2

117 54 38
                                    

Önüne gelen boyalı sarı saçlarını parmakları arasına alıp geriye doğru attı. İfadesizce ona bakmayı sürdürdüm. Bunca şey yaşanmıştı, özrünü kabul mü edeceğimi sanıyordu? Yaşananlar gözlerimin önünde canlandı. Herşey çok hızlı gelişmişti. Bir anda işten de ayrılmıştım.

Cevap bekler gibi yüzüme baktı. Cevap verip yollayacaktım buradan onu. "Bunca şeyden sonra özrünü kabul mü edeceğimi sanıyorsun?" Yanıma biraz daha yaklaştı. Bense ondan birkaç adım uzaklaştım."Bak gerçekten özür dilerim. Sarhoştum. İstemeden oldu. Ben öyle bir insan değilim." İçtenlikle konuşmuştu. Beni yanıltmak için yapılan bir hile olabilirdi ya da doğru söylüyor olabilirdi. İnsan sarhoşken ne yaptığının farkında olmuyordu. Tıpkı benim ayyaş babam gibi...

"İstersen özür olarak seni evine kadar bırakırım. Bu yağmurda yürüyemezsin." Birde beni özür olarak evine bırakmak istiyordu. İç çektim. Bakışlarımı ona diktiğimde yağmurdan dolayı sarı saçları sırılsıklam olmuştu. Marka bir siyah kaban giymişti. Üzerine tam oturmuş, kaslarını belirginleştirmişti.

"Bir daha karşıma çıkma yeter." Sesim kendinden emin bir şekilde çıkmıştı. Bir daha onu görmek istemiyordum. Bana ve yağmurdan sırılsıklam olan uzun kahverengi saçlarıma baktı. "Seninle eve kadar eşlik etmeme izin ver lütfen. Bir daha karşına çıkmayacağıma söz veriyorum." Çok ısrarcı davranmıştı. Benimle eve kadar eşlik etmesinin sebebi üzerimde hiçbir mont olmadan kısa kollu bir tişörtle yağmurda yürümem olabilirdi. "Gelecek misin?" Diye sordu arabayı işaret ederken. Evet anlamında aşağı yukarı salladım. Bu yağmurda daha fazla ıslanmaya niyetim yoktu. Niye bana daha birkaç saat öncesinde sarkıntılık yapan gence bu kadar güveniyordum anlam verememiştim açıkçası.

Hızla arabaya bindiğinde onun peşinden bende arabaya bindim. Arabanın içi sıcaktı. Dışa doğru derin bir nefes bıraktım. Koltuklar öyle rahat ve konforluydu ki başka bir yerde karşılaşmadığıma emindim.

Hala adını bilmediğim genç adam kontaktaki anahtarı çevirdi. "Sohbetine doyum olmuyor." Başımı ona çevirdim. Araba yeni yeni hareket etmeye başlamıştı. Yola odaklanmış direksiyonu sağ sol yapıyordu. "Sohbete gerek yok." Gülümsedi. Hala yüzüne bakıyordum o ise yola. "Hadi ama isteyerek olmadığını söyledim. İnsanları tanımadan yargılama. Bu arada ben Kuzey." Ona bakmayı bıraktım ve bende onun gibi yolu izlemeye başladım. Benimle niye konuşmaya çalıştığına anlam veremiyordum. Araya adını sıkıştırmayı da ihmal etmemişti. Cevap vermedim. Konuşmak istemiyordum. Nasıl biri olduğunu bile bilmiyordum. Ve evet arabasına binmiştim.

"Adını söylemeyecek misin?" Adımı öğrenmeden belliki rahat etmeyecekti. Sıkıntı ile nefesimi dışa bıraktım.

"Adımı söylemek zorunda olduğumu sanmıyorum." Açık ve net bir cümle kurduğumdan emindim.

"Sadece arkadaş olmak istiyorum." Aslında kötü bir çocuğa benzemiyordu. En azından ben öyle düşünüyordum. Belki bir anlık hataydı dediği gibi. Her insan hata yapabilir.

"Peki." Kibarca cevap vermiştim. Şaşırmış bir hali vardı. Gülümsedi. Şuan onu dikkatle inceleyince fark ettiğim bir şey vardı. Yanağında oluşan büyük bir çukur; gamze.

"Artık ismini öğrenebilir miyim?" İçimden bir his ona güvenirsem sorun çıkmayacağını söylüyordu. Diğer bir his arabısına binmem ve onla konuşmamın hata olduğunu söylüyordu.

"Duru." Dedim normal bir şekilde. Gözlerini birkaç saniye üzerimde gezdirdi. Yolu tekrar izlemeye devam etti. Sessizlik oluşmuştu. Çok uzun sürmeyeceğini tahmin ediyordum. Tamda tahmin ettiğim gibi oldu. Kuzey konuşmaya başladı.

"Bugün ilk defa gördüm seni. Galiba işe yeni girdin?" Bugün birkaç gün önce başladığım işten ayrıldığım aklıma gelmişti bu sorusuyla beraber. Söylediklerine göre sık sık Dark Night'e uğruyor olmalıydı.

KAR TANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin