope a teşekkürlerimle

Jungkook'dan

Konumunu yolladığı yıkık oto istasyonuna gelmiştim ama, etrafta kimse yoktu.

Ben etrafa bakınırken telefonuma mesaj geldi. Elimdeki valizi yere koydum ve mesaj kutusuna tıkladım.

"valizi yıkık marketin içine bırak 4A numaralı rafta senin zarfın var. Zarfı aldıktan sonra orayı terk et. Eğer valiz ile zarfı aynı anda almaya kalkarsan dışarıdaki adamlardan biri kelleni uçurmak zorunda kalır ve son olarak, beni tanımıyorsun! "

J-hope'un dediğini yaptıktan sonra arabama binip eve doğru sürdüm.

Eve geldiğimde zarfı açtım ve içinden çıkan flash ı bilgisayara taktım. Beni dolandırıp dolandırmadığını öğrenmem lazımdı. Kağıtlara göz atıp emin oldukdan sonra arka bahçeye çıktım. Barbeküyü kurup mutfağa gittim. Etleri dolaptan çıkardım ve Cha'yı aradım. Üç çalışta açmıştı.

Fazla uzatmadan direk söze girdim:

-selam Cha akşam barbekü yapacağım, yalnız olmak istemiyorum. Bana katılmak ister misin?

-olabilir bu gün yapacak bir işim yoktu

-tamam akşam görüşürüz hoşçakal

-hoşçakal

Cha'nın sesimi dinlediğini anladığım için mümkün oldukça dikkat çekmemeye çalışıyordum.

Etkeri doğrayıp barbeküye yerkeştirdim. Elimdeki flashıda odunların arasına koyup yaktım.

Ben etleri pişirirken kapı sesini duymamla yavaş adımlarla bahçeden eve girmeden ön kapıya ilerledim.

Cha'yı görünce ister istemez gülümsemiştim

-hoş geldin

-hoşbuldum

-gel direk bahçeye geçelim. Tam vaktinde geldin.

Gülümseyip elinden tuttum ve arka bahçeye doğru ilerledim.

-ben etleri pişirirken sende mutfağa geçip masayı kur

Kafasını onaylarcasına sallayıp eve girdi. Bende tekrar etlerin yanına gidip pişirmeye devam ettim.

Çok geçmeden etler pişmişti. Tabaklara servis yaptıktan sonra masada eksik bir şey varmı diye baktım.

-bir şey eksik sanki.

Cha bana ters ters bakıp konuştu:

-ne gibi?

-benimle mutfağa gel.

Mutfağa geçtim ve buzdolabının önünde durup devam ettim

-salata için malzemeleri al ve salata yap.

-neden ben yapıyorum elin mi kırıldı?

-az önce elinden hiç yemek yemediğimi fark ettim. Ne olur sanki bir salata yapsan?

Cha bağlamış olduğu ellerini indirdi ve dolaba yöneldi. Ben ise zafer kazanmış edasıyla gülümsedim. Cha salatayı hazırlarken, aşağı kattaki mahzene indim Royal De Maria 'yı alıp yukarı çıktım.

Elimdekileri şöminenin yanına koyduktan sonra, kanepede ki daha önceden koymuş olduğum iki şalı elime aldım ardındanda Cha' nın yanına gittim.

-ee hazır mı bari salata?

Suratıma doğru tabağı uzatıp

-hazır

Dedi.

Birlikte tekrar bahçeye çıktık. Cha'nın sandalyesini oturması için çektim. Yemeklerin soğumaması için örttüğüm metal kapağı açtım.

Kolumda duran şallardan birini üşümemesi için Cha'nın sırtına örttüm.

-bu gün biraz esiyor üşümeni istemem.

-teşekkür ederim.

Gülümseyip karşısına oturdum.

Yemeğimizi bitirdiğimizde Cha'nın üstünde şal olmasına rağmen kollarını ovuşturduğundan üşüdüğünü anlamıştım.

-gel hadi içeri geçelim masayı ben sonra toplarım.

Beni kafasıyla onayladı ve birlikte içeri geçtik.

-ben şömineyi yakarken sende filmi seç istersen

-tamam

Odunları şömineyi yerleştirip ateşi yaktım.

-jungkook

-hmm?

-bunların hepsi romantik film.

-evet çünkü başka film izlemiyorum. Seç işte birini.

-peki The Notebook izleyelim o zaman.

-tamam sen filmi ayarla ben mısır patlatıp geliyorum.

Beş dakika sonra salona elimde mısır kasesi ve iki bardak şarap ile girdim.

Cha filmi ayarladıktan sonra kenardaki minderleri şöminenin karşısına getirmiş beni bekliyordu.

Elimdeki tepsiyi yere koydum ve yanına oturdum.

Mısırı ortaya, şarabın birini de onun onun önüne koydum.

-ben içki içmiyorum Jungkook

-bu farklı ama bir kere denemeye değer.

-altı üstü bir şarap değilmi ne farkı var bunun?

- bu şarabı Kraliçe Elizabeth'de içti. Senin için en uygun bu olacağını düşündüm. Kırma beni.

-tamam ama hepsini bitirmem.

-sıkıntı değil.

Gülümseyerek önüme dönüp laptop dan filmin başlatma tuşuna bastım.

Cha fimi ben ise Cha'yı izliyordum.

Aradan otuz, otuz beş dakika geçmişti. Ilık şarabın ve şöminenin vermiş olduğu sıcaklıktan mayışmaya başlamıştı .

Sıcaklıktan dolayı yanakları hafif pembeleşmiş, şaraptan dolayı da dudakları hafif kızarmıştı.

Şarabın banada vermiş olduğu sarhoşluktan dolayı aklım bulanıyordu.

Cha'nın bana doğru yüzünü döndürmesiyle gözlerim dudaklarına kaymıştı.

Kendimi daha fazla tutamadım ve dudaklarımı dudaklarına doğru yönlendirdim.

Beni ne itiyor ne de karşılık veriyordu. Gözlerini kapatmasını elmacık kemiklerime değen kirpiklerinden anlamıştım.

Onu her öptüğümde vücudumun her yerine bir sıcaklık yayılıyordu.

Daha fazla ileri gitmeyip kendimi geri çektim.

Uzun süre öpüştüğümüzden dolayı ikimizde nefes nefese kalmıştık. Cha bana şok olmuş gözlerle bakıyordu.

-b-ben özür dilerim. Bir anda ş-şey yani...

-önemli değil ş-şey ben gitsem iyi olacak.

-geç oldu ben bırakırım seni.

-HAYIR! Yani, sadece taksi çağır yeter.

-peki.

Taksi geldikten sonra Cha gitti. Bende etrafı toplamadan direk duşa girdim.

Bir yandan kendime lanetler okuyor ama bir yandan da pişmanlık duymuyordum.

Merhaba arkadaşlar bayadır yazamıyorum bundan dolayı özür dilerim. Kitabımı oylar ve yorum yaparsanız çok mutlu olurum. Hoşçakalın 💜

Dedektif/ksjHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin